1. YAZARLAR

  2. HAMZA TÜRKMEN

  3. Gazze direnişinde sünnetullah'ın izleri
HAMZA TÜRKMEN

HAMZA TÜRKMEN

Yazarın Tüm Yazıları >

Gazze direnişinde sünnetullah'ın izleri

03 Kasım 2023 Cuma 17:35A+A-

Seküler ulus devletler kıskacında ve Amerika, AB, Rusya; Çin gibi İslam düşmanı emperyal güçlerin hem zihni hem fiili kuşatması altında bulunan; varlığımızı ve kimliğimizi yok etmeye çalışan fiili saldırılar karşısında, yeterli  maddi gücü olmayan ama Rabbimize mutlak  iman ve vahyi ölçülere tâbiiyet ile İslam’ı  yaşamak ve yaşatmak için salih amel, sabır ve dua silahını kuşanarak, dağılmış ümmeti yeniden diriltmeye çalışan, müminlerin varlığı tüm Müslümanların hayat soluğudur..

Dün Suriye’de ulusal Baas rejiminin, bâtinî güçlerin, Amerika’nın, mezhep ve uluslaşma asabiyesi içinde münafıklaşan İran yönetiminin ve emperyalist Rusya’nın gerçekleştirdiği katliamların, bir milyona yakın insanımızın nasıl katledildiğinin minyatür bir uygulaması veya gösterisi 8 Ekim’den bu yana Gazze’de küresel emperyalizmin piyonu Siyonist rejim tarafından gerçekleştiriliyor. Dua ve dayanışma ruhuyla ayni ve maddi yardım toplama çabaları, protesto gösterileri dışında irtibatsızlığımız, ve arz üzerinde Â’raf sûresinde işaret edilen “yönetme ve iktidar sahibi olma” yani “hilafet”  gücümüzün düşkünlüğü yani güçsüzlüğümüz içinde Suriye’deki katliamlardan sonra bu daha daraltılmış alandaki katliamı yani Gazze katliamını da kahrolarak, ağlayarak, içimizdeki işbirlikçilerin, İslam düşmanlarının, ırkçıların keyfe keder ilgisizlikleri hatta karalama ve iftiralarına maruz kalarak izliyoruz. Gazzeli kardeşlerimizin cihadına destek vermek için ulusal sınır putunu, tabularını ve uluslararası sistemi aşarak oraya cihad için gitme imkanlarımız adeta zincirlere vurulmuş durumda.

Gücümüz, ulusal sistem içinde hükümet imkanına ulaşan ve kalbi mazlumlara ve Müslümanlara açık siyasileri harekete geçirecek kamuoyu oluşturma gayretlerimiz kadar...  Zaten 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunun bir amacı da buydu. Ama ulusal sistemde Müslümanlara cephe almayan Hükümet kadrolarının, ulusal putları yani ulusal ideolojinin kırmızı şeritlerini aşmak için nitel ve nicel olarak ne bir eylem planları ve gündemleri var; ne de bu Hükümetlere destek veren veya şeytani güçlere muhalif Müslüman kitlelerin sürdürülebilir bir intifadayı devam ettirecek bir bilinç ve adanmışlık kararlılığı veya yeterliliği oluşabildi. Tabii ki düne nispetle daha iyi durumdayız ama daha işin başındayız…

Gazze’deki işgal ve katliam karşısında direnen İzzeddin el-Kassam güçleri uğradığı musibetler karşısında Bakara Sûresi’nde geçen ayet kümesinin gösterdiği ilkelere göre tavırlarını oluşturduğuna şahidiz:

“Ey iman edenler! Sabır ve salatla yardım dileyin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir.

Allah yolunda öldürülenler için ‘ölüler’ demeyin, Bilakis onlar ‘diri’dir, ancak siz, bunu kavrayamazsınız.

Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık; bir parça, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz.

Onlar bir musibetle karşılaştıkları zaman ‘Bizler Allah için varız ve muhakkak O’na döneceğiz’ derler.”

