General değilsen sana hakaret işlemez!
Cuma günkü “Kaymakamlar, hamamcılar, rot-balansçılar ve generaller” başlıklı yazımda, 2003’te Vakit gazetesinde yer alan bir yazıdan dolayı bu gazeteye verilen dudak uçurtucu tazminat cezasını ele almıştım. O yazıdaki esas meselem, yazıdaki hakaret içerdiği öne sürülen cümleler sadece iki generalle ilgili olarak telaffuz edildiği halde, toplam 312 generalin “aynı meslekten oldukları ve kendilerinin de hakarete uğradıkları” gerekçesiyle dava açması ve gazetenin her bir general için tazminat cezası ödemeye mahkûm edilmesiydi. (Her bir generale 2 bin TL’den toplam 624 bin TL... Faizleriyle birlikte 1 milyon 800 bin TL.)
Cuma günü, tıpkı gazetenin avukatları gibi ben de iki temel nokta üzerinde durmuştum:
Birincisi: Başka örneklerle, benzer davalarda yargının nasıl “böylece bana da hakaret edilmiştir” şeklindeki tuhaf iddiaya prim vermediğini görmüş, iş “generallere hakaret”e gelince yargının eski içtihatlarını nasıl görmezden geldiğini ele almıştım.
İkincisi: Varsa eğer, hakareti bu şekilde bütün bir meslek grubuna yaymanın basın özgürlüğü üstünde nasıl bir kâbus oluşturacağı üzerinde durmuştum.
Bugün ise, cuma günü belirttiğim gibi, “Onbaşı bile olamayacaklar ‘general’ yapılıyor” cümlesini hakaret sayan yargımızın neleri hakaret saymadığıyla ilgili birkaç örnek verecek, yargının nasıl bir çifte standart içinde davrandığını göstermeye çalışacağım.
Mademki Agos gazetesinde yazıyorsun...
Baskın Oran, 21 Şubat 2010’da Radikal2’de kaleme aldığı bir yazıda, sadece 4. Daire’nin verdiği “hakaret yok” kararlarını ele almıştı. O günlerde o yazıyı sizin de dikkatinize sunacaktım, fakat araya başka şeyler girdiği için bunu yapamamıştım. Şimdi, hazır Vakit’in cezası da bu dairede görüleceğinden, Baskın Oran’ın “Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ni takdimimdir” başlıklı yazısının geniş bir özetini buraya alacak, böylece size anlatmak istediğim şeyi onun yardımına başvurarak yapmış olacağım. Bakın, bu daire neleri “hakaret” saymamış ve neden saymamış:
“Yargıtay’ın 4. Hukuk Dairesi (4. HD), Türkiye’de bağımsız olmak isteyen yargının tarafsızlığı açısından herkesin bilmesi gereken bir örnek olay. Son kararından başlayalım. Cumhuriyet’ten Mustafa Balbay, Emin Çölaşan’la birlikte ART TV’de yaptığı ‘Ankara Rüzgârı’ programında (26.11.2006) açıkça hakaret, hatta iftira etti: ‘Türk aydınlarının maddi ve manevi olarak satın alınması çok ciddi bir strateji... adını da vericem gerekirse, ben polemik sevmiyorum ama adını da vericem, Prof. Dr. Baskın Oran.’ Dava açtık, Balbay üç bin beş yüz TL manevi tazminata mahkûm oldu.
“4. HD bu mahkûmiyeti geçenlerde oybirliğiyle bozdu. Gerekçesi: B. ORAN, AGOS YAZARIDIR: ‘Dosya içeriğinden, davacının Agos gazetesinde Ermeni sorunu hakkında yazılar yazdığı anlaşılmaktadır. Davalı, bu yazılara tepki . Davacı, özgürce düşüncelerini açıklayabildiğine göre, bu düşünceler aleyhine yapılan açıklamalara, sert de olsa, katlanmak zorundadır.’ Yani, hakaret ve iftira’nın 4. HD için kod adı şu: ‘Düşünce açıklaması’. Kişi hak ve özgürlükleri açısından korkunç. Birçok açıdan.
“Haksızlık yapmak istemiyorum; biraz kuşkucu düşünelim. Belki de 4. HD, demokrasi anlayışı açısından bizlerin fersah fersah ötesindedir de, bizim hakaret saydığımız sözleri ifade özgürlüğü saymaktadır. O zaman, o sözleri bir inceleyelim. Aşağıdaki alıntılar sadece Azınlık Raporu olayındandır:
“Köpek gibi, bir kemikle susan var.”
1) ‘Bence bu adamlar dövülselerdi, milletin yüreği soğurdu. Sevr’ciler tekme tokadı hak etmişlerdir’. 2) ‘Bu Rapor parçalanmaya yönelik bir düşüncenin sonucudur. Yemin olsun; toprağın bedeli kandır, gerekirse dökülür.’ 3) ‘Bunlar bir avuç zibididir’. 4) ‘Siz o uydurma azınlıklarınızı alın da gidin Avrupanıza sokun’. 5) ‘Bunlara Türkiyeli demek, Türkiyeli yılanlara, kurbağalara, çakallara haksızlık oluyor’. 6) ‘Şu toprağa küfrederek basanlar var. Hain desen, işbirlikçi desen var. Köpek gibi, bir kemikle susan var.’ 7) ‘Çanağına yal konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kanişler, uyanık geçinen şapşallar, salak, tescilli hain, zavallılar. TC devletimize-milletimizin birliğine kalleşçe ihanet hançeri sokanlar’. 8) ‘Azınlık arayanlar, analarına babalarının kim olduğunu bir kez daha sorsunlar’.
“Yargıtay 4. HD’nin ‘hakaret yoktur, ifade özgürlüğü vardır’ dediği sözler bunlar. Tabii, bu noktada iki soru geliyor insanın aklına. Birincisi: Bendeniz kalkıp da ‘4. HD sayın yargıçları, babalarınızın kim olduğunu analarınıza sorun!’ desem acaba ne olurdu, çok merak ediyorum. İkinci soru: Acaba 4. HD, yukarıdaki hakaret sahiplerinden 180 derece farklı düşünenlere karşı da böyle ‘özgürlükçü’ mü? Bilgi dağarcığımdaki kararlarını takdirinize sunuyorum:
“Hacettepe’den Prof. Mustafa Erdoğan, ‘367 Kararı’yla ünlü Anayasa Mahkemesi için ‘Hukuk bilmiyorlar’ dedi. Anayasa Mahkemesi üyeleri dava açtılar, Prof. Erdoğan’ın her bir üyeye ayrı ayrı beş bin TL + faizler + masraflar ödemesini 4. HD onayladı.
“Bianet’ten Nadire Mater ‘Memet’in Kitabı’ yüzünden en ağır hakaretlere uğradı, çok sayıda dava açtı, bütün tazminat kararları 4. HD tarafından ‘ifade ve basın özgürlüğüne girer’ gerekçesiyle bozuldu.
“Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Halil Berktay’ın gazeteci Ruhat Mengi’ye açtığı tazminat davasında mahkeme, ‘Ermeni soykırımı yapılmıştır biçiminde açıklamalarda bulunan davacı, sert de olsa, eleştirilere katlanmalıdır’ gerekçesiyle tazminatı reddetti, 4. HD de aynen onayladı.”
“Üç beş mikrop” da hakaret değil
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Türkiye’de yargı kararlarının adaleti sağlamaktan ziyade devletin ideolojisinin talepleri doğrultusunda şekillendiği hipotezinin geçerli olup olmadığını test etmek üzere geniş bir araştırma yaptı. Sonuçları geçtiğimiz haftalarda yayımlanan “Yargının çıkmazı: Devlet mi Adalet mi?” başlıklı araştırmada da, “hakaret”e hükmetmede yargının birinci kriterinin “hakarete uğrayanın devlet ideolojisine yakın olup olmaması” olduğunu gösteren ilginç örnekler var. Bu örneklerden biri, raporda şöyle dile getiriliyor:
“Bolu’da bir gazetede, DTP (kapatıldı) lideri Ahmet Türk ve parti yöneticilerinin adları verilerek çağrı yapıldı: ‘Bundan sonra sivil yurtsever unsurların hedefi olacaklar... Üç beş mikrobu temizleyip, ‘bir bizden beş sizden tamam mı, devam mı?’ demek gerekir. Bunu yapacak yurtsever unsurlar da çıkacak elbet.’ Bolu Cumhuriyet Savcılığı ve mahkeme yazıyı ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendirdi. Yargı, hedef gösterme suçu içeren şiddet çağrısını hukuka uygun buldu.”
“Onbaşı bile olamayacaklar general yapılıyor” cümlesi hakaret, fakat bunlar değil. Bir başka deyişle: General değilsen, sana hakaret işlemez!
TARAF
YAZIYA YORUM KAT