Gazze: İnsanlığın can çekiştiği yer!
Gazze’de Soykırım Var!
İsrail’in 7 Ekim akabinde ağır silahlar ile Filistin halkına orantısız güç kullanarak ve birçok savaş suçu işleyerekon bin civarında ama rakamları her gün artan Filistinli sivili öldürmeye devam etmektedirler. Öldürülenlerin yüzde yetmişten fazlasının savunmasız, silahsız, kadın ve çocuklardan oluşması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük bir kaygıyla karşılanmaktadır.
İsrail’in batılı güçlerin desteğini arkasına alarak başlattığı operasyonlar gece gündüz demeden ağır silahlar ile hedef gözetilmeksizin yapılmaktadır. Dünya, tüm sivil yerleşkelere ağır silahlar ile yapılan orantısız askeri harekâtın, bir müdafaa hareketi olmaktan öte bir soykırım saldırısına dönüştüğünü, yürek burkan canlı yayın görüntüleri eşliğinde seyretmektedir.
Uluslararası Kuruluşların Kendi İlkeleriyle İmtihanı
Dünyayı insanlık adına büyük bir tedirginliğe sevk eden en önemli konuların başında isekurulduğunda dünya barışına katkı yapacak diye lanse edilen uluslararası kurumların etkisizliğidir. Gerek NATO ve AB gibi örgütlerden İsrail’in sınır tanımaz sivil ölümlerine karşı hiçbir tepki vermediği gibi bilakis ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin meşruiyeti tartışmalı İsrail hükümetinin insanlık dışı zalimane saldırılarının destekçisi olduklarını bildirmişlerdir.
Ayrıca diğer uluslararası örgütlerden; Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi uluslararası bazı kurum yetkilileri ise yapılan bu cürmü sosyal medya hesaplarından sadece sıradan bir kınama yaparak geçiştirmeye çalışılmışlardır. En çok tepki vermesi gereken İslam İşbirliği Teşkilatından henüz ses çıkmazken Arap Birliği de sadece bir kınama boyutuyla tepkisini ortaya koymuştur. Aynı şekilde 92 ülkeden 200'den fazla Müslüman dini liderin katıldığı “Uluslararası Filistin ve Gazze Toplantısı'nın” sonuç bildirgesinde; “Bir an önce bölgeye barış gücü gönderilmelidir.” Sonucu en cesur açıklama olsa da semada yankılanan masum insanların feryat ve figanını teskin edecek somut bir adım atılmasına yeterli gelmemiştir.
Sözde dünya barışına hizmet edecek adil bir yaşamı tesis edecek ve insanlık haklarını garanti altına almak için kurulduğu iddia edilen kuruluşların etkisiz tavrına İslam dünyasının sessizliği eklenince insanlık adına ne derece hazin bir durumda olduğumuzun bir kez daha farkına varmış olduk. Gerek uluslararası kuruluşlar gerekse de yerel kuruluşlardan harekete geçirecek ciddi bir tepki verilememesi de İsrail’in hergün şiddeti artan saldırılarını desteklemektedir.
İçerdeki Siyonistler
Sosyal medyada en lüzumsuz konularda bile fikir beyan eden sosyal demokrat liberal geçinen sanatçı, gazeteci ve siyasetçilerin bırakın meşru Filistin haklarını savunmasını İsrail’in haddi aşıp soykırıma dönüşen ve uluslararası hukuka göre savaş suçu sayılan orantısız askeri operasyonlarına destek veren açıklamalar yapmaktan çekinmemektedirler. Bu kesimin birçok konuda olduğu gibi Arap/İslam düşmanlığı konusunda da sığındıkları etnik varoşlarında insani tavır alamadıklarını bir kez daha teyit emiştir. Bu kadar olumsuzluğun yanında tek ümit veren ise dünyanın çeşitli ülkelerinde bu zulme isyan eden ve milyonları sokaklara, meydanlara döken vicdanlı halk kitlelerinin zulme karşı hep bir ağızdan haykırışları olmaktadır.
Savaş Suçlusu İsrail
Oysa İsrail'in yaptığı saldırıların uluslararası hukukun birçok maddesi çiğnenerek yapılmakta olduğu çeşitli uluslararası örgütler tarafından da tespiti yapılmıştır. Cenevre Sözleşmelerine ek 1977 tarihli protokolündeki hükümleri uyarınca; "Misillemeler yoluyla sivil halka yönelik saldırılar yasaklandığı" beyan edilmektedir.
