
"Geri zekalı mısınız oğlum, alınterinizi çalmış adam"
Cem Uzan da, Ekrem İmamoğlu gibi, esti gürledi.. Şimdi Fransa’da kaçak yaşıyor.. Ekrem de fırsatını bulursa, Fransa’ya kaçıp, orda yaşayacak.
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
Bir üniversitede, haydi kandırılmış üç kişi yürüyüş yapmak istedi.
Önemli değil..
Ardından Ankara, ardından Bursa’da bazı üniversite öğrencileri yürüyüş yapmak istemişler..
Sınav hırsızı Ekrem İmamoğlu’na destek vereceklermiş..
Polisin “dağılın” çağrısına rağmen, yürüyüşte ısrar eden, hatta polisle itiş kakışa kalkışan bu gençlere soruyorum..
“Oğlum, kızım.. Geri zekalı mısınız siz?”
Adam sizin alın teri ile girdiğiniz üniversiteye, arka kapıdan torpille girmiş..
Adamın yatay geçiş hırsızlığıyla aldığı diploma iptal edilmiş..
Siz o adamı destekliyorsunuz..
“Sınavla girilen yere, arka kapıdan giren, bir anlamda öğrenciliği hırsızlıkla ele geçiren bir adam. Bu adam, ihaleye de fesat karıştırır, rüşvet de alır, oturacağı makam için PKK ile de işbirliği yapar, başka suçlar da işler. Biz burjuvanın yanında değil, garibanın yanında olmalıyız. Biz sermayenin, para ile diploma alanların değil, alınteri ile diploma alanların hakkını savunmalıyız” demeleri gerekirken..
Üniversite öğrencisi olmanın gerektirdiği sorgulamayı yapmadan, kendilerinin hakkını yiyen adam için polisle tartışıyorlar..
Gerçekten şaşırmamak elde değil..
Hani diyebilirler ki, “Adam diplomayı nasıl aldığının tam izahını yapacaktı. Gözaltına alındı..”
Günlerdir konu tartışılıyor, “Gülüm, bana ciddi sorular sorun” cevabından başka, yatay geçiş hırsızlığı ile ilgili, Ekrem’den ne duyduk?
Ekrem İmamoğlu ile birlikte, çoğu babadan zengin, kimisi üniversiteye yerleşmiş etkili konumdaki babaları sayesinde benzeri geçiş yapan 27 kişinin daha diplomaları iptal oldu..
İçlerinde Galatarasay Üniversitesi’nden profesör, Koç Holding’de, STFA’da üst düzey yöneticiler de var. Bir dönemin büyük zenginlerinden, batık banka sahibi Halis Toprak’ın kızı ve damadı bile var.
Üç gün oldu.. Bir tanesi çıkıp da, “Alın terimle, kanundaki şartları sağlayarak yatay geçiş yaptım. Diplomamı iptal edenin alnını karışlarım” diyeni duydunuz mu?
Ben duymadım.
Ama üniversite sıralarında okumaya devam eden genç kardeşlerimiz, yatay geçiş hırsızlığına imza atanların bedava avukatlığına soyunmuşlar.
Nasıl bir mantık bu..
Nasıl bir bilgisizlik, nasıl bir cehalet, nasıl bir öngörüsüzlük..
Dün sabah, büyük bir merakla, gazeteleri önüme alıp, tek tek okuyorum.
Bekliyorum ki, bir gün önce, sabah erken vakitte gözaltı yaşanmış. Akşam baskıya giren gazetelerde, isnat edilen fiillerle ilgili, özellikle Ekrem yandaşı gazetelerde bir-iki savunma olsun..
Ekrem’in 6 yıldır yanından ayırmadığı Medya A.Ş.’nin başındaki Murat Ongun adına bir izahat bekliyorum..
Üç yıl önce “Uludağ’daki tatil, Cenevre’den daha pahalı” diyerek, yurtdışına ailecek tatile giden, ordan attığı twit ile “sıcak odalarından yanlış paylaşım yapan troller” derken, aslında kendisinin Cenevre’de olduğu anlaşılan Ongun’un.. İstanbul’daki vatandaşların ise o dakikalarda, 16-18 saat boyunca 1 metre ilerleyemeyecekleri Basın ekspres yolunda mahsur kaldığı gerçeği karşısında sessizliğe bürünen Murat Ongun’un.. Acarkent’teki milyon dolarlık villasında gözaltına alınması ile ilgili, bekledim ki bir izahat yapmış olsunlar..
“Medya A.Ş.’nin başındaki ismin, ormandan işgal ile yapılan milyon dolarlık villada, alnının teri ile kazanılmış bir hak olarak mı kaldığı” sorusuna bir cevap versinler..
Bir satır bile açıklama yok..
