Genç Birikim Dergisinin aynı zamanda genel yayın yönetmenliğini de yapan Ali Kaçar, T.C.'nin kurulduğu günden bugüne  gündeminden düşmeyen "darbeler ve darbelerin terörle ilişkisi" konusunu işlemiş. Yazıda öncelikle tek partili dönemle çok partili dönem arasında bir fark olmadığı, her iki dönemde de ülkeye halkın iradesini, inancını, örf ve adetlerini dışlayan ve yok sayan Kemalist ideolojinin hâkim olduğu belirtilmiş, yazının daha sonraki bölümünde ise darbeleri yapan derin devlet zihniyetinin kimler olduğu tartışılmış. Yazar yazısını temenni içeren şu sözleri ile sona erdirmiş:

 

"Kim ne derse desin, Dağlıca, Aktütün, Hantepe, Gediktepe, Donanma baskınları ile İnegöl ve Dörtyol kalkışması, PKK ile ordu içerisinde Ergenekon, Balyoz, Kafes, Jitem ve benzeri illegal resmi yapılanmaların yani derin devletin işbirliğiyle gerçekleştirilen olaylardır. Bunun tek müsebbibi de 'ordu içerisinde darbecileri barındırmayız' diyen ama gereğini yerine getirmeyen Genelkurmay Başkanlığı'dır. Ancak, halk artık bunun farkındadır. Nitekim Çukurca'da ordunun mayınlarıyla ölen askerlerin ailelerinin Genelkurmay'ı basması ilk ve olumlu bir adımdır. Siyasi iktidarın yapmadığını halk yapmaya başlamıştır. Bu, iyi bir başlangıçtır ve sorumluluğunu yerine getirmeyenlerden hesap soruluncaya kadar da, bu, devam etmelidir." 

 

 Süleyman Arslantaş ise bu ay yazısında önümüzdeki ay yaşayacağımız referandum vesilesi ile demokrasi ve seçimleri değerlendirmiş. Mevlana Muhammed'in "Ölümsüz Müdafaa" adlı eserindeki: "Zindana atılmış biçarelere muhafızlarını seçme hakkı tanınsa bu hürriyet mi olur?" sözünü hatırlatarak demokrasilerde yapılan seçimi zindandakilerin muhafızlarını seçme hakkıyla aynı olduğunu ifade etmiş. Demokrasinin bir yönetim biçimi olmaktan çok bir dünya görüşü olduğunu, her dünya görüşü gibi demokrasinin de temel bir inanç sistemi ve ona dayalı olarak da yönetim şekli, metodu ve pratiği olduğunu ifade eden yazar, halkı Müslüman olan ülkelerde ortaya konulan uygulamaların, demokrasi ve demokratik yönetim biçiminin ancak İslam'ın dışındaki kabuller için geçerli olduğunu, bunun örneklerinin de Cezayir, Türkiye, Filistin olduğunu belirtiyor.

 

Şahin Özdaş, "Müşrik" başlıklı yazısında şirk konusunu günümüzden ve Kur'an'dan örnekler vererek açıklıyor: "Allah (cc) Tevbe suresi 28. ayette "Müşrikler, ancak ve ancak bir pislikten ibarettirler" buyuruyor. Bu ayetten de anlaşıldığı üzere şirk içinde olan insanı, Kur'an-ı Kerim "Müşrik" diye nitelemiş ve onu aşağılamıştır. Evet, İslam dinine göre de bütün müşrikler pis ve aşağılıktırlar. Öyle ki müşrik kişi, değil şeyh çocuğu, seyyit çocuğu, inanınki peygamber çocuğu bile olsa bu hüküm değişmez."

 

Erdal Bayraktar, âlim ve dava adamı Lübnanlı Muhammed Hüseyin Fadlallah'ın vefatının ardından duygularını ve âlimin kişiliğini anlatmış yazısında.

 

Hayriye Bican, Kadir Seven, İdris Gökalp ve Fatih Pala ise içinde bulunduğumuz ayda idrak edeceğimiz Ramazanı değişik boyutlarıyla yazılarında gündeme getirmişler.

 

Dergide bu ay iki biyografi çalışması da mevcut. Bunlardan biri, en büyük sahabelerden ve "Faruk" lakabını alan Hz. Ömer. Diğeri ise "imamı azam" unvanını almayı hak etmiş Ebu Hanife.

 

Buruc Yayınlarından çıkmış olan Prof. Dr. Salah Abdulfettah El Halidi tarafından telif edilmiş Fizilâl-i İman adlı eserin tanıtımını Ayşe Merve Adanur yapmış.

 

Derginin artık mutat bir bölümü olan ve geçtiğimiz ayın öne çıkan ve Müslümanları ilgilendiren haberleri içeren "Basından Seçmeler" i, Aysel Arpacı hazırlamış.

 

Tel: 0312.229 67 18