HAMAS ve el-Kassam bu ilkelere riayet ederek sergiledikleri tavır ve tutumla, ulusal sistemlere tutsak düşmüş tüm Müslümanlara ve hareketlere kimliksizleşme, dejenerasyon ve köleleşmeye karşı, alternatif bir çözüm ve kurtuluş imkanının örnekliğini sergilemiş oluyor. Yahut alternatif yollar içinde bir yol gösteriyor. “Sünnetullah”ın anlam ve yolunu kavrayacağımız ayetleri, Resullerin Sünnetini canlandırmaya çalışarak ve belirttiğimiz Bakara Sûresi’ndeki ayet kümesine ve benzerlerine göre hem kendilerinin, hem kitlelerinin eğitimini güçlendirdiler.

Bu bilinçle, 7 Ekim’de ortaya konulan Aksa Tufanı Operasyonu ile hem açlık-susuzluk, ilaçsızlık ile gelen ölümlere çare olabilmek, Mekke müşriklerinin Resulullah (s) ve ashabına uyguladığı ambargoya benzer bir kuşatmayı kırmaya ve işgali aşmaya dönük bir hareketi mayalamak, hem de İslami şeair/şiarlar arasında bulunan ama unutulmaya yüz tutmaya başlayan “Mescid-i Aksa”nın özgürleştirilmesi davasını ümmetin yeniden gündemine getirmek çabası içindeydiler.

Bunun için de muhtemel muharebeye hazırlanmak için Resul ve ashabının Hendek Gazvesi’ne hazırlık için açtıkları hendekler gibi Gazze’nin altında büyük bir emek ve sabırla tüneller oluşturdular. El-Kassam’ın bağlı olduğu HAMAS hareketi, süreç içinde kimlik sapmalarına uğrayan Gazze ve Filistin halkının büyük bir kısmını, İslami davetle, kurduğu nezih ilişkilerle İslami kurtuluş ve felah mücadelesi için belirttiğimiz ayetler ve Resullerin örnek mücadelesi bağlamında eğitti ve arkasında duracak bir kitle desteği gerçekleştirmeyi yani sünnetullaha uygun ve tavır gerçekleştirmeyi başardı.

Verdikleri mücadelede eğitim aldıkları ayetler rehberliğinde zafere de ulaşabilirler, şehadet ve imha ile de karşılaşabilirler. Ama onların, yani el-Kassam’da çoğunluğu şehid çocuğu olan mücahidlerin bu örnek mücadelesi, kendi çocuk ve torunları için de; kalbi tevhid, adalet ve müstezafların kurtuluşu doğrultusunda atan bütün müminler için de örnek alınacak ve yeniden ve daha güçlü olarak hazırlanılacak bir destan örnekliği olacaktır. Onlar “hayat iman ve cihad”dır düsturunun yeniden saflarımızda canlanmasına; ve bu azmin söylemden ibaret olmadığına, sahici temellerine dikkatleri çektiler.

Onlar nassları ve vakıayı kavrayabildikleri ve yorumlayabildikleri kadarıyla istişari bir akılla bir sınavı yaşıyorlar. Ama Gazze’nin Müslüman halkından aldıkları destek ve Allah uğrunda adanmış bir bilinç ve azimet sahibi bir kararlılıkla yürüttükleri mücadele hepimize yeniden diriliş ve direniş ruhu aşılırken birçok gerçekliği de görünür kılmaya çalışmaktadırlar. Bu bağlamda 5-6 konu başlığından bahsedebiliriz:

1. Sahih bir imanın amelsiz olmayacağını gösterdiler.

2. Salih amelin derleme çabalarla veya kendiliğindenci beklentilerle ve sadece duyarlılığı köpürterek değil, “içinizde bir ümmet olsun” emrini sünnetullah çerçevesinde kavrayarak gerçekleştirmenin kaygısı içinde olmaya ve göstermeye çalışmaktadırlar.