İsrail, Filistin topraklarını küçülterek sınır geçiş alanlarında da etkinliğini artırmıştır. Yıllardır Filistin halkına İnsani yardımların bile geçişini engellemektedir. Gazze bölgesine İnsani asgari ihtiyaçlardan olan; su, elektrik ve gıdanın bile geçişine engel olarak insanları ölüme mahkûm etmekten çekinmemektedir. Böylelikle uluslararası 'İnsancıl hukuk kurallarının' açıkça ihlali yapılarak baskı ile ablukaya almak suretiyle Sivillerin öldürülmesinin yanı sıra sivillerin aç bırakılması da Cenevre Sözleşmelerine ek 1977 tarihli protokol ile Roma Statüsü‘nün ihlalini teşkil eder ve “Savaş suçu” olarak değerlendirilmektedir.
İsrail'in; hastaneleri, yerleşkeleri, okulları, iş yerini, ibadethaneler ve pazar yerleri gibi katiyetle yasaklanan sivil alanları bombalamasından dolayı İsrail’in uluslararası insancıl hukuk gereği "Toplu Cezalandırma" eylemine girdiği gibi bu durum uluslararası hukuk çerçevesinde sivillerin kasten öldürülmesi “Savaş Suçu” olarak değerlendirilmektedir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni kuran Roma Statüsündeki maddede; 'Hastanelere Kasten Saldırı Yapılması Savaş Suçudur' ve şuana kadar İsrail Gazze’de birçok hastaneyi tahrip gücü yüksek mühimmat ile bombalaması yetmezmiş gibi ambulansları bile vurarak yaralılara müdahale edilmesini engellemek suretiyle her gün yeni bir savaş suçu işlemeye devam etmektedir.
1948 tarihli "Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’nin” ikinci maddesinde "Soykırımı" oluşturan eylemler düzenlenmiştir. Bu hüküm kapsamında; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubun tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması amacıyla grup üyelerinin öldürülmesi "soykırım suçunu” teşkil etmektedir. İsrail'in, yok etme kastıyla hareket ederek, Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme‘ye göre; 'Grup Üyelerinin Öldürülmesi ve Ciddi Bedensel, Zihinsel Zarar Verilmesi' fiillerini işleyerek soykırım suçu gerçekleştirdiği çok açık bir şekilde görülmektedir.
Uluslararası Af Örgütü tarafından İsrail'in fosfor bombası kullandığı belgelenmiştir. Ayrım gözetmeden sivillerin acı çekerek ölmesine neden olan yasaklı mühimmat (kimyasal silahlar) ile öldürülmelerinin savaş suçu olması yanında insanlığa karşı işlenen bir soykırım suçu olduğu da açıktır. İsrail'in son günlerde şiddeti artan orantısız askeri harekâtının, savaş suçu sayılması yanında insanlığa karşı işlenen suçlar olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.
Tarih Tekerrürden İbarettir
Daha dün Bosna’da, Irakta Afganistan’da ve Suriye’de yapılan zulme sessiz kalanların bugün Filistin’de yapılan soykırıma sessiz kalması çokta sürpriz olmamaktadır. Son olarak Gazze’de devam eden soykırım hamlesinin zulüm üzere kurulu yeni dünya ittifakının da artık sonuna gelindiğinin bariz bir işaretini taşımaktadır. Ötekini imha üzerine kurulu bu işgal ve soykırım ittifakının yeryüzünde mutlak iktidarını kurmaya yönelik ihtiraslarına gerekçe olarak uyduruk teolojik gerekçeler üretmeleri de yapılan bu zulmün artık devam ettiremeyeceğini ve sonunun geldiğini göstermektedir.
Siyonist işgalci İsrail’in katil yöneticileri şunu bilmelidir ki haksız yere insanların canına ve malına kasteden hiçbir iktidar emellerine ulaşamamıştır. Miadını dolduran küresel adaletsizliğe dönüşen ittifakların artık sonunun geldiği tarihsel kayıtlar itibariyle de anlaşılmaktadır. Çünkü yeryüzü artık bu adaletsizlikleri taşıyamayacağı gibi mazlum insanların çığlıkları altında boğulacaklarının işaretlerini vermektedir. Nitekim tarih geçmişte zulüm üzerine kurulu nice yenilmez denilen güçlü iktidarların hazin bir şekilde yıkıldığını yazmaktadır. Zalimlerin sonunun mutlaka hüsran olduğunu yüce kitabımız Kur’an'ın birçok ayeti de teyit etmektedir. Başta Müslümanlar olmak üzere vicdan sahibi herkes, Siyonizm’in kirli planlarına karşı daima ayakta duracak haktan, adaletten ve insanlıktan yana olanlar ise daima kazanacaktır.
YAZIYA YORUM KAT