Gazze katliamında ABD'nin rolü
Ahmet Varol, ABD'nin işgal rejimine sağladığı askeri ve diplomatik desteğin, Gazze'deki soykırımın devamına ve uluslararası baskı mekanizmalarının etkisiz kalmasına neden olduğunu söylüyor.
Ahmet Varol/Yeni Akit
“Ateş”e devam ve Netanyahu hakkında “yakalama”!
BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’de derhal ve şartsız bir şekilde ateşkes sağlanması için verilen teklif ABD tarafından veto edildi.
ABD’nin vetosu, siyonist katillerin henüz yeterince bebek katledemedikleri, onlara bunun için fırsat verilmeye devam edilmesi gerektiği mesajı taşıyor.
İşin gerçeğinde Filistin topraklarında özellikle Gazze Şeridi’nde sürdürülen soykırım savaşını ABD yönetmektedir. Savaşın devamı da tamamen onun desteğine bağlıdır. ABD desteği olmadan işgal rejiminin bu savaşı sürdürme imkanının olmadığı bizzat siyonistlerin medya organlarında dile getirildi.
ABD’nin siyonist işgal rejimine 20 milyar dolarlık silah satışıyla ilgili anlaşmalarının iptal edilmesi için şu an bu ülkede iktidarı elinde bulunduran Demokrat Parti’ye mensup Senatör Bernie Sanders tarafından verilen teklif Senato’da reddedildi. Aynı günlerde BMGK’ye sunulan ateşkes önerisi de ABD tarafından veto edildi. Bütün bu gelişmeler Gazze’deki soykırım savaşının ABD tarafından sürdürüldüğü gerçeği hakkında herhangi bir şüpheye mahal bırakmamaktadır.
ABD’nin istediği Filistin halkını ve direnişini siyonist katillere teslim olmaya zorlamak için siyonist katillere öldürme fırsatı ve insanları öldürmede ihtiyaç duyacakları bütün teçhizatın verilmesidir.
Diğer yandan Filistin direnişinin ateşkesle ilgili açıklamalarının bazen kamuoyuna çarpıtılarak yansıtıldığını görüyoruz. En başta şunu belirtelim ki direnişin ateşkes konusundaki tutumunda bir değişiklik söz konusu değildir ve ateşkese zaten başından beri isteklidir. Bundan dolayı da BMGK’ye sunulan teklifin ABD tarafından veto edilmesine tepki göstermiştir. Ancak direnişin ateşkesi siyonist katillere teslim olmak şeklinde anlamadığını da gözden uzak tutmamak gerekir. Direnişin istediği kalıcı, işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesini ve bölge üzerindeki ablukanın son bulmasını sağlayacak ateşkestir. Bu nitelikte bir ateşkes sağlanması durumunda esir takası aşamasına geçebileceğini söylüyor. Böyle bir ateşkes sağlanmadan esir takası aşamasına da geçilmeyeceğini bundan önce olduğu gibi son dönemdeki açıklamalarında da dile getirmiştir. Bu itibarla direnişin son dönemde yaptığı açıklamalardan hareketle daha önce reddettiği ateşkesi bu kez kabul ettiği gibi bir intiba verilmeye çalışılması tamamen manipülasyondur. Direniş ateşkesi baştan da reddetmiyordu bugün de reddetmiyor; mahiyet itibariyle ise dün istediği ateşkes ne idiyse bugün de odur. Teslim bayrağı çekmeyeceğini ise son açıklamalarında da vurgulamıştır.
Bir tarafta bu ateşkes tartışmaları yaşanırken, öbür yanda UCM’den, işgal rejiminin başbakanı Netanyahu hakkında “savaş suçlusu” ithamıyla “yakalama” kararı çıkarılması önemli bir gelişme olarak karşımıza çıktı.
Netanyahu gibi bir vahşi canavarın elbette savaş suçlusu olarak yakalanması ve cezalandırılması gerekir. Bu itibarla onun hakkında “yakalama” kararı çıkarılması olumlu bir gelişmedir. Ama asıl önemli olan kararın uygulama aşaması ve bu konuda gösterilecek samimiyettir.
Uygulama aşamasında her ne kadar siyonist katillere destek veren ABD ve Avrupa ülkelerinin kararı görmezden geleceği ve işgalci başbakanla ilgili talebi yerine getirmeye yanaşmayacakları bilinen bir şey olsa da yine uluslararası hukuk nezdinde başbakanının suçlu ilan edilmesi siyonist işgal rejimini zor durumda bırakacaktır. Ama şimdilik kararın fiili olarak uygulanması mümkün ve muhtemel görünmüyor.
Ancak asıl önemli olan siyonist katilleri geri adım atmaya ve katliamlara son vermeye zorlayacak birtakım yaptırım kararları alınmasıdır. ABD’nin BMGK’ye sunulan ateşkes teklifini veto etmesi ne yazık ki işgal rejiminin uluslararası alanda sıkıştırılmasına imkan sağlayacak ve kendisine yaptırım uygulanması için fırsat oluşturacak kapıları kapatma amacı taşımaktadır. Zaten siyonist katillerin saldırganlıkta ve vahşette bu kadar cüretkar olabilmeleri ABD ve onunla aynı safta duran işbirlikçi rejimlerin verdiği destek sayesinde mümkün olabilmektedir.
HABERE YORUM KAT