Genç Birikim Dergisi Aralık Sayısı Çıktı
Aylık yayınını sürdüren Genç Birikim Dergisi Aralık 2010 tarihli 139. sayısıyla okurlarının karşısına çıktı.
Genç Birikim Dergisinin aynı zamanda Genel Yayın Yönetmenliğini de yapan araştırmacı-yazar Ali Kaçar, bu ayki yazısında TC'nin kendince takip etiği komşu ve bölge ülkelerle sıfır problem politikasının mümkün olmadığını ve bunun sonunun da yavaş yavaş geldiğini "Sıfır Problem Politikasının Sonu mu?" başlıklı yazısında irdelemiş. NATO'nun yapısı, misyonu ve kuruluş felsefesinin anlatıldığı yazıda Doğu Blokunun yıkılmasıyla NATO'nun kendisine yeni bir düşman tanımladığını bunun da "İslam" olduğu ifade edilmiş. Türkiye'ye kurulması düşünülen Füze Kalkanı ile son yıllarda ABD'nin rakip gördüğü ancak TC'nin çok iyi ilişkiler kurduğu ve siyasi, iktisadi ve askeri ikili birçok antlaşmalar yaptığı ülkelerle ilişkiler sona erdirilmek istenmiştir. Yazının özünü de ifade eden şu paragrafta konu adeta özetlenmiş:
"Türkiye'de, başta Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmak üzere birçok yetkili Rusya, Yunanistan da dâhil hiçbir komşu ülkeden bir tehdidin söz konusu olmadığını, tam tersine birçok komşu ülkeyle vizelerin de kaldırılmasıyla dostlukların daha da pekiştirildiğini ifade etmişlerdir. Nitekim Davutoğlu; "Biz çevremizdeki hiçbir komşumuzdan bir tehdit algılaması içinde değiliz. NATO'ya dönük de bir tehdit algılaması veya tehdit oluşturduğu kanaati içinde değiliz" dediğine göre, peki bu füze kalkanı kimin için Türkiye'ye yerleştirilmek istenmektedir. Gerçi uzun zamandan beri ABD'li neo-con'lar ya da Siyonist lobiler yakın tehlike/tehdit olarak İran'ı göstermekteydiler. ABD'li yetkililer de, NATO Genel sekreteri Rasmussen de, tehlike olarak İran'ı hedef tahtasına oturtmuşlardı. Şayet gerçekten İran tehlike olarak görülüyor ise, bu füze kalkanı niçin Türkiye'ye yerleştirilmek isteniyor? Çünkü İran'a karşı gerek işgal altındaki Irak'ta ABD'nin kurduğu birçok askeri üsten ya da Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye 70–80 kilometre uzaklıktaki "Gebele Radar Üssü"nü devreye sokabilirlerdi. Çünkü Gebele Üssü; Balistik ve seyir tipi füzeleri 6.000 km uzaktan bile tespit edebiliyor. Başka bir ifadeyle Gebele Üssü, Kuzey Afrika, İran, Irak, Suudi Arabistan, Hindistan, Pakistan, Çin, Avustralya, Hint ve Atlas Okyanusları ve tabii Türkiye'yi stratejik anlamda izleyebiliyor, özellikle bu bölgelerden atılacak balistik füzeleri hemen tespit edebiliyor. Ayrıca sadece atışları tespit ve izlemekle kalmıyor, füzelerin seyir rotasını da ölçebiliyor, buna göre füze imha edici sistemleri harekete geçirebiliyor. Gebele radarı çok etkin bir radar. Ama niyet sadece İran değil, aynı zamanda Türkiye ile İran'ı karşı karşıya getirerek, belirli bir süredir gelişmekte olan ikili ilişkileri sabote etmektir. Aslında amaç sadece Türkiye-İran ilişkilerini bozmak da değil, Türkiye'nin belirli bir süreden beridir izlemeye çalıştığı komşularla sıfır problem politikasını sona erdirmektir."
Süleyman Arslantaş ise bu ayki yazısında bir önceki ayda (Kasım) yaşanan gelişmeler hakkında kısa değerlendirmelerde bulunmuş. Bunlar; Füze Kalkanı, Güney Kore ile Kuzey Kore arasındaki sürtüşme, Wikileaks olayı, Başbakan Erdoğan'ın Beyrut, Lübnan gezisi ve üç generalin açığa alınması olayları.
