Genelkurmay Başkanı İçeride JİTEM Dışarıda
PKK’yla savaşta JİTEM’in varlığına gizliden gizliye duyulan ihtiyaçtan dolayı bu hesaplaşma bir türlü yapılamıyor.
Kurtuluş TAYİZ, JİTEM’le hesaplaşmanın neden bu kadar ağırdan alındığını ve görmezden gelindiğini yorumluyor.
Genelkurmay Başkanı içeride JİTEM dışarıda
Tuhaf bir çelişki; Genelkurmay Başkanı’nı tutuklamış bir ülke arkasında binlerce ölü bırakan JİTEM gibi bir yapıyla hâlâ hesaplaşamadı. Bırakalım hesaplaşmayı, JİTEM hakkında doğru dürüst bir soruşturma bile başlatılmış değil. Neden?
Baştan alalım isterseniz.
Diyarbakır’ın Suriçi semtinde bir dönem JİTEM karargâhı olarak kullanılan binanın yakınındaki arazide 23 kafatası çıkarıldı. Kayıp yakınları olay yerine hücum etti, suç duyurusunda bulundu ve DNA eşleşmesi istedi. Kazılarda ulaşılan cesetlerin ne zamana ait olduğu henüz bilinmiyor ama yine de JİTEM, doğal olarak Türkiye’nin gündemine oturdu.
1980’lerin sonlarında TSK bünyesinde kurulan ve “Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı” adını alan bu yapı 1990’lar boyunca binlerce Kürt’ü vahşice öldürdü. Bu cinayetlere ilişkin gerçeğe en yakın bilgileri, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Meclis komisyonuna sunduğu raporda bulabiliriz. TİHV raporuna göre 1990 ile 2011 yıllarında arasında Doğu ve Güneydoğu’da 1901 vatandaş faili meçhul cinayete kurban gitti. TİHV’in tahmini rakamlarına göre de bu sayı dört-beş bin arasında değişiyor. Bu cinayetlerin -en azından- 2000’li yıllara kadar başlıca faili JİTEM.
Varlığı uzun süre inkâr edilen JİTEM devlet tarafından ancak geçen temmuzda resmen kabul edildi. İçişleri Bakanlığı 12 Temmuz 2011’de yaptığı yazılı açıklamada 1987’de Jandarma bünyesinde kurulan JİTEM’in, 1990’lardan sonra reorganize edildiğini, “Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı bünyesinde Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’na dönüştürüldüğünü” duyurdu.
Peki, JİTEM hakkında bugüne kadar hangi işlem yapıldı?
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İrticayla Mücadele Eylem Planı, İnternet Andıcı gibi davaları ünlü sanıkları, darbe senaryoları veya kaos planları ile hatırlayanımız çoktur; ama JİTEM’i iddianamelerden, davalardan ve tutuklu sanıklarından hatırlayanımız ise neredeyse yoktur. Yakınlarını bu katil cinayet şebekesine kurban verenler ile korkunun kol gezdiği günlerde, o sokakların havasını içine çekenlerin dışında, JİTEM’i doğru dürüst bilen yok. Oysa binlerce insanı öldüren bu örgütü binlerce sayfalık iddianamelerden, bol yıldızlı sanıklarından, polis şeflerinden, hatta ünlü savcılarından, yargıçlarından tanıyor olmamız gerekirdi.
Şırnak-Cizre dolaylarında işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili bir albayın (Cemal Temizöz) içinde olduğu 11 sanıklı dava, bugün, bizlere çok şey ifade ediyor mu?
Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’nın sekiz cinayet dosyasını birleştirmesiyle 2005 yılında açılan bir dava yıllarca askerî ve sivil mahkemeler arasında gidip geldi. Tutuklusu olmayan, üç-beş sanıklı bir dava yılan hikâyesine dönmüş durumda. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ise JİTEM’le bağlantılı başlatılan -aslında dondurulmuş desek daha doğru olursoruşturma dosyaları bulunuyor. Gazetecilerin dışında doğru dürüst kimsenin bilmediği, takip de etmediği JİTEM’in, Türkiye için gerçek karşılığı bu kadar mı?
Bir de bu tabloyla çelişen bir açıdan bakalım. Bunun en yakın örneği İlker Başbuğ. Emekli Genelkurmay Başkanı, hükümet aleyhinde kara propaganda yapan internet sitelerinden sorumlu görüldü ve tutuklandı. Hükümete karşı darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle sadece Balyoz Davası’ndan 294’ü tutuklu 365 asker sanık hakkında Türkiye tarihinin en büyük davası açılmış durumda. Tutuklular arasında eski Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları ile 1. Ordu Komutanı ve 40’tan fazla general bulunuyor. Sadece Hasdal Askerî Cezaevi’nde 50’den fazla tutuklu muvazzaf general var. Kafes, Poyrazköy, Amirallere Suikast, İrticayla Mücadele Eylem Planı gibi dosyaların da aralarında olduğu Ergenekon davalarında 350’den fazla asker-sivil yargılanıyor.
Bu ayrıntıları çıkarmamın nedeni şu; yeni Türkiye’nin hukuk dışı yapılarla mücadele etme enerjisi ve gücü var; bu davalar zaten bunu kanıtlıyor. O halde JİTEM gibi nispeten daha küçük hacimli bir yapıyla bugüne kadar neden hesaplaşılamadı?
JİTEM’in izini bulmak, soruşturma için delil biriktirmek çok zor mu? Ya da JİTEM’e dokunmak Genelkurmay Başkanı’nı bile içeri atmaktan daha mı güç? Yoksa JİTEM, hükümetin hâlâ bulaşamayacağı kadar etkili mi?
Bence bunlardan hiçbiri. Ergenekon, Balyoz, İrticayla Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı gibi davaların büyüklüğü ve tutuklanan yüksek rütbeli asker şahısların yanında JİTEM subaylarının, çavuşlarının ve itirafçılarının bahsi bile geçmez.
Genelkurmay Başkanı’nı “Sayın Komutana Arz” diye yazılı bir metinle delillendirip titizlikle tutuklayan yargı, JİTEM’in işlediği binlerce cinayete delil bulmakta sıkıntı yaşamaz. Zira devletin kadrolu subayları ve bordrolu itirafçıları, resmî araçları kullanarak, karakol ve askerî kurumlarda cinayetleri işledi ve bu herkesin malumu.
Geriye bence elde PKK’yla savaştan başka bir gerekçe kalmıyor. JİTEM’e dokunulmamasının sebebi, savaşın hâlâ sürüyor olmasıdır. PKK’yla savaşta JİTEM’in varlığına gizliden gizliye duyulan ihtiyaçtan dolayı bu hesaplaşma bir türlü yapılamıyor. JİTEM’le gerçek bir hesaplaşma yapılamadığı için de silahlar susmuyor ve barışın önü açılmıyor.
TARAF
HABERE YORUM KAT