1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Geçmişten günümüze "başörtüsü" deneyimleri
Geçmişten günümüze "başörtüsü" deneyimleri

Geçmişten günümüze "başörtüsü" deneyimleri

"Hiç kuşku yok, başörtüsünü takmayı tercih eden kadınlar Türkiye’de yıllarca iddia edilen “özgür, özerk, birey kadın” tipolojisinin bütün özelliklerini Kemalistlerden çok daha fazla temsil ediyorlardı."

04 Aralık 2024 Çarşamba 15:00A+A-

Yasin Aktay/Yeni Şafak

Baştan konuşalım: Zamanımız kadınlarının başörtüsü deneyimleri

Türkiye’nin modernleşme tarihinde, bilhassa Cumhuriyet döneminde kılık-kıyafet meselesi, rejim değişikliğinin kendini kanıtlama çabası içinde merkezi bir yer tutmuştur. Beden sosyolojisi açısından yaşanan durumu şöyle de ifade etmek mümkün. Yeni bir siyasal bedeni organize edebilmek için yeni rejim eski siyasal bedeni (rejimi) parçalayarak (dis-organize ederek) onun organları üzerinde kendi bedenini var etmeye çalışmıştır. Bunun en kestirme yolunu da bireysel bedenler üzerinde kendi sembollerini dikmek şeklinde bulmuştur. O yüzden şapka kanunu basitçe bir görüntü değişikliğinden veya medenileşme pratiğinden ibaret bir şey olmamış, bizatihi bireysel bedenler üzerinde kendi iktidarını uygulama, bireyleri disiplin altına alma iradesini göstermiştir.

Genellikle kılık-kıyafet üzerinden kendi bedenini somutlaştırma pratiği Cumhuriyetin ilk zamanlarında şapka ve bazı kisveler üzerinden erkek bedenini hedef almıştır. Kadın kıyafeti üzerinde de farklı stratejilerle iktidarı genişletme politikaları uygulanmışsa da ilk etapta bedenler üzerindeki iddia şapka dolayısıyla erkekler üzerinden olmuştur. Ama bilahare erkek bedenleri galiba yeterli bir disiplin seviyesine ulaştığında kadın bedeni de başörtüsü üzerinden ciddi bir sorun haline gelmeye başladı. İşin ilginç tarafı aslında sözkonusu stratejiler üzerinden kadınlar yeterince batılı bir görüntü kazandıktan epey sonra yetmişli yılların sonları ve seksenli yılların başlarından itibaren başörtüsü adeta sözkonusu beden siyasetine bir isyan görünümü kazanarak geldi. O yüzden başörtüsüne karşı iktidar dili bir refleks olarak irtica veya “hortlak” edebiyatına başvurdu.

Hiç kuşku yok, başörtüsünü takmayı tercih eden kadınlar Türkiye’de yıllarca iddia edilen “özgür, özerk, birey kadın” tipolojisinin bütün özelliklerini Kemalistlerden çok daha fazla temsil ediyorlardı. Çünkü taktıkları başörtüsüyle hem devleti hem moda ve estetik algılarını hem çevrelerini hem de çoğu kez ailelerini bile karşılarına almaya cesaret edebiliyorlardı. Bundan daha fazla bireysellik, daha fazla özgürlük iddiası olabilir miydi? Oysa onlara karşı efsane onların başörtüsünü kendi özgürlüklerinden vazgeçerek ve çoğu kez ailelerinin zoruyla takıyor olduklarıydı. Bu, laik-Kemalistlerin başörtülü kadın hakkında yıllarca dillendirmekten bıkmadığı sığınak-efsanesiydi.

Oysa başörtülü kadınların başörtüsü takmak suretiyle bireyselliğin zirve tecrübesini yaşıyor olduklarına dair çok güçlü sosyolojik çözümlemeler yapılmıştı. Üstelik aynı sosyolojik çözümlemeler, yıllar sonra başörtüsünü çıkarma tecrübesi yaşayan kadınlar hakkında da yapıldı. Başörtüsünü çıkaran kadın da kendi içinde ve çevresine karşı bir mücadele yaşıyor ve bu mücadelede başka türlü de olsa bireysel bir deneyim yaşıyor. Tabii bir farkla: Başörtüsünü çıkaranların bilhassa seküler yaşam tarzı iktidarı nezdinde gördüğü teşvik ve teveccüh başını örtmeye karar verenlerin hiçbir zaman karşılaşmadıkları bir şeydi. Malum, başını örtmek okuldan atılmak, sosyal çevrelerden izole olmak hatta kendi ailesi nezdinde bir hoşnutsuzluğa sebep olmayı gerektiriyordu.