Şahin Özdaş "Lâ Hukme İllallah" başlıklı yazısında İslamın temeli olan Allah'tan başka hüküm koyucunun olamayacağını anlatmış. İnsanın maalesef azgınlaşarak (tuğyan ederek) kendisini mutlak karar verici, hüküm koyucu olarak gördüğü dünyamızda yazıda verilen şu anekdot da buna en güzel örnektir herhelde. "İşte bu saltanat dönemlerinin birinde, Emevi emirlerinden Abdulmelik, bir gün hutbeye çıkar ve hutbenin bir bölümünde "Ey iman edenler namazınızı kılın, zekâtınızı verin, çokça hayır ve sadakalarda bulunun ancak şuraya karışmayın!" diyerek bulunduğu makama, saltanatına, idare yapısına, yönetim şekline, sosyal ve siyasi hayat tarzına karışılmayacağına dair "Firavun mantığı" ile işaret etmiştir. Tıpkı bugünkü gibi bir din, bir inanç sistemi olarak kabul edip adına demokrasi dedikleri, cumhuriyet dedikleri, laiklik dedikleri ne menem rejimler gibi. Emevi emirlerinden Beni Ümeyye'nin zulmüne son vermek iddiasıyla ayaklanan kitlelerin desteğiyle iktidara ulaşan Abbasilerin de aynı zulmü sürdürdüğü görülünce, zamanın seçkin Müslümanlarından birisi Abbasi halifesinin de dünyevileşmesine itirazlarını dile getirerek şöyle haykırır: "Her türlü zulme karşı çıkacağımıza dair ahd'u peyman eylediğimiz günleri unuttunuz mu?" der. Abbasi Halifesinin cevabına bakınız: "Bir dünya saltanatı ki, bize de erişmiştir. Bırakınız biraz da biz sefasını sürelim!"
BBC'den çok ilginç ve yararlı haberleri aktaran Celal Sancar bu ayki haberinde de Pakistan'da yakın zamanda yaşanan ve hala etkileri devam eden sel felaketinde yaşanan dramlardan bir örnek aktarıyor.
Dergide her ay yer alan çeviri yazısında bu ay Mısır'daki önemli hareketlerden biri olan Müslüman Kardeşler Hareketi anlatılmış.
Erdal Bayraktar "Merkezin Yeni Sahipleri" başlıklı yazısında dönüşen/dönüştürülen bir kesimden, bir kısım Müslümanlardan bahsediyor. Yazar şu ifadeleri vurgulamış; "Müslümanlıktan, İslamcılıktan, dindar ve muhafazakârlığa terfi eden yapılar hızla "merkezi iktidarı" ele geçiriyorlar. Yeni Dünya Konjonktürüne uyum sorunu yaşayan dinozor laik unsurlar tasfiye olunarak yerine laik, seküler, demokratik değerlerle uyumlu kadrolar ihdas ediliyor. 28 Şubat günlerinde irtica ve gericiliğin sembolü olan, rejimi değiştirecekleri iddia edilen yapılar hızla iktidarı devralıyorlar. Artık "merkez"in yeni sahipleri eski muhalif İslamcı, dindar yapılar oluyor. Türkiye tarihinin önemli anlarına şahit oluyoruz. Dün sistemi, rejimi eleştirenler bugün rejimle bütünleşiyorlar. Ne alâkası var diyenler olabilir. Haklısınız, değer ve ilke merkezli muhalefet yapmazsanız böyle konuşmak hakkınız. 1923'te kurulan rejimin neyi değişti? Batıcı, Laik, Seküler değerlerde bir değişiklik mi var? Onların yerine Tevhidi, Nebevi değerler mi yerleşti? Sizin amacınız "ahiret" merkezli değil, "dünya" merkezli bir iktidar amacıymış. Bunu da ele geçiriyorsunuz, gözünüz aydın."
Dergide ayrıca Ubeydullah Toprak, Hayriye Bican, Kadir Seven, İdris Gökalp, Medeni Hanoğlu ve Yıldız Çınar'ın yazıları yer alıyor.
Tel: 0312 229 67 18
HABERE YORUM KAT