3. 7 Ekim Operasyonu anarşizm olarak algılanacak bir maceracılık değildir. Bizzat sünnetullah çerçevesinde mayalanan bir kitleleşme sürecine bağlı olarak gerçekleştirilmiştir.

4. Kuzey Gazze’de HAMAS’ın kitleleşme kalitesi örneklik oluşturdu. Kuzey Gazze’yi tamamen imha edeceğini dolayısıyla tüneller üstünde yaşayan herkesin bu bölgeyi terk etmesini dikte eden Siyonist rejime rağmen, halkın önemli bir kısmı el-Kassam’a canlı kalkan olabilmek için bölgeyi ölüm tehlikesinin yüksekliğine rağmen terk etmedi. 2 gün içinde 3 defa etki gücü çok güçlü bombalarla tahrip edilen, katliama uğrayan Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki yaşam alanını ve diğer mülteci kamplarını terk etmeme azmi ve iradesi bu kararlılığın en önemli örnekliğidir. Halı bombardımanına dönüşen katliama rağmen halen Kuzey Gazze’de ufacık bir koridora sıkıştırılan 300 bin insanımız el-Kassam’ın direnişiyle dayanışmayı devam ettirmek için harabeler altındaki mevzi ve satıhlarını terk etmediler. Kurtuluş olarak kaçmayı veya teslim olmayı değil, ölmeyi göze alan bu kararlığı Rabbimiz salaha çıkarsın.

5. Doğrudan bombalanma -ki 26 gündür 2 atom bombası hacminde bir bombalanma- ve fosfor bombalarına maruz kalmalarına rağmen gerek ajanslara haber ve görüntü ulaştıran Gazzeli Müslüman basın mensuplarının, gerek sağlık çalışanlarının görev alanlarını son ana kadar terk etmemekle gösterdikleri kararlılık, iştihad eylemlerine el-Kassam güçleri kadar hazır olduklarını  gösteren  adanmış bir kitleleşme veya kadrolaşma için hayati bir örneklik oluşturdu.

6. İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasındaki Beykoz, Üsküdar, Kadıköy kadar bir alana muadil bir yere sıkıştırılan 2 milyon 300 bin veya 2.5 milyon kişinin hergün dev bombalar ve fosfor bombasının taşıdığı kimyasal gazlarla vurulmasıyla yaşanan katliamı desteklemek için I. ve II. Dünya Savaşları’nın faili ve milyonlarca insanın katili devletlerin temsilcileri bölgemizde İslami uyanışa müdahale etmesi için kurulmasına ön ayak oldukları Siyonist Devlet’in katliamlarını desteklemek için birer birer işgal devleti İsrail’e geldiler ve bu katliamın arkasında olduklarını ilan ettiler. Vicdan sahibi ayrıca İslami duyarlılığı yüksek kitleler ve 6-7 devlet yönetimi dışında bu katliamı kınayan ve HAMAS’ın haklı mücadelesini de onaylayan olmadı. Çünkü bu suskun veya İsrail yandaşı güçlere göre katledilenlerin kimliği önemli.

Yaser Arafat dönemindeki Filistin direnişinde seküler ve sosyalist direnişciler vurulurken birçok Batılı devlet, İsrail’in bu tarz saldırılarını katliam olarak değerlendiriyordu. Ama öldürülenler Müslüman olunca küresel sistem kör ve sağır kesildi. Dolayısıyla HAMAS ve el-Kassam’ın ortaya koyduğu Aksa Tufanı Operasyonu, Batılı değerlerin üstünlüğü ile ilgili algı yönetiminin yalancılığını, insan haklarının ve uluslararası hukukun sahtekarlığını ifşa ederek maskelerini yırttı. Ve bu değerlerinim ve ilgili kurumlarının fıtrata, adalete ve Müslümanlara karşı örtülü bir emperyalizmi içerdiğini ortaya koydu.

