Gazze Neden Zafer Kazandı? S. E. Çakırgil Yazdı…
Gazze’ye İsrail saldırısının sonucunu zafer olarak niteleyen Selahaddin E. Çakırgil, Türkiye gündemini de değerlendirdi.
Sitemizdeki son yazısında İsrail’in Gazze’ye dönük saldırısını yorumlayan Selahaddin E. Çakırgil, İsrail’in öldürdükçe daha bir korkaklaşan paranoyasına dikkat çektikten sonra İslami direniş hareketi için saldırının neden zaferle sonuçlandığını izah ediyor.
İsrail’in hesaplarının tutmadığını belirten Çakırgil, Gazze’de, İsrail’in ruhen sindiremediği, korkutamadığı ve şehadeti saadet bilen bir toplumun, âdeta, bir çağdaş barbarlık karşısında insanlığın temsilcisi gibi dikilmenin şerefini taşıdığını belirtiyor ve ekliyor:
“Evet, haksızlığa, zulme, küfre karşı çıkmayı inancının gereği ve bu inanç yolunda şehadeti en büyük saadet bilen bir müslümanın dünya hayatından çekilmesiyle bir yenilgiden söz etmek elbette mânâsızdır. Bu bakımdan, Gazze’de, gerçekten de zafer, insanlığını yitirmeyenlerindir, müslümanlar zafer kazanmışlardır. Ve onlar, insanlık izzet ve şerefi söz konusu olduğu zaman, savaşmak için, maddî imkanlarının hesabını yapmayı zül saymaktadırlar.
Çakırgil, ayrıca CHP'nin Seyyid Rıza'ya iade-i itibar teklifini reddetmesi, Uğu Mumcu cinayetiyle ilgili gelişmeler ve 12 Eylül Davasını analiz ediyor:
İsrail paranoyası: ‘Korktukça öldürmek ve
öldürdükçe de daha çok korkmak!’
Selahaddin E. Çakırgil / Haksöz-Haber
Gazze’ye siyonist İsrail rejimi tarafından yapılan vahşi saldırılar bir hafta sonra, nihayet durdurulabildi..
Gazze’deki HAMAS liderleri ateş-kes’ini sonunda gelinen noktayı kendileri için büyük bir zafer olarak ilan ettiler ve kutladılar.. Bu neticede hizmeti geçen herkese teşekkür ettiler.. HAMAS lideri Khâlid Meş’al, Mısır, Türkiye ve Qatar’ın‚ saldırının durdurulması ve ’ateş-kes’ sağlanması için yaptıkları çalışmalara teşekkür ederken, İran’a da teşekkür etmeyi ihmal etmedi; ’İran’ın kendilerine verdiği silahlar olmasaydı bu neticenin bu kadar kolay sağlanamıyacağını’ belirterek...
Evet, işte bu nokta daha bir mühim..
Birincisi, Şah rejimine, 57 yıllık Pehlevî Hanedânı’nın korkunç zülumlerine karşı ’qıyâm’ edip, yüzbine yakın insanını kurban vererek 34 sene öncelerde İslam İnqılabı’nı gerçekleştirmiş ve halkın inancına göre kurulan bir rejim olarak İran İslam Cumhuriyeti rejiminin, Gazze’deki müslümanlara yardım etmesi, şaşırtıcı bir şey değildir. Çünkü, esasen, onlara bu yakışırdı..
Son zamanlarda İran üzerine yapılan tartışmalar da esasen, bu tabiî duruma aykırı bir tablonun ortaya çıkması yüzündendir..
Suriye’deki yarım asırlık Baas diktatörlüğüne ve 43 yıllık (Baba- Oğul) Esed Hanedânı’nın kandökücülüğüne verdiği destek açısından ağır eleştiriler alan İran’ın, mezhebî taassub ve tarafgirlik iddialarını da bertaraf edecek şekilde, Gazze’deki müslümanlara böyle bir yardım yapmış olması ve bunun Khâlid Meş’al gibi bir seçkin isim tarafından net şekilde belirtilmesi elbette İran açısından da, müslümanlararası dayanışmaya güzel bir örnek oluşturması açısından da herkes için sevindirici bir durumdur..
Ancak, Meş’al’in bu açıklamasından bir problemli durum ortaya çıkmaz mı?
Çünkü, Meş’al İran’ın kendilerine verdiği silahlar için teşekkür ederken, İran makamları -İnqılab Muhafızları Ordusunun Genel Komutanı- yaptığı açıklamada, Meş’al’in bu açıklamasından iki gün önce, bu gibi iddiaları kesinkes reddediyor ve ’HAMAS’a Fecr-5 füzesi ve silahlar vermedik, sadece füze teknolojisini verdik, onları şimdi Gazze’de bu teknolojiyle füze üretiyor..’ diyorlardı..
Son anda, 23 Kasım günü haber ajanasalarına düşen bir habere göre, Lübnan'daki Hizbullahı, çarşamba günü ülkenin güneyinden İsrail tarafına atılan 2 Katyuşa füzesi ile ilgilerinin olmadığını bildirirken, Hizbullah m.vekili Kamil er-Rifai’nin AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Özellikle de bugünlerde İsrail tarafına füze atmanın Hizbullah'a bir faydası yok. Atılan füzeler, dış güçlerle ilişkili grupların işi'' dediği belirtiliyordu.. Demek oluyor ki, bu gibi suçlamalar önümüzdeki günlerde, kolayca, daha çok yapılabilecek gibi gözüküyor. Çünkü, her güç merkezi kendi maslahatını esas alarak bir strateji belirlemesi yapıyor..
Ama, İran Meclis Başkanı Ali Laricanî ise, HAMAS’a silah yardımında bulunduklarını, bunun kendileri için İslamî bir mükellefiyet olduğunu söylüyordu..
Bazıları ise, Laricanî’nin bu sözlerini, 6 ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir yatırım olarak değerlendiriyorlar..
Ümid ederiz ki, İran’ın, Suriye Buhranı konusundaki siyasetinden dolayı müslümanlar arasında meydana gelen derin çatlak da, örneğini kendi yakın geçmişlerinde en dehşet verici örnekleriyle yaşadıkları bir tâgût düzenine destek vermekten, -bu Âşûrâ günlerinin aslî mesajının bereketiyle- elçekmeleri sûretiyle, inşaallah sona erer.
(...)
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
HABERE YORUM KAT