Gazeteye Molotofla Saldırmak...
Yeni Şafak ve Akit gazetelerine yönelik saldırıları ele alan Ali Bayramoğlu, Kandil'den gelen Güneydoğu'daki hendek şiddeti tehdidinin büyük şehirlere yayılabileceğine dikkat çekmiş.
Ali Bayramoğlu / Yeni Şafak
Şiddet dün Yeni Şafak ve Akit gazetelerini buldu. Her iki gazete de sabaha karşı silahlı saldırıya uğradı. Yeni Şafak gazetesinin Bayrampaşa'daki ek binasına atılan molotof kokteylleri ve uzun namlulu silahlarla sıkılan mermiler, sadece dehşet ve utanç kelimeleriyle ifade edilebilir.
Bir gazeteye ateşli silahlarla saldırıda bulunulması demokratik düzen için utanç vericidir. Haberin, fikrin, siyasetin, eleştirinin merkezi olan basın organlarına saldırmak, ateş açmak ise hem simgesel, hem fiili anlamda dehşet vericidir.
Bu tür saldırılar çok kez “şiddet evreleri”ni başlatmışlardır. Yayılan şiddet dalgalarının ilk hedefleri olmuşlardır. Umarız bu kez öyle olmaz, öyle değildir.
Ancak Kandil'den gelen Güneydoğu'daki hendek siyasetinin ve şiddetin sıkça büyük şehirlere yayılacağı iması, tehdidi, hatta somut açıklamaları orta yerde duruyor. Bu tür saldırıların karşı duruşun merkezlerine ya da kamu otoritesinin stratejik hedeflerine yönelebileceği biliniyor.
Ama ağzımızdan yel alsın diyelim...
*
Simgesel olan yön en az fiili olan kadar önemli...
Bu ülke ne yazık ki, kimilerinin kendi cephesinden gelen şiddet ile maruz kaldığı öteki taraf şiddetini ayrıştırdığı bir siyasi kültüre sahiptir.
Doğru, haklı, zorunlu, makul şiddet olmaz.
Şiddete karşılaştırmalı ve görece olarak bakılmaz…
Şiddet sadece ilkelliğin göstergesi değildir. Farklı olanların düşüncelerini karalayan, reddeden, yok edilmesi gereken düşman ilan eden bir zihniyetin de ifadesidir.
Yeni Şafak'a yapılan saldırı tam olarak bunun, bu durumun tercümesidir.
Şiddet kimden gelirse gelsin, hedef kim olursa olsun mesele ona karşı durmayı bilmektir.
Şiddetin karşı kutbu siyasettir. Tahammüldür. Zihni çoğulculuktur. Meşruiyete dayalı kuvvet arayışıdır.
Şu satırlar bu köşede daha önce de yer aldı, belki daha sonra da yer alacak:
Siyaset “tartışabilmek” demektir; sorunları konuşarak çözmek, kararları müzakere ederek almak demektir.
Siyaset “iletişim” demektir...
Siyaset bir toplumdaki farklı beklenti, öneri ve taleplerin belirli kurallar ve yasalar çerçevesinde karşı karşıya gelmeleri “birbirlerini etkileyerek, birbirlerinden beslenerek, birbirlerini çürüterek”, kararlara zemin oluşturması demektir.
Siyaset, farklı kesim ve talepler arasındaki fikir alışverişinin ve ortak payda arayışının tek vasıtası olan “düşünce özgürlüğü” demektir. Tartışmanın, konuşmanın, düşünce özgürlüğünün bittiği yerde siyaset de biter, anlamını yitirir.
Siyaset bitince küfür başlar, kavga başlar, kaba güç devreye girer.
Bunun önünü kesmek önce ona açık tavır almaktan geçer.
Herkes için...
HABERE YORUM KAT