
Gazze'nin çocukları daha iyi bir geleceğe inanıyor
Kumdan yapılmış hayali yiyecekler, şehit edilen yakınların resimleri ve molozların üzerinde oynanan oyunlar savaş zamanı gerçekliğini yansıtıyor.
Tagva Ahmed Al-Vavi’nin We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Çocuklar kumdan falafel yapıyor, açlıktan ağlamak yerine doyduklarını hayal ederek yemek yer gibi yaparken gülüyorlar.
Gazze'de çocukluk oyuncaklarla değil, roket sesleriyle geçiyor. Çocukların hayatları bayramlar, aile toplantıları ya da sevinç anlarıyla değil, bombardıman geceleri ve abluka günleriyle tanımlanıyor. Büyümenin masumiyeti siren sesleri, patlamaların uğultusu ve hayatta kalmanın kaosu arasında kayboluyor.
Pek çok çocuğun ilk anıları oyun alanları ya da doğum günü partileri değil, telaşlı ebeveynler tarafından enkaz altından çıkarılmalarıdır. Beş yaşındaki bir çocuk barışı anlamayabilir ama uçakların ne zaman yaklaştığını bilir ve bir bombanın sesini geçen bir uçağınkinden ayırt edebilir.
Kum ve kilden falafeller
Gazze'de ‘açlık’ sürekli bir yoldaş ve çocukların ‘hayal güçleri’ tek kaçışları haline geliyor. Yiyecek bir şey bulamayınca etraflarındaki toprağa yöneliyorlar. Kil ve kumu yiyecekmiş gibi şekillendiriyorlar - ekmek somunları, meyve parçaları, hatta pizza gibi özenle hazırlanmış yemekler yapıyorlar.
“Yemeklerini” küçük taşlar ve yapraklarla süslüyorlar, zihinlerindekiler hayatta kalmanın acı tatlı bir resmini çiziyor. Kısa bir an için boş midelerini doldurabileceklerini hayal ederek, bu “hayali yemekleri yerken” yüzleri aydınlanıyor, zihinleri açlığın var olmadığı bir dünya oluşturmaya çalışıyor.
Çocuklar “yemeklerini” küçük taşlar ve yapraklarla süsleyerek hayatta kalmak için hayali bir ziyafet hazırlıyorlar.
Bir grup çocuk kum ve kilden falafel yapıyor. Plastik poşetlerden yapılmış derme çatma eldivenler giyiyor ve bunları “kum yemeklerini” yoğurmak için kullanıyorlar. Hemen orada topraktan basit bir fırın bile yapmışlar.
Çocuklar kumu yoğuruyor, onu yiyeceğe dönüştürüyor ve savaşın onlardan aldıklarını gözleriyle yiyorlar.
Kıkırdıyorlar, yiyeceklerini arkadaşlarıyla paylaşıyorlar, tükettikleri şeyin toz ve topraktan başka bir şey olmadığı gerçeğini göz ardı ediyorlar. Kalplerinde, açlıklarını gidermek için artık kumla oynamak zorunda kalmayacakları daha iyi bir gelecek umudunu taşıyorlar.
Parçalanmış evlerin ve çizgi film karakterlerinin çizimleri
Gazzeli çocuklar defterlerine savaşın yıktığı evleri çiziyor, ama etraflarını çiçekler ve güneşlerle çevreliyorlar.
Bir gün kuzenlerimi ziyaret ettim ve onların eskiz defterlerini karıştırırken, yürek parçalayıcı ayrıntılarla dolu çizimler buldum. Sayfada, parçalanmış bir evi oluşturan kırılgan çizgiler gördüm, ancak molozların ortasında parlayan isimler vardı - “Huthyfa, Hala” - şehit olan kuzenlerimin isimleri.
Çocuklar kaybettikleri kişilerin isimlerini yazıyor, bunları kuş ve çiçek çizimleriyle resmediyor.
Kuzenlerim sanatları aracılığıyla sanki yıkılan evi yeniden inşa etmeye çalışıyor, sevdiklerinin anısını her darbede koruyorlardı. Abid El-Selam Amca, Huthyfa ve Hala: İsimleri büyük harflerle yazmışlar. İsimlerin yanına basit bir cümle eklediler: “Allah onlara merhamet etsin.” Çocuklar ayrıca, sanki barışı kaybetmiş bir dünyaya neşeyi geri getirmeye çalışıyorlarmış gibi, parlak ve renklerle dolu çizgi film karakterleri çizmişler.
Çizgi film karakterlerini özenle çizen kişi 13 yaşındaki kuzenim El-Şima'ydı. Kuzenim 8 yaşındaki Ala Abid El-Selam El-Vavi, 8 yaşındaki Safyah ve 4 yaşındaki Musk Yusuf El-Vavi ile birlikte onları renklendirdi.
Çocuklar, sanki huzuru kaybetmiş bir dünyaya neşeyi geri getirmeye çalışıyorlarmış gibi çizgi film karakterleri çiziyorlar.
Bu karakterlerin yüzündeki her gülümseme, hayatlarını işgal eden kedere karşı küçük bir isyanı temsil ediyordu. Karakterler mutlu görünüyor, etraflarındaki şiddetten etkilenmiyorlardı.
Ancak renkli çizimler ile içinde yaşadıkları paramparça dünya arasındaki tezat keskindi ve her fırça darbesi bir soruydu: “Bu bizim dünyamız olabilir mi? Burada barış içinde yaşayabilir miyiz?”
Kuzenlerim ve arkadaşları çizgi film karakterlerini boyuyorlar
Harabelerin tepesinde oyunlar
Bir keresinde bir grup çocuğun yıkılmış bir evin enkazı üzerinde gülüp oynadıklarını ve enkazı kendi oyun alanlarına dönüştürdüklerini görmüştüm. Dayanıklılık çocuklar için bir yük olmamalıdır. Hiçbir çocuk cesur olmak zorunda kalmamalı çünkü dünya onları koruyamadı. Dünya çocuklar uyurken sessiz kalmalı, öldüklerinde değil.
Sayısız rapor ve tanıklığa rağmen, Gazze'deki çocukların çektiği acılar dünyanın koridorlarında sessizce yankılanıyor. Hükümetler endişelerini dile getiriyor, ancak endişeler evleri yeniden inşa etmiyor ya da kaybolan ebeveynleri geri getirmiyor. Yardımlar ulaşsa bile, savaşın bu çocukların kalplerinde bıraktığı boşluğu dolduramıyor.
Odamdan, sokaklarda oynayan, taşların arasında dokuma yapan, bir zamanlar bombaların düştüğü yerlere çiçekler çizen, yaşayabilecekleri, büyüyebilecekleri ve güvende olabilecekleri bir dünyanın hayalini kuran çocukları duyuyorum. Kahkahaları paramparça sokaklarda yankılanıyor, sanki dünyaya Gazze'nin hala hayat dolu olduğunu hatırlatıyor.
Gazze'nin çocukları hayatta kalmaktan daha fazlasını hak ediyor: yaşamayı, hayal kurmayı ve güvenli bir dünyada büyümeyi… Dünyanın uyanmasının, onların yanında durmasının ve çok geç olmadan çığlıklarının duyulmasını sağlamasının zamanı geldi.
*Tagva Ahmed Al-Vavi, Gazze İslam Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı öğrencisi olan bir yazar ve direncin dilini konuşan bir şehirde kendi yolunu çiziyor:
“Ben Gazze'denim, savaşın yıkıntıları arasından umutların yazıldığı ve zorlukların kalbinde hayallerin kurulduğu bir yerden” diyor. “Yazmak benim için bir ifadeden çok daha fazlası; zor gerçeklikten bir kaçış. Yolumu bulduğum ve tutkularımı yazdığım yer.”
“Kelimelerim, tarihe sadece tanıklık etmeyi reddeden ama onu şekillendirmeye kararlı Filistinli bir kızın kalp atışlarını taşıyor. Her satırda hayallerimi gerçekleştirmeye daha da yaklaşıyorum - sadece zorlukların üstesinden gelmek için değil, dünya üzerinde kalıcı bir etki oluşturabilmek için. Yazmak benim yolculuğum, beni yavaş değişen bir gerçeklikten çok uzaklara götüren, acıyı enerjiye dönüştürdüğüm bir yolculuk.
“Her kelime daha iyi bir geleceğin vaadidir, bugünden ana hatlarını çizdiğim bir geleceğin.”
HABERE YORUM KAT