Gazze konusunda Harris ile Trump arasındaki benzerlik ve farklar neler?
Nihal Bengisu Karaca, ABD seçimlerinde adayların Filistin meselesine yaklaşımlarındaki benzerlik ve farklılıkları değerlendirirken esas sorumluluğun Müslümanlarda olduğunu hatırlatıyor.
Nihal Bengisu Karaca / Habertürk
ABD seçimlerinde Gazze gölgesi
Gazze’de bir kız çocuğu İsrail bombalarından zarar gören yüzünden arda kalanı topluyor.
Yüzünün yarısı gitmiş, kalan yarısını eliyle tutmaya çalışıyor. Dudağı ve çenesi tüm dünyanın gözü önünde sallanıyor.
Gazzeli kızın yarım yüzü, duyarsızlık endüstrisinin kuruluş yıldönümüne gönderilmiş kanlı bir çelenk gibi.
O sırada dünya ve Türkiye tek bir şeyi konuşuyor. Donald Trump’ın bir kurşun tarafından sıyrılmış kulağından, yüzüne bulaşan birkaç damla kanı.
Yüzüne birkaç damla kan bulaşmış ABD başkan adayının kaldırdığı yumruğu. Ve başkanlık seçimlerini kimilerine göre Trıump’a hediye eden o ikonik fotoğrafı.
Suikast girişimi hem çok büyük bir olaydı hem de "Tarihte ilk kez” denilebilecek bir durum değildi. ABD’de pek çok başkana suikast düzenlendi, bunlardan dördü hayatını kaybederken beşi sağ kurtuldu.
TRUMP’IN ‘SUİKAST’ AVANTAJI DEVAM EDECEK Mİ?
Suikast girişimini gerçekleştiren Matthew Crooks iki yıllık üniversitede mühendislik alanından dereceyle mezun olan biriydi. Cumhuriyetçi Partiy'e kayıtlıyken, 2021'de Demokrat Parti'ye 15 dolar bağışta bulunmuştu.
Trump’ı neden öldürmek istediği ya da öldürmek isteyip istemediği hala bilinmiyor. Bir iç savaş mı kızıştırmak istenildi, bunun cevabı da meçhul.
Bilinen ise Demokratlar’ın Biden ile yürümek istemesi halinde Cumhuriyetçilerin Trump’la çok kârlı olacaklarıydı. O kadar görünen bir köydü ki, o güne kadar bütün kılavuzlara direnmiş olan Biden çekilme önerilerini kabul etmek zorunda kaldı.
Demokratlar Biden ile devam etmek isteseydi Donald Trump’ın kazanmak için çok fazla efor sarf etmesi gerekmeyecekti. Biden’ın Kamala Harris’i promote ederek çekilmesi sonrası artık Trump’ın işi o kadar kolay değil. Bütün argümanlarını yaşlı, gaf makinesi, bunamaya durmuş, beyaz bir adamı üzerine kurmuş olan Trump, Kamala Harris gibi Hind-Jamaika kökenli siyahi bir kadın aday karşısında kısmen de olsa bocalayacak. Kamala’ya karşı onun kadın kimliği, bedeni, görünüşü ya da ‘kahkahası’ yahut kadın hakları ile ilgili politikaları üzerinden yürütülecek sert bir kampanya özellikle salıncak eyaletlerde kadın seçmenin tepkisine neden olabilir.
KAMALA HARRİS GÜÇLÜ BİR RAKİP Mİ?
Ancak, hayır, Kamala Harris güçlü bir rakip değil.
Harris göreve gelirken çok reklamı yapılan bir profil olmasına rağmen görevi boyunca oldukça silik ve flu bir karakter olarak kaldı, kürtaj ve üreme hakları, LGBT hakları gibi tartışmalı politikaları yüzünden kadınların, Twitter profiline ‘her’ yazarak Lgbt+ camiasının sempatisini kazansa da Cumhuriyetçilikle Demokratlık arasında kalan orta yaşlı/yaşlı, orta Batılı muhafazakar seçmen gözünde mimli. Bu seçmen profili ise önemli. Çünkü 2020 seçimlerinde Trump’a karşı Biden’ı ‘kazanacak aday’ yapan bu seçmen profiliydi. Trump’tan rahatsız olan ama Biden’ı beyaz, torun tosun sahibi, aile değerleri olan bir adam olarak gören seçmeni kazanmak açısından Joe Biden Demokratlar için bulunmaz hint kumaşı olmuştu. Şimdi yine Cumhuriyetçiler tarafında Trump var ama bu kez Demokratların elinde gerçekten Hintli var ve bu o kadar da iyi bir durum değil. Harris hem kadın, hem Hind-Jamaika kökenli bir siyahi, hem muhafazakar değerlerle dost olmayan bir aday.2020’de salıncak eyaletlerde Trump’tan hoşlanmayan Cumhuriyetçilerden de oy alabilmek için öne çıkan Biden formülünün işlemesini sağlayan seçmen ise hala o seçmen. Bugün ise o formüle hiç uymayan biri, hem de Michelle-Barak Obama çiftinin verdiği videolu destek sonrası güçlenmiş olarak 19-22 Ağustos’ta delege karşısına çıkacak.
