Gerçekten Ders Alınmış Gibi Görünüyor mu?
Ahmet Taşgetiren AK Parti’nin yenilenen İstanbul seçimlerinde küstürülen seçmeni tekrar kazanabilmesinin şekilsel kampanyalarla değil, ancak ciddi sorgulamalarla yapılabileceğini hatırlatıyor.
KARAR/ Ahmet Taşgetiren
Kampanya
Aslında herkes “Ak Parti’ye bir ders verilmesi” eğilimi olduğunu biliyordu. Onun için Cumhurbaşkanı dahil herkes “Bu seçim ders verilecek seçim değil” temasını meydanlara taşıdı. Ama demek ki “Ders verme” eğiliminin bütünüyle önüne geçilemedi.
Şimdi, yenilenecek seçimde o “ders verme” eğilimindeki insanlarla yeniden iletişim amaçlanıyor. 1 milyon 700 bin kişi mi imiş o kitle, onlar kazanılacak.
“Kampanya”nın formatını bu belirleyecek.
Peki ama bu noktada en önce yapılması gereken “ders verme” eğiliminin nasıl ortaya çıktığını tespit etmek değil mi?
Ve;
Peki ama 31 Mart seçimlerinde de “Ders verileceği”nin farkında olunduğu halde o kitle ile neden iletişim kurulamadığına dair tespitler yapıldı mı?
Ben onu görmüyorum.
Çünkü o tür tespit yapanlar oluyor ve o insanların yaptıkları değerlendirmelerin “içerden” değerlendirmeler olduğu söylemi bile açık saldırıya uğruyor. “Mankurt” diyenler mi, “İhanet”ten yola çıkanlar mı, seç beğen al.
***
Samsun’a, TÜGVA’nın davetiyle gittiğim konferansta beni karşılayan gençlerin ilk sorusu “Gül ve Davutoğlu ihanet ederler mi?” olmuştu, bunu o zaman Star’da yazdım. Demek Gül ve Davutoğlu’nun etrafında bir “İhanet söylemi” pazarlaması Anadolu’daki yapılara ihraç ediliyordu. Sonuçta bu iki isim de bir misyon ile Ak Parti yapısı içinde yer almış, hizmet etmiş, bugün de, “problem” gördükleri şeyleri dile getirmeye çalışan insanlardı.
Medyaya “ihanet” pazarlaması yapmak yerine, onların söyledikleri şeylerin kitlede nasıl bir karşılığının olduğu okunsa olmaz mıydı?
Olmuyor... Kes, biç, doğra... Medyada benim “sakınılmış eleştiriler” diye nitelediğim şeyleri yazanlar hemen “Hedef” oluyor, “Muhafazakâr muhalif” kategorisinde giyotine gönderiliyor. İktidara yakın medyadan isimler ayrılıyor, niye? “Şunlar yanlış gidiyor” dedikleri için, ya da çok daha hafif şekilde “Şunlar şöyle olsa daha iyi olur” dedikleri için… “Bak, falanın da dilinde de ihanet izleri görülmeye başladı” denerek medya sehpaları hazırlanıyor.
- Bir medya dili var, onun masaya yatırılması düşünülüyor mu? Medyada kimler gitti, kimler kaldı bakılacak mı?
- “Cumhur İttifakı” mahkumiyeti içinde kaçınılmaz olarak gölgesi Ak Parti’nin üzerine düşen Bahçeli’nin dili var, belki kendi tabanında karşılığı olan ama, toplumun her kesimi ile iletişimi amaçlayarak yola çıkan bir partinin toplumsal alanını kısıtlayan bu dilin masaya yatırılması düşünülüyor mu?
- Başlı başına “İktidar dili” diyebileceğimiz, üsttenci, hep yargılayan, her şeyin raconunu kesen dilin, toplumda artık taşınamaz bir psikoloji oluşturduğu tespitinin masaya yatırılması düşünülüyor mu?
- Belli ki Ak Parti’de en etkin kampanya aktörü olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişiliği görülüyor. Peki Ak Parti’de herhangi bir kişi, “Cumhurbaşkanı’nın bu ölçüde görünürlüğünün kampanyada negatif etkisi olabilir mi?” gibi bir soruyu sorabilir mi? Mesela en azından yüz aşınması rezervi konabilir mi, en azından “Bu kadar servis baklava börek olsa usandırır” yaklaşımı dillendirilebilir mi? Mesela “Cumhurbaşkanı’nın parti adamı hüviyetinde bu kadar devreye girmesi parti tabanında heyecan uyandırabilir, onları motive edebilir, konsolide edebilir, ama ortalama insanda adalet duygusunu yaralayabilir” yaklaşımı masaya konabilir mi? mesela “Cumhurbaşkanı’nın dili 82 milyonu kuşatma iddiasında olsa bile ister istemez belli bir kitlenin Cumhurbaşkanı imajına yol açıyor” değerlendirmesi seslendirilebilir mi? Cumhurbaşkanı “Türkiye İttifakı” söylemi başlattı, belli ki bir analizden yola çıkıldı, ama bir iki gün içinde Bahçeli’nin sert tepkisinin ardından “O zaten Cumhur İttifakı’nın başka ifadesiydi” dönüşü yapıldı, yeniden Bahçeli hizasına gelindi, bu oldu mu, sorusu sorulur mu herhangi bir zeminde?
***
- Ve ekonomi, büyüyen işsizler ordusu… Doğru, danışmanların bile kullandığı eskort şaşası önlenirse zevahir bir ölçüde kurtulur, ama YSK operasyonu ile dolar 6.20’ye çıkarsa, vatandaş bütün kampanyaları elinin tersi ile iter…
- Bir gün vatandaş der ki, “Padişahım bana bakarak savaş açma, benim evlat damarım kurudu”. “Beka” seçim sloganı olarak satılmaz hale gelir, Bahçeli’nin “vatan söylemi” de… Başkasının yürek yangısını kürsü gürlemeleri için kullanmak etmek, sadece oy verme davranışını negatif etkilemez, bütün bu davaların ruhunu yok eder.
- Kampanyanın ruhunu okuyor insanlar, şeklini değil. Bence onun üzerinde çalışılmalı.
HABERE YORUM KAT