Gerçeker hukuk mu istiyor, keyfilik mi?
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, son günlerde ivme kazanan “Anayasa değişikliği” hakkında, “istemezükçü”ler yanında olma kararı almış! Böyle bir karar almış olmalı ki, vatandaşlara “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunma hakkı” tanınması konusunda “Hayır, istemezük” demiş!
Gerekçesi de hayli ilginç sayın Gerçeker’in: “Bu yetkinin verilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını artırarak bir kısım üyelerinin de TBMM tarafından seçilmesinin gerekçesi olmaması gerekir.”
Devam etmiş sayın Gerçeker: “Yargı bağımsızlığına aykırı ve yargı sistemimizi allak bullak edecek, alt üst edecek bu uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir.”
Bireysel başvuru ile ilgili, Yargıtay Başkanı’nın görüşlerinin, Anayasa Mahkemesi ile zaman zaman rekabete dönüşen bir yüksek mahkeme başkanı olmasından kaynaklandığını düşünüp, “Bu kadar kıskançlık olur” diye hoş görebiliriz..
Gerçekten de, hukukçular, hep tartışagelmişlerdir.. Bazı üst düzey yöneticileri, Anayasa Mahkemesi mi yargılasın, Yargıtay mı?
Bir kısım hukukçular, “Anayasa Mahkemesi” der.. Bir kısım hukukçular ise, “Anayasa Mahkemesi’nin işi, ceza davaları değildir. Dolayısı ile, ceza davalarının tamamı, Yargıtay’a gelmelidir” der.
Şu görüş haklı.. Bu görüş haklı.. Ayrı bir tartışma konusu.. Ama önemli olan, bu konuda hukukçuların hemfikir olamadığı gerçeği.. Anayasa Mahkemesi üyeleri ve bu mahkemeye üstünlük vermek isteyen hukukçular, “Hayır.. Üst düzey idarecilerin ceza yargılamaları, Yargıtay’da yapılamaz. Onların yargılamalarının Anayasa Mahkemesi’nde yapılması gereklidir” derler.. Yargıtay üyeleri ve Yargıtay’dan yana tavır alan hukukçular da, “Ceza yargılamasında ihtisas sahibi olan üst yargı organı, Yargıtay’dır. Başbakan’ın, bakanların, Anayasa Mahkemesi üyelerinin yargılanmaları Yargıtay’da yapılmalıdır” derler.
Bugün Türkiye’de etkin olan ve düzenlemeye yön veren görüş, üst düzey isimlerin ceza davalarının Anayasa Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği şeklindedir..
Ama bugün, hukukçuların ikiye bölündüğü bu önemli konuyu tartışmıyoruz!
Ya neyi tartışıyoruz?
“Anayasa Mahkemesi’ne, TBMM’nin üye seçmesi” şeklindeki tüm çağdaş ülkelerde var olan dünya gerçeğinin, Türkiye’ye de taşınması konusunu!
Evet, Anayasa Mahkemesi taraftarlarının gündeminde bu var. Yargıtay taraftarlarının gündeminde bu var!
Birbirleri arasındaki tartışmayı bir kenara bırakmışlar, blok halinde, “TBMM’nin üye seçmesi” değişikliğine karşı çıkıyorlar!
Bu konu hakkında, Yargıtay Başkanı’nın sarfettiği cümle de, aynen şöyle: “Yargı bağımsızlığına aykırı ve yargı sistemimizi allak bullak edecek, alt üst edecek uygulama..”
El insaf yani..
Anayasa Mahkemesi’ne milletin temsilcilerinin üye seçmesi, “yargı bağımsızlığına aykırı” ise, bu yöndeki düzenleme çağdaş ülkelerde niye var?
Öyle ya, sizin sürekli örnek gösterdiğiniz Almanya’sından tutun Fransa’sına, ABD’sine kadar hemen hepsinde, şu oranda, bu oranda, Anayasa Mahkemesi konumundaki mahkemeye, milletin seçtiği temsilcilerin üye belirleme yetkileri var mı, yok mu?
Çok mu zor, bu ülkelerdeki anayasa mahkemelerinin yapısını gösteren düzenlemeleri açıp okumak!
Evet sayın Gerçeker, size soruyoruz.. Sizin şahsınızda, “Anayasa Mahkemesi’ne, TBMM’nin üye seçmesi, yargı bağımsızlığını zedeler” diyen herkese soruyoruz: “Sizce Almanya’da yargı bağımsız değil mi? Fransa’da bağımsız değil mi?”
Evet, o ülkelerde meclis anayasa mahkemesine üye seçtiğine göre, o ülkelerdeki yargının da bağımsız olmaması gerekiyor.. Öyle mi sayın Gerçeker?
Dahası var.. Sayın Gerçeker diyor ki, “Anayasa Mahkemesi’ne TBMM’nin üye seçmesi, yargı sistemini allak bullak eder!”
O zaman bahsini ettiğimiz malum ülkelerdeki yargı sistemleri de, şu an “allak bullak” olmalı değil mi?
Öyle mi acaba sayın Gerçeker? Öyle mi, yoksa siz tüm batılı ülkelerde yürürlükte olan bir sistemi, bize “çağdışı” gibi göstermekle mi görevlendirildiniz?
Lütfen, “Ama o ülkelerin durumu farklı” türünden garip yorumlara başvurmayın!
O tür yorumların sonu yok çünkü..
Madem ki, “Evrensel hukuk, ‘yargı bağımsızlığı’nı emrediyor” diyorsunuz.. Yargı bağımsızlığı, o bahsettiğiniz ülkelerde nasıl uygulanıyorsa, Türkiye’de de öyle uygulansın..
Hukuku kendi şahsi düşüncelerinize göre, “Bu ülkede allak bullak eder, diğer ülkede güllük gülistanlık eder” diye kaypaklaştırırsanız, onun adı “hukuk” değil, “keyfilik” olur!
Öyle değil mi, sayın Gerçeker?
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT