
Gazzeliler ‘kaybolan sevdiklerini’ unutamıyorlar
İsrail'in 15 ay süren soykırımının ardından Gazze'de binlerce Filistinlinin kayıp olduğu bildirildi. Sevdikleri, psikologların “belirsiz kayıp” olarak adlandırdığı bir umut ve umutsuzluk döngüsü içinde sıkışıp kalmış durumda.
Rifqa Hijazi ve Taghreed Ali’nin electronicintifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Babası kaybolduğunda henüz doğmamış olan bir çocuğa ona ne olduğunu, Ayşe Ebu Amra'nın yaşadığı ikilemi nasıl açıklarsınız?
Kayıp kişinin öldüğünü öğrenmek, Halil Abed'in dediği gibi, bilmemenin ıstırabını sona erdirmek daha mı kolay olurdu?
Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Filistinli ailelerden kayıp kişilerin bulunması için 14.450'den fazla talep aldığını açıkladı. Bunlardan 3,680'i bulunarak dosyaları kapatıldı.
Geçen yılın temmuz ayında Save the Children, İsrail'in Gazze'de ayrım gözetmeksizin gerçekleştirdiği saldırıların yarattığı kaos ortamında 21.000 kadar çocuktan haber alınamadığını duyurdu.
Elektronik İntifada, sevdiklerine ne olduğunu bilememenin verdiği “belirsiz kayıp” duygusuyla yaşayanlardan bazılarıyla görüştü.
Aisha Ebu Amra, 54 yaşında, ev hanımı
Ailem ve ben İsrail soykırımının başlangıcında Gazze'den Deyr el-Belah'a göç ettirildik. Yerinden edilmek kolay bir seçim değildi, ancak hayatta kalmak için tek geçerli seçenek gibi görünüyordu. Taşıyabileceğimiz kadarını taşıdık ve evimizi ve tüm hatıra eşyalarımızı geride bıraktık.
En büyük oğlum Abdullah benim güç kaynağımdı. 26 yaşında, güçlü ve sabırlıydı, en karanlık anlarda yanımda durdu. Ama bu yazı yazılırken Abdullah'la bir daha görüşüp görüşemeyeceğimizi bilmiyordum.
Bir gün evden çıktı ve geri dönmedi.
Bölgedeki tüm hastanelere gittim, yaralı listelerini inceledim, insanların yüzlerine baktım, yatakların arasında Abdullah'ı aradım. Ama onu hiçbir yerde bulamadım.
Şehit listelerini kontrol ediyordum, herhangi bir listede “Abdullah” adını her gördüğümde titriyordum. Ama ismi hiçbirinde yoktu. Sonra İsrail ordusu tarafından tutulan tutukluların listelerine baktım. Yine bir sonuç alamadım.
Kaybolmasının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Abdullah sadece beni değil, o sırada ilk çocuklarını bekleyen eşini de geride bıraktı. Baba olmayı hayal ediyordu.
Şimdi bir kız çocuğu oldu.
Bir gün babasının nerede olduğunu ona nasıl açıklayacağım?
Ona bir yerlerde hayatta olduğunu ve geri dönmeye kararlı olduğunu mu söylemeliyim?
Yoksa gittiğini ve asla geri dönmeyeceğini mi söylemeliyim?
Amani al-Qassas, 31, öğretmen
Ailem Gazze'de uzun yıllar boyunca kiralık evler arasında mekik dokudu ve sonunda yerleşebileceğimiz bir eve sahip olmanın hayalini kurdu.
Bu hayal, İsrail saldırılarının Ekim 2023'te başlamasından yaklaşık iki ay önce uzun uğraşlar sonucunda gerçek oldu. Öğretmen olarak maaşımla kendi payıma düşen katkıyı sağladım.
Ancak İsrail'in hava saldırıları bizi kuzeyden kaçmaya zorladı. Babamın sahip olduğu ve inşa ettiği her şeyi geride bıraktık. Yerimizden edildiğimiz sırada evimiz birçok kez yağmalandı. Bunu evi terk etmemiş olan komşularımızdan öğrendik.
Bir gün babam evi kontrol etmek için geri dönmek istedi. Hepimiz onun güvenliğinden endişe ederek bu gitmesine karşı çıktık. Ama o bizi dinlemedi.
Ve bir daha geri dönmedi.
Eve vardı mı?
Tutuklandı mı?
Yolda başına bir şey mi geldi?
Umut ve korku beni her gün ama her gün tüketiyor.
Babam sadece bir baba değildi; o ailemizin güç ve mutluluk kaynağıydı.
Aya al-Minawi, 20, diş hekimliği öğrencisi
Geçen yıl 28 Mart'ta kardeşim Cihad Nail el-Minavi, tüm tehlikelere ve uyarılara rağmen bir arkadaşıyla birlikte Kuzey Gazze'ye dönme kararı aldı.
Onu vazgeçirmeye çalıştık ama o kararlıydı. O zamandan beri Cihad hakkında hiçbir haber alamadık.
Uzun süre ve çok aradık. Hastaneleri ve klinikleri kontrol ettik, eğer yaralıysa orada olacağını umduk. Kimliği belirsiz cesetlerin kaydedildiği El Aksa Şehitleri Hastanesi'ne gittik.
Allah'a şükür aralarında o yoktu.
Daha sonra Kızılhaç/Kızılay'a, insan hakları örgütlerine ve Filistin Yönetimi'nin tutuklu işleri komitesine başvurduk. Hiçbir bilgi bulamadık.
Aylar geçti. Bir işaret ya da yüreğimize su serpecek bir haber alabilmek için gece gündüz dua ettik. 30 Aralık 2024'te nihayet bir umut ışığı belirdi. Bir arkadaşımızdan, kısa süre önce serbest bırakılan bir mahkûmun Cihad'ın Nakab hapishanesinde kendisiyle birlikte olduğunu iddia ettiğini duyduk. Cihad'ın kendisinden ailesinden birine orada olduğunu ve umudumuzu kaybetmememiz gerektiğini söylemesini istediğini söyledi.
Bu bilgi bizi bir nebze rahatlattı, ancak İsrail hapishanelerinde işkence ve kötü muamele yapıldığına dair çok sayıda rapor olması nedeniyle büyük bir endişeyi de beraberinde getirdi.
Mahkûm hakları örgütleri Cihad'ın gözaltına alındığını henüz doğrulamadı. Belirsizlik içinde kalmaya devam ediyoruz.
Halil Abed, 46, inşaat işçisi
Refah'ın doğusundaki Şabura mahallesinden göç ettiğimiz sırada 21 yaşındaki oğlum Bara kayboldu.
İsrail tankları ve askerleri her yerde olduğu için ölüm ve tutuklanma korkusuyla 26 Haziran 2024 günü geç saatlerde evimizden yürüyerek ayrılmıştık. Onlardan kaçmayı başardık ve ısınmak için battaniye ve bizleri sıcak tutacak kıyafetlerimiz olmadan gece boyunca kamp yaptık.
Sabah olduğunda Bara gitmişti.
Böylece onu bulmak için çılgınca bir yolculuk başladı. Kızılhaç/Kızılay ile birçok kez irtibata geçtim. Neredeyse her gün Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi'ne giderek yaralıları ve ölüleri kontrol ettim.
Ayrıca marketler ve fırınlar da dahil olmak üzere kalabalık yerlere gittim. Oğlum için kayıp ilanı verdim, belki birileri onu görmüştür ve ilanda yazan numarayı arar diye umuyordum.
Bir oğlun kaybolmasıyla başa çıkmak, onun ölümünün yasını tutmaktan ya da tutuklanmasının yarattığı endişeyle başa çıkmaktan daha zordur. Ölüm haberini duymak benim için beklemekten daha kolay olurdu. Hiçbir şey bilmiyorum. Köpekler tarafından parçalanıp parçalanmadığını bilmiyorum. İşgal ordusunun onu tutuklayıp hapishanelerinden birine götürüp götürmediğini bilmiyorum.
Kaybolduğunuzda kimse sizin hakkınızda bir şey bilmez.
Ateşkesin ilan edildiği 19 Ocak'tan sonra oğlumu ölü ya da diri bulma umudumu yeniden kazandım.
Hâlâ arıyorum.
Rasmi el-Halidi, 53, inşaat işçisi
Şubat 2024'ten bu yana oğlum Luay'ın nerede olduğunu ve hâlâ hayatta olup olmadığını bilmiyorum.
Gazze'deki el-Zeytun mahallesinden, Gazze'nin kuzeyini güneye bağlayan Salah al-Din Caddesi üzerindeki Netzarim kontrol noktası üzerinden Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Nuseyrat kampına göç ettirildi.
Geçtiğimiz yıl boyunca Luay'ın akıbeti hakkında bana bilgi verecek bir ipucu bulmayı umuyordum. Ancak onun izini bulacak ya da ona ne olduğunu öğrenecek kaynaklar çok az ve kayıp kişilerin sayısı çok fazla.
Onunla birlikte olan bir arkadaşım bana Netzarim kontrol noktası yakınlarındaki bir kum tepesinde konuşlanmış bir İsrail askerinin ona gelmeleri için seslendiğini söyledi. O zamandan beri başka bir şey duymadık. Telefonunu defalarca aradım ama hep kapalıydı.
İsrail'in Sde Teiman gözaltı merkezinden serbest bırakılan bazı mahkûmlar, onun kendileri oradayken orada olduğunu bildirdi. Diğerleri ise bize onun kontrol noktasından geçmeye çalışırken öldürüldüğünü söyledi.
Araştırmalarım sırasında, sevdiklerini arayan ve bulamayan başka ailelerin de benzer vakalarıyla karşılaştım. Kayıplar konusu ateşkes ilan edildikten sonra yoğun olarak gündemde.
Hepimiz kayıplarımızın akıbetini ortaya çıkarabilecek herhangi bir haber bekliyoruz.
Yusra Ebu el-Khair, 39, ev hanımı
Eşim Ahmed ve oğlum Yasir'i en son Mart 2024'te El-Şifa Hastanesi'nde gördüm. Şeyh Radvan mahallemizdeki yoğun İsrail bombardımanı nedeniyle oraya gitmiştik.
İsrail askerleri 18 Mart 2024'te hastaneye baskın düzenleyerek tüm kadın ve çocukları hastaneyi terk etmeye zorladı. İşte o zaman birbirimizden ayrıldık. O zamandan beri, kocamın ve oğlumun akıbetini ortaya çıkarabilecek herhangi bir bilgi toplamaya çalıştım. Onlardan hiçbir iz bulamadım.
Kayboluşlarını ilgili tüm makamlara bildirdim ve Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'nın savaş kayıplarıyla ilgili sağladığı merkeze kayıt yaptırarak akıbetlerinin ortaya çıkarılmasına yardımcı olmayı umdum ama nafile.
Öldürülüp gömüldüler mi?
Tutuklandılar mı?
Kaçmayı başardılar mı?
Bilmiyorum ve hala bir cevabım yok.
Aile üyelerim ve ben siviliz. Silahlı gruplarla hiçbir bağlantımız yok ve saldırıların sorumlusu da biz değiliz.
*Rifqa Hijazi, Gazze'de yaşayan bir yazar ve içerik üreticisi.
*Taghreed Ali, Gazze'de gazetecilik yapıyor.
HABERE YORUM KAT