Uluslararası hukuk ve BM’in kabul ettiği insan hakları, vahye bağlılığını ve İslami özgünlüğünü  bozmayan Müslümanlar için değil, Batılılar ve Batılı söylemin hakimiyetine boyun eğenler için söz konusudur. Ya da devşirebilecekleri veya kullanabilecekleri kişiler için söz konusudur. Bu somut gerçeği artık çocuklarımıza, kitlelere ve gençlerimize vakıalara dayanan delillerimizle daha iyi anlatabilmeliyiz, yazıp yayınlayabilmeliyiz. Gazze katliamındaki somut yaşanmışlık üzerinden bir kez daha ifşa olan bu gerçeklik camilerde vaaz ve hutbelerin, liselerde Din Derslerinin, yüksek okullarda Kelam ilmi’nin temel konuları arasında yer almalıdır. Modernitenin değerlerine dayanan Batı menşeili hukukun da, insan haklarının da gerektikçe emperyalizmin bir aracı halinde kullanıldığı gerçeğini küresel çapta vurgulayarak “Yaşasın Küresel İntifada” söylemimizi güçlendirmeliyiz.

Ama her şeyden önce hazarda veya seferde Rabbbimizin gaybi yardımına layık olmadan, sürdürülebilir zafer ve başarılara ulaşamayacağımızın bilinci içinde olmalıyız. Bu bağlamda Muhammed sûresinde yer alan ayeti her daim hesaplarımızın başında hatırlamalıyız: “Ey iman edenler, Allah’a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder. Ayaklarınızı sabit tutar.”

Rabbimizin Nur sûresinde şöyle bir müjdesi var: “Allah, sizden iman eden ve salihatı yapanlara, tıpkı kendilerinden öncekileri halife (yani sorumlu, egemen/hükümran, güç ve iktidar sahibi, hakim, halef) kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzünde halife kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini mutlaka sağlamlaştıracağını ve endişelerinden sonra onları mutlaka güvene kavuşturacağını vaat etti…”

Allah’ın vaadi haktır. Yeter ki sünnetullahı gözeten bir hat takip edebilelim. Bunun için de tarihi süreç içinde kaybettiğimiz rüzgârımızı / gücümüzü temelden başlayıp taş taş üstüne koyarak yeniden kazanmaya çalışalım; bu inanç ve azim hattında yılgınlık göstermeyelim. Çünkü yine Nur sûresinde belirtildiği gibi “Sakın kafirleri yeryüzünde, aciz bırakıcı” zannetmeyelimve bilelim ki “Onların varacağı yer ateştir….”

Ve biliyoruz ki “biraz korku, açlık ile; bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile” imtihan olacak olanlar, sabredenlerse felaha ulaşacaklardır. Gazze direnişi bu istikamette sabır ve direniş örnekliğidir. Onlar yenilseler bile Mescid-i Aksa’nın ve mübarek kılınan çevresinin özgürleşmesinin artık Arap milliyetçiliği veya sosyalist öykünmeciliklerle değil İslam ile mümkün olacağını Müslümanların bilinç altlarına yerleştirdiler. Tüm yeniden inşa ve İslami uyanış hareketlerine bir örneklik oluşturdular. Onlar kaybetse de, kazansa da zafere giden yolu göstermenin öncülüğünü yaptılar ve yapıyorlar.

Önemli olan bu yolun taşıyıcısı olabilmektir. O zaman Rabbimizin, vaadi için yaşama ve mücadele etme azmimizin sonucu Enbiya sûresinde ne güzel müjdeleniyor: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır.”

Rabbimiz salihlerden olmak ve yaşamak irademizi güçlü kılsın. Rabbimiz Gazze’nin salih yürekli mücahidlerini gaybi yardımıyla mükafatlandırsın. Rabbimiz hasenatlarımızı salihata inkılap ettirsin. İnşaalah.

Allah-u Teala bizleri de nefsimizi, ümmetimizi ve insanlığı karanlıktan hakka, felaha ve nura yöneltecek dirayette salihlerden olma bilgi, beceri ve adanmışlık yolunun müdavimlerinden kılsın.

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum