1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Gazze'nin vaat edilen cenneti ve Trump'ın kural tanımayan dünyası
Gazze'nin vaat edilen cenneti ve Trump'ın kural tanımayan dünyası

Gazze'nin vaat edilen cenneti ve Trump'ın kural tanımayan dünyası

Trump, Tanrı tarafından sadece “Amerika'yı Yeniden Büyük Yapmak” için değil, aynı zamanda İsrail'i de büyük yapmak için gönderildiğine inanıyor.

28 Mart 2025 Cuma 23:09A+A-

Mustafa Fetouri’nin MEMO’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.

 

Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ni “ele geçirme” ve burayı “Orta Doğu'nun Rivierası” haline getirme fikri ölü doğdu. Bazıları için bu fikir başlangıçta gömüldü ve çok az bir Filistinli bile bu fikri kabul etseydi ne olacağını sorma zahmetine katlanırdı. Pişman olurlar mıydı? Daha sonra ABD başkanının fantezisini kabul etmedikleri için mi pişman olurlardı?

İşgal devleti ve destekçileri, özellikle de ABD tarafından kendilerine uygulanan soykırım ve büyük yıkımı ilk elden tecrübe eden Gazze'deki ortalama Filistinliler için, Trump tarafından “yaşanmaz” olarak tanımlanan bölgeyi terk etme fikri cazip gelebilir. Tepeden tırnağa son model Amerikan silahları ve mühimmatıyla donanmış ve dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD tarafından finanse edilen cani İsrail Savunma Kuvvetleri'nin elinde acı çekmeye devam edenler onlar. Dahası, Filistinlilerin, İsrail'in günlük saldırılarından kurtuldukları takdirde kendilerini bekleyen bir gelecekleri olan aileleri var.

“Orta Doğu'nun Rivierası” fikrinin ortaya çıkış zamanı ve şekli, bunun kapsamlı bir siyasi ve ekonomik proje olduğunu, enine boyuna tartışıldığını ve daha büyük Filistin meselesine yönelik cesur yeni bir ABD politikası olarak onaylandığını göstermiyor.

Bu daha çok birinin aklına gelen ve o anda iyi bir fikir gibi görünen fikirlerden biriydi.

Ve bunu düşünen kişi - bu durumda Trump - manşetlere çıkmak ve “yenilikçi” olduğu için biraz övgü kazanmak umuduyla bunu kamuoyuna duyurmak için acele ediyordu.

Fantezisini 4 Şubat'ta ilk kez açıkladığında Trump, dostu ve savaş suçlusu Binyamin Netanyahu'nun yanında duruyordu ve Netanyahu da bu fikri en yakın dostunun “kalıpların dışında düşünmesinin” bir örneği olarak hemen onayladı. Bununla birlikte, Trump'ın duyurusu karşısında şaşırmış görünüyordu, bu da önceden tam olarak bilgilendirilmediği anlamına geliyordu; toplantı hazırlıklarının bir parçası değildi ve başbakanın Washington'a varışından önce İsrail'e iletilmedi.

Bir aydan biraz fazla bir süre sonra, 12 Mart'ta Donald Trump “Kimse Gazze'den Filistinlileri kovmuyor” diyerek geri adım attı. Trump o sırada, Filistin Devletini desteklediği iyi bilinen İrlanda başbakanı Micheal Martin ile oturuyordu. Hamas bu değişikliği onayladı ve şartlı olarak Trump'ı olumladı.

Ancak Trump'ın görevdeki ilk döneminde “Yüzyılın Anlaşmasını” önerdiğinde Filistin meselesine kapsamlı bir çözüm önermediğini unutmamalıyız. Daha ziyade, bazı kazanımlar elde etmek ve bunları gerçeğe dönüşene kadar biriktirmek istiyordu ve kısmi bir başarı elde etti. Önce BAE, ardından Sudan, Bahreyn ve Fas olmak üzere dört Arap ülkesi İsrail ile ilişkilerini hem siyasi hem de ekonomik olarak normalleştirdi. Her biri karşılığında bir şey aldı: Sudan “teröre destek veren” ülkeler listesinden çıkarıldı; BAE istediği ABD F-35 jetlerini satın almak için yeşil ışık aldı; ve Fas Batı Sahra üzerindeki tartışmalı egemenliğini ABD'nin tanımasını sağladı.

Bahreyn için öncelik, komşusu İran'a İsrail ve ABD'nin Manama'nın istikrarında büyük pay sahibi olduğu mesajını vermekti. Aynı şey BAE için de geçerliydi; BAE de İsrail'le kurduğu yeni dostluğun İran'a dikkatli olması gerektiğini göstermesini istiyordu.

İsrail için ise dört Arap ülkesinin, Filistin meselesini daha geniş kapsamlı bir barış süreci içerisinde çözmeden İsrail'le normalleşmeme yönündeki uzun süredir devam eden Arap politikasından, zor da olsa vazgeçmesi yeter de artardı bile.

Trump sadece ABD ve İsrail için değil, İsrail'e açılan diğer ülkeler için de bu tür aşamalı kazanımlara güveniyor. Ancak aynı yaklaşım, en azından şimdilik, büyük Körfez Krallığı Suudi Arabistan'ı bölgedeki normalleşme dalgasına katılmaya teşvik etmek için yeterli olmadı.

Trump yönetiminin agresif İsrail yanlısı politikalarının gerek bölgesel gerekse küresel anlamda Orta Doğu'nun geneli bağlamında nasıl bir seyir izleyeceğinden bağımsız olarak, Trump'ın bölgeyi ve uluslararası düzeni yeniden tanımlamak için gerekirse tek başına hareket etmeye çalıştığı açıktır. ABD'nin, Rusya ve Çin gibi diğer ülkeler tarafından ciddi ve bazen de şiddetli bir şekilde zorlansa da, hem siyasi hem de ekonomik olarak baskın güç olduğu bir dünya tasavvur ediyor.

ABD Başkanı'nın İsrail'e olan bazen abartılı sadakati ve İsrail'e odaklanması, İsrail'e en iyi nasıl hizmet edilebileceğinin ayrıntıları konusunda kendileriyle aynı fikirde olmamasına rağmen, seleflerinin hiçbiri tarafından dikkate alınmamış bazı siyasi, hukuki ve tarihi yaklaşımları benimsemeye hazır olduğu anlamına geliyor. Bu durum 2020'de Filistinlilere yönelik “Yüzyılın Anlaşması” ve son olarak Gazze'ye yönelik “Orta Doğu'nun Rivierası” fantezisinde açıkça görülüyordu.

Burada tehlikeli olan, bu tür yaklaşımların uluslararası hukuka, Birleşmiş Milletlere ve hatta Trump'ın çok sevdiği İsrail'in Filistinlilerle ya da Mısır ve Ürdün dâhil diğer Araplarla imzaladığı ikili anlaşmalara hiçbir ağırlık vermemesidir. Bu Trumpçı bakış açısına göre, ABD'nin daha önce kabul etmiş ve saygı göstermiş olsa bile uyması gereken hiçbir uluslararası yasa ya da karar yoktur ve artık uluslararası hesap verebilirliğin gerçek bir anlamı yoktur. Örneğin Trump'ın Gazze'ye ilişkin “Riviera” önerisi etnik temizlik suçunun işlenmesine bağlıydı.

Kendisi de bundan son derece memnundu; hatta bunu önerdi.

Trump, düzensiz bir temelde yeni bir dünya düzeni inşa etmeye çalışmanın çelişkisini nasıl uzlaştırıyor? Bu bir bilmecedir ve bu tür fikirlerin ardındaki bilgeliği sorgulamalıyız. Beyaz Saray'daki danışmanlar ve hukuk uzmanları ordusu patronlarını bu konuda uyarabilirdi, ancak sadece dinlemeye istekliyse. Görünen o ki, durum genellikle böyle değil.

Trump, Tanrı tarafından sadece “Amerika'yı Yeniden Büyük Yapmak” için değil, aynı zamanda İsrail'i de büyük yapmak için gönderildiğine inanıyor; bu, uluslararası yasa ve sözleşmeleri anlam ve etkilerinden yoksun bırakacak ölçüde çiğnemek anlamına gelse bile. Hepimiz onu ciddiye almamakla akıllıca davranmış oluruz; buna bu hafta birçok yakın çalışma arkadaşının açıkça küçümsediğini dile getirdiği Avrupalı müttefikleri de dâhildir. Bizler uyarıldık.

 

*Mustafa Fetouri, Libyalı bir akademisyen ve serbest gazetecidir. AB'nin Basın Özgürlüğü ödülünün sahibidir.

HABERE YORUM KAT