“Gerekirse silah kullanırız” kimin sözü?
28 Şubat döneminde ismi ön planda geçenlerden Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak, “postmodern darbe” tanımlaması yapmıştı...
Bugünlerde gündemde olan Çetin Doğan ise, “28 Şubat’ta ordu ne yaptı ki?” diyor..
Belli ki; profesyonel şekilde yalan söyleyen biri, bu Doğan!
“28 Şubat’ta ordu bir şey yapmadı” demesinden, nasıl kolayca yalan söyleyebileceği deşifre oluyor hemen..
Oysa tüm Türkiye olarak gördük, 28 Şubat’ta ordunun üst düzeydekilerinin yaptıklarını.
“Gerekirse silah kullanırız” diyen, kime karşı kullanacaktı o silahı?..
Yunan’a mı?
Rus’a mı?
İtalyan’a mı?
Tabiî ki halkın içindeki insanlar kastediliyordu.
Üst düzey askerler de (Çetin Doğan da içlerinde olmak üzere), Hürriyet’in verdiği o haberi, o tarihlerde ellerini ovuşturarak seyrediyorlardı.
Sadece ellerini ovuşturarak değil.. Haberde isimlerinin geçmesinden, büyük bir gurur duyarak..
Buyurun, devlet gazetesi Hürriyet’te, 4 Ağustos 1999’da çıkan bir haberden bölümler aktarayım size: “28 Şubat sürecinde Refah-Yol’un çöküşünü hazırlayan brifingin mimarı Çetin Doğan, orgeneralliğe terfi etti. Doğan Paşa, irtica tehdidine karşı, ‘Gerekirse silah kullanırız’ mesajı vermişti.”
Doğan Paşa, bu haberi o tarihte tekzip etmiş miydi?..
Niye etsin ki..
Büyük bir gururla okumuştu ve gururla göstermişti haberi, etrafına..
Şimdi devir değişti. İllegal yapılanmaların hesabı soruluyor.
Çetin Paşa’nın 1999’da gurur duyduğu haber de, şimdi gizlenmesi gereken haberler arasına girdi..
Ama gizlenemiyor işte..
Haberin devamında şöyle deniliyor: “Terfi eden korgenerallerden Çetin Doğan, Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde Genelkurmay brifinglerinde Harekât Başkanı olarak irticai ve bölücü teröre karşı verdiği kararlı mesajlarla hatırlanıyor. Refah-Yol döneminde, Hürriyet gazetesinin 30 Nisan tarihinde ‘Şok Brifing’ manşetiyle duyurduğu bu mesajlar, kamuoyunda büyük yankı bulmuş ve Erbakan döneminin sonunu getiren psikolojik çöküşün en önemli hazırlayıcılarından biri olarak kabul edilmişti.”
Vakit, Milli Gazete bu haberi yapmış olsa, “Kendiniz yazmış, kendiniz şimdi delil getiriyorsunuz” derler..
Ama görüyorsunuz işte, kendi gazeteleri, Hürriyet yazmış.. TBMM içinden, Anayasa’ya uygun şekilde oluşturulmuş hükümetin, bir Paşanın brifingleri ile çöküşünün hazırlandığını, devlet gazetesi haber olarak vermiş!..
Ve o habere, ne tekzip gönderilmiş, ne de dava açılmış.. Sırtları sıvazlanmış, “Çok güzel bir haberdi” diye..
Ama şimdi? Şimdi o Paşa, 28 Şubat’ta olanları inkâr ediyor.
“Biz bir şey yapmadık, onlar kendileri hükümetten ayrıldılar” diyor..
Önceki akşam Haberturk’teki canlı yayında, hiç istifini bozmadan, çok rahat bir eda ile: “Biz 28 Şubat’ta düstur çekmedik. Hepsi yasal platformda konuşulmuş konulardı” diyebiliyor..
Yalancı ne olsun?..
Söyle Çetin Paşa, yalancı ne olsun?!
Lafa bakın, “Yasal platformlarda konuşulmuş şeyler”miş!
Hürriyet’in manşetinden verilen “Gerekirse silah kullanırız” tehdidi, yasal platform muydu?..
Üst düzey askerî yetkilinin, ismini gizleyerek verdiği o demeç, sonradan aynı gazete tarafından kimin sözü olduğu deşifre edildiğine göre, soralım şimdi Çetin Paşa’ya: “Hürriyet gazetesinin manşeti, yasal platform mudur?”
Yoksa; “Hürriyet gazetesi, bizim resmi gazetemiz, dolayısı ile orada yayınlanan haberler de, yasal platform anlamındadır” mı diyorsunuz?
Söyleyin Çetin Paşa, 28 Şubat’ta herkesin gözü önünde yaşananları nereye oturtuyorsunuz?..
Şimdi canlı yayında, Çetin Paşa’ya soruyorlar: “Şerefin üzerine yemin eder misin, cami bombalama işi, Balyoz’da konuşuldu mu?”
Çetin Paşa da şerefi üzerine yemin ediyor...
Ona kim inanacaksa?
“28 Şubat’ta hükümeti asker devirmedi” diyen bir Paşanın, “Biz camilerin bombalanma planını kesinlikle konuşmadık” demesine inanılır mı?
Kendiniz söylemişsiniz 28 Şubat’ta zaten: “Gerekirse silah kullanırız...”
Demek ki şimdi de gerekmiş, “Camiye bomba koymayı” planlamışsınız!
“Gerekirse silah kullanırız” demekten daha mı vahim sanki; “Camiye bomba koymak”?
Bence “silah kullanmak” daha ağır bir eylem.
Çünkü kapsamı, yoğunluğu, hedef kitlenin sayısı belli değil.
Balyoz’daki ise, hiç mi olmasın (yine de Allah korusun diyelim) iki cami ile sınırlı!
Ne dersiniz Çetin Paşa?..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT