1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Genç nesili ihmal ederek gelecek inşa edilemez
Genç nesili ihmal ederek gelecek inşa edilemez

Genç nesili ihmal ederek gelecek inşa edilemez

Yaşar Değirmenci, gelecekte inşa etmek istediğimiz İslami hayatı kurabilmenin temel noktasının, günümüzde amaçsız ve islamdan uzakl hale gelen gençlerin islama kazandırılmasıyla mümkün olduğunu aktarıyor.

01 Şubat 2025 Cumartesi 20:00A+A-

Yaşar Değirmenci/Yeni Akit

Ashab-ı Kehf ve düşündürdükleri

İçinde bulunduğumuz olumsuzluklar, yaşadığımız hayat şartları, küreselleşmenin yaygınlaştırdığı ahlaksızlıklar, ümmete yapılan zulüm ve katliamlar bizlerin iç dünyamıza dönüp bir nefs muhasebesi yapmamızı gerekli kılıyor. 

Müslüman, Mümin zamana/çağa esir olmaz. Çağa/zamana hâkimdir. Zamanlar ötesiyle (vahiyle) irtibatlıdır. Bulunduğu ortama/zemine/muhite/çevreye uyan değil, zemine mührünü vuran adamdır.

Çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüşen zihnimizle, seküler zihin kalıplarıyla Kur’ân’ı yorumlamaya kalkışmakla, Kur’ân’ı Kerim’i de İslâm’ı da tanınamaz hâle getirmekle sonuçlanır.

Türkiye, genç kuşağını hızla kaybediyor. Sömürgeci ve zihni körleştirici eğitim sistemi; yozlaştırıcı kültür hayatı; kültürel dinamiklerimizi dinamitliyor başka düşmana hacet kalmadan. Sığ ve sığlaştırıcı, her şeyi çözücü medya rejimi çocuklarımızı ruhsuzlaştırıyor, elimizden alıyor. Müslüman bir toplumda yaşıyoruz ama çocuklarımızı korumakta zorlanıyor, çocuklarımızı kaybediyoruz! En tehlikeli durum da bu büyük tehlikenin farkında değiliz. 

Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar sığ ve sığlaştırıcı, bu kadar yoz ve yozlaştırıcı bir kültürel saldırıya izin verilmez. Bu gidişe bir dur denmeli, gençliğin zihnini ve kalbini, ruhunu ve ufkunu açacak işlere imza atılmalı. Şu gerçeği aslâ unutmamak gerekiyor: Genç kuşaklarını ihmal eden toplumlar, geleceklerini imha ederler. O yüzden en hayatî meselemiz genç kuşaklarımızı korumak, koruyabilmek.

Eğitim sistemimizin sonucu gençlerin önündeki tek tercih: Kemalizm, sekülerizm, paganizm oldu. Gençlerimizin, özüne, öz değerlerine, ulvi gayeler uğruna heyecana ihtiyacı var. Yeter ki, bu heyecan sağlam bilgi ile kontrol edilebilsin. Bunlar olmayınca ölen ve öldüren ne için öldüğünü ve öldürüldüğünü bilmiyor. Uğrunda öleceği değerler verilmediği için. 

Gençlerimizin durumunu görünce Ashab-ı Kehf suresi ilgili ayeti düşünüp, “İslâm’sız hayattan huzur bulunamayacağı” hususunu gündemimize almalıyız. İslâm umuttur, İslâm çaredir. İslâm, hasta toplumun tedavisidir. Bilmekle, okumakla değil, yaşamakla olur.

Kehf suresinin 13. Ayetini hatırlayıp tefsirine baktım. Beraber okuyalım: 

 “Şimdi biz, onların başından geçen ibretli hâdiseyi bütün gerçekliğiyle sana anlatacağız: Hiç şüphesiz onlar Rablerine iman etmiş genç yiğitlerdi; biz de onların imanlarını daha da artırdık” (18 Kehf 13).

Ashâb-ı Kehf, Rablerine yürekten inanmış genç yiğitlerdi. Onlar imanlarında samimi oldukları için, Allah da onların doğru yola olan iman ve bağlılıklarını daha da artırdı. Onlara bâtıla boyun eğmekten sakınıp canları pahasına da olsa hak yolunda sabır ve sebat etme kuvveti verdi. Kalplerini iman, sabır ve metânetle iyice pekiştirdi, kuvvetlendirdi. İman ve itminân hali âdeta onların hücrelerine ve iliklerine işledi. Öyle ki putlara ibâdeti reddetmek üzere kralın karşısına dikildiklerinde veya bulundukları şirk ortamını terk etmeye karar verip harekete geçtiklerinde kalplerine yerleşen tevhid inancını şu ifadelerle dile getirdiler: “Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’tır. Biz O’ndan başkasını ilâh kabul edip tapmayız. Böyle bir şey yaparsak, yemin olsun ki gerçek dışı, pek saçma bir iddiada bulunmuş oluruz.” (Kehf 18/14) Gerçek imanın bu olduğunu; kavimlerinin içine saplandığı putperestlik inancının ise herhangi bir delile dayanmayan asılsız bir anlayış olduğunu açıklamaktan çekinmediler. Nihâyetinde imanlarını tehlikeden koruyabilmek için, Allah’tan rahmet ve kolaylık umarak mağaraya sığınmalarının artık zaruret hâline geldiğini anladılar. Sâdık bir dost gibi peşlerini bırakmayan köpekleriyle birlikte mağaraya sığındılar ve orada ilâhî kudret eliyle uykuya daldırıldılar.

Bu âyetlerde Allah’ın haram kıldığı şeylerden ve haramların işlendiği ortamlardan uzaklaşmanın önemine dikkat çekilir. Allah’ın dışındaki şeylerden uzaklaşılmadığı müddetçe Allah’a kavuşma gerçekleşmez. İşte Ashâb-ı Kehf ne zaman ki Allah’ın dışında tapınılan putlardan uzaklaştılar, Hak Teâlâ onları riâyet mahfazası içinde korudu, onlar için inâyet mağarasında güzel bir yer hazırladı. Dolayısıyla bütün söz, fiil ve davranışlarında şahsî arzulardan soyunup Allah’ın iradesine teslim olan, her halinde Allah’a yönelişi dürüstlük ve samimiyet içinde olan ve yine her durumda sadece Allah’tan yardım isteyen kişilere Rabbimiz büyük lütuflarda bulunacak, onların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak ve onlara çok güzel bir gelecek hazırlayacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın Ashâb-ı Kehf’e olan yardım ve ikramı bunun açık bir misalidir:

 (fitye) genç yiğitler demektir. Bu kelimeden hareketle tasavvuf ve ahlâk ıstılâhında “fütüvvet” diye bir kavram oluşmuştur. Fütüvvetin başı imandır. Fütüvvet; mevcudun karşılıksız verilmesi, eziyetin önlenmesi, şikâyetin terk edilmesidir. Yine fütüvvet, haramlardan kaçınmak ve üstün ahlâkî faziletleri ifâ etmede eli çabuk tutmaktır. 

Din ve vicdan hürriyeti bulunmayan bir toplumda yaşayan bu gençler, putperest kavimlerine karşı çıkıp göklerin ve yerin rabbinden başkasına ibadet etmeyeceklerini açıkladılar. Ancak gelişmeler karşısında kavimleri arasında Allah’a olan imanlarını serbestçe ifade etme ve inançlarının gereğini yerine getirme imkânı bulamayacaklarını, hatta onların arasında hayat hakkına dahi sahip olamayacaklarını anlayınca, köpeklerini de yanlarına alarak mağaraya sığındılar. Baskı ve zulümden kaçan gençler, Allah’ın yardımını ve bir kurtuluş yolu göstereceğini ümit ederek, “Rabbimiz! Bize rahmet et ve bize bir çıkış yolu hazırla!” diye dua ettiler. Allah onların dualarını kabul etti ve kendilerini orada uzun müddet derin bir uykuya daldırdı.

Ölüm fikrinin yitirildiği, ölümün öldürüldüğü bir çağda yaşıyoruz: Çağdaş insan, bu hayatın sonsuz olmadığını biliyor ama -kendini kandırarak- bu hayat sonsuzmuş gibi yaşıyor. Oysa bu, çağdaş insanın, hayatın anlamını ve değerini bilmeden yaşamasına, hayatı da insanı da yok eden tohumları ekmesine yol açıyor. Sonsuz olmayan bir hayatı sonsuz gibi sanması, çağdaş insanın, hayatında insanın da kolaylıkla sonunu hazırlamasına yol açacak tehlikeli işler yapmasına yarıyor 

O günkü rejimin şartlarına uymama, o çağda yaşama ama çağdaş olmama. Ahiret hayatını, hesap vermeyi örten putlaştırmaya direnen putperest olmaya götüren her türlü çalışmalara karşı imanlarını gözden geçiren ulvî yapıyı süfli yapıya tercih. Biz müminlerin de yapması gereken de bu! Zaman içinde zaman, uyku ölüm, uyuma uyanma, sonuçta diriliş! Zaten hesabını veremeyecekleri bir hayat yaşayanlar, çareyi Hesap Günü’nü inkâr etmekte bulurlar.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum
  • Nazmi uçkan / 01 Şubat 2025 23:24

    Neden yolda bile değiliz?ÖRNEK;deniliyorki,eğitim düzeltilmeli..........mealen şu denilmek isteniyor; sekuler sistem eğitimi islamilestirerek kendi varlık sebebini ortadan kaldırmalı............biraz empati yeter........sekuler sistemin bizzat kendisi iptal edilmedikçe aspirinlik lokal çözum önerileri sadece hayal kırıklığı üretmeye devam eder.

    Yanıtla (0) (0)