Genelkurmay'dan bildiri bekliyoruz
En iyi ordu, siyaset değil işini yapan ordudur. Siyaset bir orduyu çürütür. Siyasete bulaşmış bir ordunun neden olduğu acıları bu denli derinden yaşamış bir başka ülke var mıdır, bilmiyorum.
Ama hâlâ bu ordunun en üst makamlarına çıkmış askerlerin arasında boğazına kadar siyasete batmış komutanların varlığını biliyoruz. Ergenekon soruşturmalarında öğrendiklerimiz, internet sitelerine düşen ses bantlarından duyduklarımız dehşet verici...
Anlaşılan, siyaset yoluyla ikbal ve iktidar arayan askerlerin ülkeleri için nasıl bir felaket kaynağı olduğunun farkında değil bazıları. Edirne'yi Bulgarlara bırakıp İstanbul'da siyasi iktidar ve ikbal peşinde koşanların ellerinde koca bir imparatorluk battı; milyonlarca Osmanlı insanı, Müslüman'ı ve gayrimüslimiyle yuvasından, canından oldu. Enver Paşa'nın anılarına bir bakınız; anılarının başında bütün detaylarıyla Rumeli'de çetecilerle nasıl savaştığını anlatan Enver Paşa, kendisi İttihat Terakki 'çete'sine girince artık askerlik değil, isyan, ihtilal ve sabotaj anılarını anlatmaya başlamıştır. Sonuç ortada...
Aynı durum yüz yıl sonra Özden Örnek'in 'darbe günlükleri'nde de karşımıza çıkar. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanan Amiral Örnek; 'anlaşılan bundan sonra bahriye işlerinden çok siyasi meseleleri konuşacağız' notunu düşer günlüğüne.
Evet, konuşmuşlar; Genelkurmay başkanlarını nasıl etkisiz hale getireceklerini, medyayı nasıl adam edeceklerini, kimleri cemselerle toplayacaklarını, yeni bakanlarını, valilerini konuşmuşlar, planlamışlar. Yaptıkları bir darbe teşebbüsü; anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak. Cezası, ağırlaştırılmış müebbet olan bir suç. Haklarında böylesine ağır bir suç iddiasında bulunulanların ağırlıklı bir bölümü rütbeli askerler.
Bu iddialar yargıya intikal etti ve etmeye devam edecek. Darbecilik ilk defa yargılanacak. Adalet tecelli edene kadar yapılması gerekenler de var; ilk başta da ordunun, haklarında bu tür suçlamalar bulunan askerlerle arasına net bir mesafe koyması. Başka türlü ordunun imajındaki yıpranmayı durdurması mümkün değil.
Ortalığa düşen bunca ses kaydı, günlük ve belgeler karşısında ordu bir açıklama yapmak zorunda, eğer daha fazla 'yıpranmak' istemiyorsa. Orduda 'yeni dönemi' işaret eden bir bildiri olmalı bu. Milli iradeyi yok sayan, yüksek yargıyı baskı altına alan, medyaya haddini bildiren bir 'gece yarısı bildirisi'nden söz etmiyoruz. Artık şart olan bir 'demokrasiye bağlılık bildirisi'.
En ufak bir eleştiriyi ordunun zayıf düşürülmesi planlarının bir parçası olarak yorumlayan ve açıklamalar yapan Genelkurmay, kendi mensuplarının bu girişimleri karşısında sessiz mi kalacak? Orduyu yıpratan, elindeki silahı halkına, demokrasiye ve hukuka çevirmiş mensuplarıdır. Kamu görevlilerini ayaklarını kesmekle tehdit edebilen, savcılara hâkimlere hakaretler yağdıran, kendi Genelkurmay başkanını tasfiye etmeyi planlayan, açıkça darbe planları yapan bir ordudan daha ağır bir tehdit düşünemiyorum bir ordunun saygınlığı için.
Demokrasiye gerçekten bağlı, hukuku içine sindirmiş, milleti güden değil milleti koruyan bir misyona sahip bir ordu güçlüdür, toplumla barışıktır ve demokratik rejimle örtüşüktür.
Şimdi Genelkurmay'dan beklenen; yapacağı bir açıklamayla demokrasiye sonuna kadar bağlı olduklarını, cuntacılığa karışanların ordu tarafından korunmayacağını ve gerekli hukuki işlemlerin yapılacağını deklare etmesidir. Bunu sadece genel kamuoyu için değil, kendi camiasının selameti için de yapmalıdır.
Darbeciler yargılanırken, ordu içinde hâlâ uzantısı olabilecek darbe heveslileriyle mücadele edecek olan kurum TSK'dır. Asker sivil herkes şunu anlamalı; elindeki silaha güvenerek siyasete müdahaleye kalkışmak artık iktidar ve ikbal getirmiyor, aksine hangi rütbede olursa olsun askerin alnına bir kara leke olarak yapışıyor ve hatta yargı önünde hesaba da çekiliyor.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT