Gelenek ve Modernizm Sarkacında Kadın Algısı
Değişim Sürecinde Önceliklerimiz ve Sorumluluklarımız serlevhalı aylık seminer dizisinde bu ay Bingöl Özgür-Der’in konuğu Diyarbakır Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Rabia Beyazyüz’dü.
Sunumunun başında kadın konusunun konuşulmasının önemine binaen; nicelik açısından insanlığın yarısını ifade eden, yaşamdaki önemli konumu hiç de yadsınamayan kadının sorunlarının, kadın hakkındaki çarpık anlayışların konuşulmasının elzem olduğunu ifade eden Beyazyüz, yaşadığı toplumun sorunlarına çözüm adresi olma iddiasındaki Müslümanların ise konu üzerine daha ciddiyetle eğilmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Nitekim kadını ihmal eden bir hareketin toplumsal dönüşümü başarması mümkün görünmemektedir diye ekledi.
Beyazyüz, değişik kültür ve dinlerin kadın hakkındaki düşüncesinden, gelenek içerisinde kimi muharref anlayışlardan ve modernist kadın algısından bahsederek Kur’ani anlayışın nasıl olduğu üzerine bazı mülahazalarda bulundu.
Asur Kolonileri ve Hititler döneminde kadının sosyal hayatta aldığı rollerden örnekler verip, Antik Yunan ve Roma’da kadının sosyal ve siyasal hayatta hemen hiç bir karşılığının olmadığını, Hinduizm’de de benzer şekilde kadının ev işleri, çocuk bakıcılığı gibi tanımlanmış ödevler dışında bir karşılığının olmadığını ifade etti. Yahudilik ve Hristiyanlıkta ise iki ana eğilim olduğu; bunlardan birinin kadınının erkeklerden aşağı görülmediği daha olumlu bir yaklaşım, diğerinin ise Hristiyanlıkta olduğu gibi kadını cadı ilan edip ava çıkacak raddeye varan olumsuz bir anlayış.
Konuşmacının işaret ettiğine göre; İslam’ın muhatap aldığı Mekke cahili toplum yapısında ise kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, miras ve evlilik hukukunun tanınmadığı, boşanma ve eş seçme hakkının olmadığı, kadının mal hükmünde olduğu bir vasatı görüyoruz. Kur’an ayetleri böyle sosyo-kültürel bir ortama inmiş, vaz ettiği hükümlerle erkeğe sınırlarını öğretirken, kadının da gasp edilen hak ve hukukunu yeniden tanımlamıştır. Peygamber örnekliğinde de kadının sosyal hayata katılımını sağlamak bakımından önemli ipuçları görmekteyiz. Ama özellikle saltanata geçiş döneminde, diğer bazı cahili anlayışların revaç bulması gibi kadın algısında da maalesef olumsuz bazı değişimler yaşandığını ekledi Beyazyüz. Resul’ün örnekliğinden uzak mezkûr anlayışın ürettiği kadın tipi bilgisiz, sorgulamayan, gelişmeye kapalı, özgüvensiz, erkeğin şekillendirdiği bağımlı bir kişilik olarak belirmiş ve nesilden nesile böyle tevarüs edilmiş.
Geleneğin İslam’ın öğretileriyle bağdaşmayan kadın algısının, bugün bilinçli diyebileceğimiz Müslümanların da davranışlarını çoğu noktada belirlediğini ifade eden konuşmacı; miras hakkı, evlilik-boşanma, şahitlik konularında Kur’an’ın açık hükümlerinin hilafına, toplumun muharref kadın algısı doğrultusunda davranıldığını üzülerek belirtti.
Diğer taraftan kadının kendini istediği her alanda olabildiğince ‘özgür’ bir şekilde, adeta erkekle rekabet edercesine gerçekleştirmesini salık veren modernist algıdan bahsedildi. Modernleşme sürecinin din ile hesaplaşmasında kadın konusunun merkezi bir yer tuttuğunu belirten Beyazyüz, kadının bağlı olduğu hemen tüm bağlardan azade olmasını imleyen modern algının yıkıcılığına dikkat çekti. Ancak gelenekçi anlayışın köhne yanlarını sorgulayan kadınları da modernist/feminist gibi etiketlerle ötekileştirmenin de konunun tartışılması açısından olumsuz etkileri olduğundan bahsetti. Korumacı reflekslerin bu zeminde keskin bir şekilde devreye girdiği ve içtihadın konusu olan birçok konunun tartışmaya kapatıldığı belirtildi. Bu anlayışın aksine böylesi tartışma zeminlerinin, değer ve ilkelerimizle ters düşmediği sürece Müslümanlara önemli açılımlar sağlayacağı kuşkusuzdur diye de eklendi.
Beyazyüz, Modernist anlayışın özellikle tesettür, kadın-erkek ilişkileri ve eğitim alanlarındaki olumsuz etkisinden ve beslediği ölçüsüzlükten bahsetti. Akabinde tesettürün şahsiyeti ön plana çıkartan özelliğinden ziyade moda ile birlikte cinsi çağrışım aracına dönüştürüldüğünün; kadın erkek ilişkilerindeki ölçüsüzlüğün velayet hukuku aleyhine bir seyir izlediğinin, kadın-erkek arasındaki dayanışmayı engellediğinin ve bu ilişkinin sağlıklı olmamasının kadınların eğitimini de olumsuz etkilediğinin altını çizdi.
Kadın ve erkeğin kulluk ve sorumluluk noktasında eşit oldukları, roller ve görevler açısından ise adalet temelli bir bölüşmeye tabi tutulduklarını gözden ırak tutmadan, kadınlar ve erkekler birbirlerinin velisidir şiarı gereğince İslami Mücadelede de beraber yer almanın gerekliliğine vurgu yapıldı.
Yüzyıllar içerisinde çizilmiş kadın modelinin Kur’an’ın bakış açısıymış gibi dayatılmasının yanlışlığı kadar; kadını erkekle yarıştıran, karşı karşıya getiren anlayışın yanlışlığının da farkında olunması gerektiğini belirten Beyazyüz, aynı özden ama farklı cinsten olan insanların sorumluluklarının aynı olduğunun, akıbetlerinin ise ancak amelleriyle belirleneceğinin altını çizdi. Program soru-cevap ve değerli eklemelerle son buldu.
HABERE YORUM KAT