Ekrem İmamoğlu’nun, sadece restorasyonu için İBB kasasından 22 milyon TL (2021 fiyatları ile) harcanan, İstanbul Boğazı’na nazır 8054 m2’lik köşkte ailecek konaklamasının, gözaltına alınırken kolundaki 2 milyon TL’lik saatin, elbise dükkanına girmişçesine sergilenin giyim odasındaki onlarca takım elbisenin görüntülerinin.. Tam da halkın arasında dolaştığında sergilediği fakirden-fukaradan yana imiş gibi sergilediği tavra birebir uygun ve uyumlu olduğunu söyleyen bir gazeteci çıksın..
Yok..
Dikkat edin..
İhale işlerine girmedik daha..
Para kulelerine gelmedik daha..
Gazetecilere tehditlere, hatta diploma işini ilk gündeme taşıyan gazetecinin şaibeli ölümünü dile getirmedik daha..
Evlerde bulunan değişik ülkelerden yabancı paraların deste deste görüntülerine gelmedik daha..
“İşadamıyım. Ne olmuş, evimde döviz bulundu ise” denilmesinde, belki kısmen haklılık payı olabilir..
Ama, “İki senelik çalışma hayatı olan İBB bürokratlarının milyon dolarlık villalarda kalıyor olması”nı, bir yıllık özel kalem müdürlerinin 200 bin tl kirası olan rezidanslarda kalmasının izahını bize kim yapacak?
Yurtdışına kaçtıkları belirtilen bürokrat ortaklarının “Annemle birlikte yurtdışına tatile gelmiştik, geri dönüyoruz” açıklamaları ile gündemi soğutmaya kalkışmalarını ne ile izah edeceğiz..
Siyasi iktidardan şu ismin bu ismin, “Üçer-beşer yerden maaş aldıkları”nı iddia edenler.
Buyrun, 10 adamından biri-ikisi yurtdışında sürekli tatilde olan İBB ekibi karşısında, merkezi yönetimden isimlerin benzer bir davranış şeklini bize göstersinler..
Cumhuriyet gazetesine bakıyorum..
Adalet vurgusu var.. Ama yolsuzlukları önlenmesi, temizeller vurgusu yok.
Peki, adalet ne?
Sizin hırsızlarınızın serbest kalması mı?
“Yolsuzlukların üzerine gidilsin. Ama Ekrem beyin yolsuzluğu yok” deseler, yine de eyvallah edeceğim. Bunu bile demiyorlar..
Yolsuzluk yok bile demeden, “bizim hırsızımız iyidir, serbest bırakılmalı” savunması yapıyorlar..
Sözcü’ye bakıyorum..
İddialarla ilgili tek kelimelik bir açıklama, bir savunma yok.
Nerde Adem Sözüer.. Nerde onlarca avukat..
Gariban üniversiteli öğrencileri sokaklara çıkartıp, polisle çatıştırmak isteyenler, çıksınlar aslanlar gibi savunmalarını yapsınlar: “Hiçbir ihaleye fesat karıştırılmamıştır. Kimseye ihale bedelini ödemek için, kanun dışı şartlar önerilmemiştir. Kimseden tek kuruş, ihale bedelini erken ödemek için avanta istenmemiştir” desinler..
Afaki konuşmayalım.
Şu an, ramazan içinde Yenikapı’da düzenlenmesi öngörülen ve ihaleye çıkılan etkinlik, belediye de kabul ediyor ki, yapılmıyor.. Peki ihale oldu mu? Oldu. Para verildi mi, biz bilmiyoruz, onu da savcılık soruşturacak.
Oysa belediye yetkilileri çıkıp söyleseler, “İhale bedelini vermedik” deseler.
Veya “Verdik ama, geri alacağız” deseler.
Veya bir başka cevap ne ise, onu söyleseler.
Kendilerine yandaş medya organlarına dağıttıkları paralarla, “Bizim suçlarımızı görmezden gelecekler. Avanta ihalelerin bir kısım parasını da o gazetecilere dağıtacağız” mantığı, bir gün yürür, iki gün yürür, sonunda savcılık duvarına toslar.
Nitekim tosladı da..
Bunu niye öngöremiyorlar..
Bir çift sözüm de siyasilere..
Ahmet Davutoğlu, yolsuzluklar karşısında Ak Parti’yi yetersiz buluyordu. Şİmdi diploma iptalini kastederek, “Hicap duyuyorum” demiş.
Yanlış anlamayın, böyle bir hırsızlık nasıl yapılmış demiyor..
Bir hırsızlık da olsa, 31 yıl sonra “diploma niye iptal ediliyor ki” diyor..
Ekrem İmamoğlu’na destek çıkan Ali Babacan’lar..
Hani nerde kaldı, liyakat söyleminiz.. Yolsuzluklardan arınmış Türkiye vaadleriniz..
Cem Uzan da, Ekrem İmamoğlu gibi, esti gürledi.. Şimdi Fransa’da kaçak yaşıyor.. Ekrem de fırsatını bulursa, Fransa’ya kaçıp, orda yaşayacak. Babacan ile Davutoğlu’na da artık çocuklarımız hatırlatır, “Ne oldu sizin cumhurbaşkanı adayınıza?”
HABERE YORUM KAT