Başka bir adayın çıkma olasılığı yok. Biden’ın topladığı bağışlardan faydalanabilmek ancak başkan yardımcısı iseniz mümkün. Başka bir adayın Kasım’a kadar kampanyasını yürütmek için gereken bağışı toplaması imkansız. Böyle zorunluluklarla Demokratlar ‘seçmedikleri birini’ biraz da mecburen onaylamış olacaklar ve bu durum içlerine hiç sinmeyecek. Hatta hali hazırda Harris’in seçimsiz bir biçimde zembille inercesine kendisine takdim edilen bir adaylığı teslim alıyor oluşu, Demokratlar’a “Demokratlar’da demokrasiden geriye ne kaldı?” sorgulaması yaptırıyor . Lakin süreç kızıştıkça atanmış seçilmiş tartışması teferruat olarak kalabilir. Harris, beyaz, güçlü ve hitabeti şahane olan bir başkan yardımcısını yanına alarak Trump’a kaybettirmeye motive olmuş Demokratların oyunu eksiksiz olarak yine de alabilir.
Gelgelelim dediğim gibi, Kamala Harris 2020’de Biden’ın alabildiği "Cumhuriyetçilere yakın" seçmenin oylarını alma konusunda avantajlı değil. Bu durumda ne yapıp edip ‘Gazze’ dinamiğini kullanarak ABD’deki Müslümanları firesiz sandığa götürmeyi başarması lazım. Peki bu ne kadar mümkün?
ABD’DEKİ MÜSLÜMANLAR KAMALA HARRIS’İ DESTEKLER Mİ?
Müslüman topluluğun genel tercihi her zaman Demokratlar cephesi olmuştur. Ancak bu seçimde oy kullanmakta isteksiz kalırlarsa kimse şaşırmaz. Çünkü Ekim’den bu yana konu Müslümanlar olduğunda ABD ana akım siyasetinin kırk satırla kırk katır arasındaki tercihlerden ibaret olduğunu anlatacak kadar çok katliam gördüler. Kamala Harris’in Müslümanların oyunu alması İsrail’e bakış açısına ve Gazze hakkındaki tutumuna bağlı. Harris, "Ben siyonistim" diyen Biden’ın yardımcısıydı ve bunu değiştirmek ya da kendisine ait özgün bir tutumu olduğunu gösterecek hiçbir şey yapmadı.
Dahası, Harris’in eşi pro İsrail’ci bir Yahudi. Ancak üvey kızı Filistin’i destekleyen bir aktivist. Birçok uzman onun İsrail ile ilişkiler hakkında tam bir kapalı kutu olduğunu ifade ediyor. Sadece bir görüş muhtemel gerçekliğe daha çok yaklaşıyor: “Kamala, tümüyle İsrailci aşırı sağ ile ‘denizden nehire özgür Filistin’ sloganını benimseyen Amerikan aşırı solu arasında ortada bir yerde”
KAMALA’NIN GAZZE TEMPOSU: İKİ ADIM SAĞA, İKİ ADIM SOLA
Sahiden ne kadar ‘ortada’ ne kadar ‘flu’ olduğunu anlamak için son birkaç günü izlemek yeterli.
Kamala Harris, Çarşamba günü Netanyahu’nun Kongre’deki konuşması sırasında Senato’ya başkanlık etmedi, protesto amacıyla o gün Netanyahu’yu dinlemeye gitmeyen Demokratlarla beraber hareket etmişti.
24 Temmuz günü barışcıl Amerikalıları İran’ın kullanışlı aptalları olarak nitelendiren korkunç konuşması kongrede ayakta alkışlanan Netanyahu, iki blok ötede protesto ediliyordu.
Kamala Harris ertesi gün, bakın bu protestocular hakkında hangi sözleri kullandı:
“Dün Washington D.C.'deki Union İstasyonunda vatansever olmayan protestocuların alçakça eylemlerine ve nefretle beslenen tehlikeli söylemlere tanık olduk. İsrail devletini yok etme ve Yahudileri öldürme sözü veren vahşi terör örgütü Hamas'la ilişki kuran herkesi kınıyorum. Hamas yanlısı duvar yazıları ve söylemler iğrençtir ve millet olarak buna müsamaha göstermemeliyiz.
Amerikan bayrağının yakılmasını kınıyorum. Bu bayrak, ulus olarak en yüksek ideallerimizin sembolüdür ve Amerika'nın vaadini temsil etmektedir. Asla bu şekilde saygısızlık edilmemelidir.
Barışçıl protesto hakkını destekliyorum ama açık olalım: Antisemitizmin, nefretin ve şiddetin hiçbir türünün milletimizde yeri yoktur.”
Aynı Kamala Harris’in yer yer şiddet eylemlerinin de sergilendiği “Black Lives Matter” protestolarını bu şekilde toptancı bir dille eleştirmediği biliniyor.
NETANYAHU’YU ÇILDIRTAN BASIN AÇIKLAMASI
Derken son hükmü vermenin ne kadar yanlış olacağını gösteren Kamala belirsizliği yine sahne aldı.
Perşembe günü Netanyahu’yu Eski Yönetim Ofisi Binası’ndaki tören ofisinde ağırladı.
Netanyahu ile görüştükten sonra ise kendisiyle ortak bir basın açıklaması yapmayı tercih etmeyen Kamala Harris kameraların karşısına tek başına çıkmayı seçti. Görüşmelerinde Netanyahu’ya İsrail devletine ve halkına sarsılmaz bir bağlılık içinde olduğunu söylediğini aktaran Kamala Harris, Hamas’ı terör örgütü olarak gördüğünü yineledikten ve bir dizi İsrail’in güvenliği güzellemesi yaptıktan sonra Netanyahu’yu ve pro İsrail’cileri çıldırtan şu cümleleri kullandı:
“Gazze'de son 9 ayda olanlar gerçekten yıkıcı. Çok fazla sayıdaki masum sivilin ölümü dahil Gazze'deki insani acıların boyutuna ilişkin ciddi endişemi Başbakan Netanyahu'ya ilettim. Aynı şekilde Gazze'deki acil insani duruma ilişkin ciddi endişemi de açıkça ilettim. Gazze'de en az yarım milyon insan ciddi açlıkla karşı karşıya. Ölmüş çocukları ve açlıktan umutsuzluğa düşmüş ve güvenlik için yaşadıkları yerden kaçan insanları gördük. Bu trajedilerin ortasında yüzümüzü başka yere çeviremeyiz. Kendimizi bu acılar karşısında hissiz halde bırakamayız. Ve ben de sessiz kalmayacağım.”
Devamında şunları da söyledi:
“Artık bir ateşkesin zamanı geldi. Şu anlaşmayı yapalım ve ateşkes ile savaşı bitirelim. Esirleri evlerine geri getirelim ve Filistin halkına çok ihtiyaçları olan yardımları temin edelim. Ayrıca sonunda iki devletli çözümü sağlayacak sürece de bağlı olmaya devam edeceğim”
Bu yazı yazıldığı saatlerde Harris’in yaptığı basın açıklaması İsrail ve ABD’nin siyonistleri tarafından ciddi şekilde topa tutuluyor. Trump ise Kamala’yı ‘Yahudi karşıtı' ilan etti bile. "Bir yahudi nasıl Demokratlar’a oy verir?” sorusunu sorarak siyonistlerin oy tercihinin kendisi olması gerektiğinin altını çizdi.
Peki, Kamala Harris’in kazanması İsrail-ABD ikilisinin Filistin hakkındaki genel tutumunu değiştirir mi?
ABD’nin ana akım siyasetinin İsrail yanlısı tutumunda dramatik bir değişim olmaz. Ama belki iktidarda "Ben de siyonistim" diyen bir başkan olmaması bazı nüanslar yaratır. Belki “Ama BM gözlemcileri…” diye bir cümle kurar, Güney Afrika’nın açtığı davaya atıfta bulunulur, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail aleyhinde verdiği tedbir kararı referans verilerek İsrail şımarıklığını az buçuk gemleyen bir tutum içinde olunur.
Trump kazanırsa Gazzelilerin hızlandırılmış ölümü daha da hızlanacak. Kalan Gazzeliler ve ilerleyen dönemde diğer Filistinliler çevre ülkelere süpürülecek. Misal, Mısır’da toplama kampı yerlerde yaşamaya icbar edilecekler ve savaş kaçınılmaz olarak Mısır’a taşınacak. İsrail bunu bahane ederek o ülkelere de mütecaviz girişimlerde bulunacak. Mısır’a, belki Suriye’ye. İsrail’in üç bin yıllık mitlerden ilham alan saldırganlığına Gazze’yi dümdüz edince son vereceğini düşünenler yanılıyor. İsrail’in Mescid-i Aksa’yı yıkmayacağını zannedenler de yanılıyor.
Demokratların adayı muhtemelen Harris olacağı için Harris kazanırsa Gazzelilerin ölümü yavaşlayacak. O yavaşlamada bazı Gazzeliler hayatta kalacak ve iki devletli çözüm hedefi masada kalmaya devam edecek.
Fark bu kadar.
Çözümü ABD’den bekleyen, asla insiyatif alamayan, kendisine İslam dünyası diyen ama caydırıcı bir güç birliği yapmaktan aciz devletler affedersiniz ‘mal mal seyrettiği sürece’, fark bu kadar.
HABERE YORUM KAT