Son zamanlarda başını açanlara yönelik laik çevrelerde görülen büyük ilgi ve bu ilgiye biraz daha cevap veren eski başörtülüler kendi eylemlerinin çok ciddi bir anlam yitimine de maruz olduğunu da gösteriyordu. Sahi eskiden kadınlar başlarını neden örtüyorlardı, şimdi neden örtüyorlar ve açanlar neden açıyor? Kimseyi yargılamak değil elbette amaç. Tam da bugünlerde ortaya çıkan ve ciddi bir harekete dönüşmüş olan başörtüsüyle ilgili deneyimlerini paylaşan hareketin dediği gibi.

Baş açmanın bir ana akıma dönüşmüş olduğu algısına karşılık başını örtenlerin kendi deneyimlerini paylaştıkları ve başörtüsüne yükledikleri anlamı ve deneyimlerini paylaştıkları bir sosyal medya sitesi kısa süre içinde çok ciddi bir katılıma sahne olmuş. Belki baş açmanın gördüğü ilgiye karşı bir tepki, belki başörtüsüyle ilgili yeni moda algılara karşı oluşmuş bir reaksiyon, belki sadece başörtüsüyle olan barışıklığın, başörtüsünün yiten anlamını yeniden restore etme ihtiyacının bir ifadesi. Her ne ise çok güzel, çok enteresan tecrübeler. Buna öncülük eden kimse eline sağlık ama hareket kısa süre içinde anonim bir hüviyete kavuşmuş bile.

Instagram’da “bastankonusalim” başlığı altında “Başörtüsü üzerine tecrübelerimizi ve hislerimizi paylaşmak için buradayız” diyerek yola koyulan proje bilhassa “yargılamak için değil, birbirimize destek için” kaydıyla çok sayıda başörtülü insanın deneyimlerini paylaştığı bir platforma dönüşmüş.

Şimdiye kadar haklarında konuşulan başörtülülerin bizzat kendilerinin söz alıp kendilerini ifade etmeleri açısından çok önemli. Tabii ki Kur’an’da, Allah buyruğunda temeli olan 1440 yıllık bir ümmet geleneğinin gündelik modaların ve ideolojik furyaların etkisiyle sarsılacağını düşünenlere karşı da son derece sahih, rahat ve özgüvenli bir ses. Hiç yoruma girmeden bu deneyimlerden derlediklerimizle baş başa bırakalım:

“Büyüğüyle, küçüğüyle, ilerisi ve gerisiyle, zorluğu ve kolaylığıyla bütün hikayeler bizim. bu yüzden baştan konuşalım. Konuşalım ki bizim adımıza başkaları konuşmasın.”

“Başörtüsü Allah için güzel olanı yapacağım demektir.”

“Bu benim kimliğim ve varoluş biçimim.”

“Bizim bedenimiz bize emanet ve bedenimiz hakkında üzerimize düşen tek sorumluluk bu emanete sahip çıkmak ve bunu yaparken de beni tesettürümden herhangi bir şekilde alıkoyan bir duruma kendimi sokmak istemiyorum.”

“Başörtüme rağmen değil, başörtüm sayesinde... yeter ki teslim olunacak ve kök salınacak yeri doğru bilelim.”

“Allah’ım bunu sadece Senin için yapıyorum ve zorlandığım her vakti Sana olan sevgim için bir delil kabul et.”

“Tesettürlü olduğum için çevrem buna göre şekilleniyor ve bu şekillenen çevre de beni ona göre şekillendiriyor.”

“Neden mi tesettürü bu kadar seviyor ve özeniyorum? Çünkü özgür olmayı hak ediyorum. Çünkü güvende olmayı ve kendimi korumayı seçiyorum. Çünkü bana verilenin bana özel kalmasını seçiyorum.”

“Ben konuşmadan kimliğim konuşuyor.”

“Tesettür benim için kısıtlayıcı değil belirleyici oldu.”

“Gittiğim her yerde benimle aynı değerleri paylaşan Müslümanlar beni tesettürüm sayesinde tanıyabiliyor ve bu beni çok mutlu ediyor.”

“Dünya çok belirsiz ve değişken. Tüm bu müphemliğe karşın tesettür bir duruş. ve hatta karizmatik.”

“Tesettür bir iddiadır.”

HABERE YORUM KAT

1 Yorum