Gazze Savaşı: Birleşik Krallık'taki protestolar bir fark yarattı mı?
Geçtiğimiz yıl protestoların gücünün gerçek olduğunu kanıtladı. Halklara ilham verebilir, savaş suçlularına meydan okuyabilir, İsrail'in insanlık dışı tutumunu ifşa edebilir ve ezilenlere umut verebilirler.
Ismael Patel’in Middle East Eye’den yayınlanan makalesini Barış Hoyraz çevirdi:
İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımı durmamış olsa da, göstericiler hükümetler üzerindeki baskıyı artırıyor ve ezilenlere umut veriyor.
Geçtiğimiz yıl boyunca, Filistin'le dayanışmak için milyonlarca insanın sokaklara akın ettiği çok sayıda protesto gösterisi Britanya'yı kasıp kavurdu. İsrail zulmüne karşı bu ortak tepki dünya çapında dikkat çekti, ancak kritik bir soru ortada duruyor: Bu gösteriler bir fark yarattı mı?
İlk bakışta, İsrail'in Gazze'ye yönelik ikinci yılını dolduran saldırıları aksini düşündürüyor.
Bu açıdan bakıldığında, protestoları beyhude bir arka plan gürültüsü olarak değerlendirmek cazip gelebilir. Ancak böyle bir sonuç, siyasi irade, medya temsili, kamuoyu ve ekonomik sistemler de dahil olmak üzere soykırımı mümkün kılan kaldıraçların altını oymadaki rollerini hesaba katmamaktadır.
Protestoların özünde derin ve açık bir mesaj vardır: “Biz Bunları Desteklemiyoruz”. Şiddeti durdurup durdurmadıklarına bakılmaksızın, vatandaşların Gazze'de işlenen korkunç zulme hükümetleriyle birlikte ortak olmayı reddettiklerini söylemektedirler.
Bu protestolar sadece ahlaki beyanlardan daha fazlasını başarmış, ikna edici yollarla somut değişimler meydana getirmiştir.
Protesto hareketinin en güçlü yönlerinden biri, katılanların çeşitliliği olmuştur. Britanya'da ve dünyanın dört bir yanında düzenlenen protestolar, Filistin halkı için adalet ve özgürlük arayışında birleşen her yaştan, etnik kökenden, renkten ve inançtan insanı bir araya getirmiştir.
Bu şekilde protestolar, İsrail apartheid rejimi ve destekçilerinin temelini oluşturan yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve ırksal üstünlük güçleriyle keskin bir tezat oluşturmaktadır.
Değişen kamuoyu
Bu protestoların belki de en ölçülebilir etkilerinden biri kamuoyundaki değişim olmuştur. Mayıs 2023'te İngiliz halkının yaklaşık yüzde 23'ü Filistinlilere sempati duyuyordu.
Mayıs 2024'te Birleşik Krallık'ta yapılan daha yeni bir ankete göre katılımcıların yarısından fazlası İsrail'e silah satışının durdurulmasını, üçte ikisinden fazlası Gazze'de derhal ateşkes yapılmasını desteklerken Filistinlilere duyulan sempati yüzde 31’e yükseldi.
Protestocular ayrıca, özellikle Küresel Güney'den diplomat ve hükümetleri ABD'nin baskısına direnmeleri için güçlendirdi. Birleşmiş Milletler'de neredeyse tüm uluslar ateşkes ve Gazze'ye insani yardım için oy kullanarak ABD'ye meydan okudu. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu kürsüye çıktığında onlarca ülkeden diplomatlar kürsüyü terk ederek güçlü bir meydan okuma mesajı verdi.
Halk protestoları devam ederken başka önemli gelişmeler de yaşandı. Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'i soykırım yapmakla suçlayan bir dava açarken, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı da Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant'ın yanı sıra bazı Hamas liderleri hakkında tutuklama emri çıkarılması için başvuruda bulundu.
Aralarında Şili, Kolombiya, Çad ve Türkiye'nin de bulunduğu giderek artan sayıda ülke diplomatlarını geri çağırmayı ya da İsrail ile ilişkilerini kesmeyi tercih etti. Kanada, İtalya, İspanya ve Belçika gibi bazı ülkelerde de İsrail'e silah satışı durduruldu ya da kısıtlandı.
İngiltere'nin iç politikasında da protestoların kayda değer bir etkisi oldu. Başbakan Keir Starmer'ın İsrail konusundaki tutumu halkı giderek yabancılaştırırken, yaz seçimlerinde birçok bağımsız aday Gazze konusunda aday oldu ve kıdemli politikacıları mağlup etti.
Yakın zamanda YouGov (Uluslararası bir araştırma ve veri analizi şirketi) tarafından yapılan bir ankete göre İşçi Partisi seçmenlerinin yüzde 44'ü Filistinlilere İsraillilerden daha fazla sempati duyarken, sadece yüzde 10'u İsraillilere daha fazla sempati duymaktadır. Dolayısıyla Starmer, Birleşik Krallık'ın “İsrail'in yanında durduğunu” iddia ettiğinde, giderek yalnızlaşıyor; ulusla ve İşçi Partisi destekçileriyle bağını koparıyor.
Devam eden protestolar, yanlı yayınları nedeniyle eleştirilen batı merkezli haber merkezlerini ve sosyal medya platformlarını, İsrail güçleri tarafından Filistinlilere karşı işlenen tüm korkunç zulümlerin üzerini örtmek yerine, sahadaki gerçeklerle yüzleşmeye itti.
Aynı zamanda, Gazze konusundaki aktivizm Boykot, Elden Çıkarma Ve Yaptırım (BDS) hareketini güçlendirirken, İsrail Nisan'dan Haziran'a kadar olan dönemde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı ülkeleri arasında en büyük ekonomik yavaşlamayı yaşadı. Savaş İsrail'i ekonomik bir parya haline getirdi; binlerce işletme kapandı ve İsrail'de faaliyet gösteren büyük çok uluslu şirketler baskıyı hissetti.
Hepsinden önemlisi, protestolar işgal altındaki, kuşatılmış ve bombalanmış Filistin halkına çok daha önemli bir şey verdi: UMUT. Protesto hareketi onlara baskıya direnme, adalet arayışı, kurtuluş için çalışma ve onurlarını geri kazanma mücadelelerinde desteklendiklerini gösterdi.
Geçtiğimiz yıl protestoların gücünün gerçek olduğunu kanıtladı. Halklara ilham verebilir, savaş suçlularına meydan okuyabilir, İsrail'in insanlık dışı tutumunu ifşa edebilir ve ezilenlere umut verebilirler. Kimse size bu hareketin önemsiz olduğunu söylemesin.
* İsmail Patel “The Muslim Problem: From the British Empire to Islamophobia” (Müslüman Sorunu: Britanya İmparatorluğu'ndan İslamofobiye) kitabının yazarıdır. Aynı zamanda Leeds Üniversitesi'nde Misafir Araştırma Görevlisi ve Birleşik Krallık merkezli El Aksa'nın Dostları adlı STK'nın Başkanıdır.
HABERE YORUM KAT