Gerekçelerin iptali
Kürtajla ilgili süren tartışmanın özü, kadın bedeni dolayımında, ama kadından ayrı bir canı alma hakkının kadına, erkeğe veya devlete verilip verilmeyeceği konusudur.
Kürtajcılar bu hakkın kadına ait olduğunu öne sürer: Soru şudur: Bebeğin hayatı mı, kadının bir özgürlüğü kullanma hakkı mı? Hayatı bir başkasının varlığı içinde süren bebeğin yaşama hakkını kim koruyacak? Gerekçelere bakalım:
1) "İstenmeyen gebelik": Geçim sıkıntısından en aşırı iki örnek ensest ve tecavüze kadar olsun, kadın cenini aldıramaz, doğurur, istemiyorsa bebeği reddeder. Nitekim bebeklerini cami avlusuna bırakanlar böyle yaparlar. Bebeğe devlet mi bakar, bunun için kurulmuş vakıflar mı, evlat edinmek isteyen aileler mi? Annenin bebeği reddetmesi bir "hak" değil, "bir özgürlüğün kullanımı"dır. Kürtaj cinayet, bebeği reddetmek ağır günahtır. Bu ayrı bir bahistir.
2) "Kadının bozulan psikolojisi": "Psikolojisi bozulanın, hissiyatın" cenin öldürme hakkı varsa, canilerin doğmuş insanı da öldürme hakkı olur.
3) "Kürtaj yasaklansa da yine durmaz, bu sefer merdivenaltında olur": Bu "elektrikli sandalyede öldürme hakkını tanımazsanız caniler insanları kör bıçakla yine öldürmeye devam ederler, bu arada kendileri de kazaya kurban gidebilir" demek gibi bir şey.
4) "Özürlü olduğu tespit edilen cenin öldürülür": Pekiyi özürlünün doğma ve yaşama hakkı yok mu? Bu vicdan, şefkat ve merhamet kaybının en dehşet verici örneğidir ve asıl faşizm budur. Kürtajcılar bunu bir hak olarak meydanlara çıkıp savunuyorlar.
5) İnanıp da kürtajın serbest kalmasını isteyenler ceninin teşekkülü konusunda eksik bilgilerin olduğu dönemlerde verilen fetvalara sığınıyorlar. Bu fetvaların bugün için herhangi geçerlilikleri yoktur. 38. günde kalp atışları dinlenebilen bir cenini bıçaklarla kazımanın kim fetvasını verebilir? Ebu Hanife veya İmam Malik bu bilgilere sahip olsalardı, aynı fetvayı verirler miydi? Elbette hayır. (Bkz. Hayrettin Karaman Hoca'nın 3 Haziran 2012 tarihli Yeni Şafak'taki yazısı.)
6) "Bu bir günah olsa bile, Allah ile kul arasında kalmalıdır, devlet bu işe karışmamalı": Bu üçüncü şahıslara yansımayan herhangi bir günah değil, başkasının hayat hakkını sona erdirmektir. Nasıl Allah ile kul arasında kalsın, devletin temel görevlerinden biri canı-yaşama hakkını korumak değil midir?
Deniyor ki dindar bir kadın kürtaj yaptırmayabilir, günah olduğuna inandığı için buna zorlanamaz. Ama inanmayan veya günahı göze alan birine bu yasağı koyamazsınız, aksi halde totaliter davranmış olursunuz. Konuyu bu şekilde vaz'etmek yanlıştır. Çünkü söz konusu yasak, haklar teorisinin özü olan "yaşama hakkı"nın korunmasıyla ilgilidir. Mesela biri, hamile bir kadını dövüp de çocuğunu düşürmesine sebep olsa, sadece kadına dayak attığı için mi cezalandırılır, yoksa bununla beraber annenin düşük yapmasına sebep olduğu için mi? Anne karnındaki bebeğin miras haklarını koruyan hukuk, nasıl olur da hayat hakkını korumaz?
Devletin yasa ile kürtajı yasaklaması -diğer insanların can güvenliğini teminat altına alan düzenlemeler cinsinden- doğacak çocuğun yaşama hakkını korumasıdır, yoksa çocuğu veya anneyi temellük etmesi, bedeni üzerinde tasarrufta bulunması demek değildir. Devletin yurttaşa ideolojisi doğrultusunda eğitim verme, ona belli bir yaşama tarzı empoze etme hakkı yoktur, ama doğacak ve doğmuş insanı koruma görevi vardır, bebeğin hakkı anne ve babaya karşı da korunur, aksine devlet en asli görevini yerine getirmemiş olur.
Prensip itibarıyla İslam'a göre devlet, gayrimüslimlerin inançlarına, ibadet ve yaşama tarzlarına müdahale etmez. Ama tarihte iki yerde müdahale etti.
1) Mısır'ı fethettiğinde her sene Nil'e bir kız kurban edilir, canlı canlı suya atılırdı, bunu yasakladı;
2) Hindistan'da kocası ölen kadın, eşinin cesediyle canlı olarak yakılırdı, bunu da yasakladı. Her iki yasak da yaşama hakkıyla ilgilidir.
Söz konusu yasakların totalitarizmle ilgisi yoktur, yaşama hakkının korunmasıdır. Kürtaj yasağı da öyledir. Çünkü kürtaj bir "hak" değil, bir "özgürlüğün kullanımı"dır, diğer suç teşkil eden fiiller gibi mucibince yaptırımı olması gerekir.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT