Gannuşi’ye Operasyonun Merkezi Birleşik Arap Emirlikleri
Taha Kılınç, Libya’da bataklığa saplanan BAE’nin Tunus’u karıştırmaya mebni girişimlerini konu edindiği yazısında, son olarak Nahda ve Gannuşi’ye karşı El Arabiya üzerinden başlatılan kirli propagandayı değerlendiriyor.
Ortadoğu intifadalarının başladığı günden bu güne Arap halkları sadece kendi başlarındaki diktatörleriyle değil aynı zamanda Ortadoğu’yu tasarlamak, burada yaşanan siyasal-sosyal gelişmeleri yönlendirmeye çalışan diğer ülke diktatörleriyle de mücadele etmek zorunda kalıyor maalesef. Bu ülkelerin başında Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan geliyor.
Yenişafak’ta bugün yayınlanan yazısında bu konuya değinen Taha Kılınç Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Gannuşi’nin son günlerde maruz kaldığı saldırıya değiniyor. Gannuşi’nin Tunus’a döndükten sonra ‘’aşırı zenginleştiği’’ iddiası taşıyan haberler El-Arabiya üzerinden piyasaya sürülürken yine BAE sermayesiyle kurulan başka bir yayın kuruluşu devreye giriyor ve aslı astarı olmayan iddialar daha doğrusu yalanlar, turuna Mısır’da devam ediyor.
Bir kez daha görülüyor ki Arap haklarının düşmanları içeride de dışarıda da sürekli olarak bir saldırı halinde. Yine görülüyor ki bu kadar geniş imkanlara sahip ülkelerin saldırılarına rağmen ve bu kadar imkansızlığın içindeyken umutları diri tutarak mücadelelerine devam ediyorlar. Bu noktada seslerinin duyulması ve bunca tezviratın dolaşıma sokulduğu bu ortamda bu önemli yazıyı ilginize sunuyoruz.
Taha Kılınç’ın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (23 Mayıs 2020)
Merkezi Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) oluşturan yedi emirlikten Dubai’de bulunan Suudi sermayeli “El Arabiya” televizyonunun internet sitesi, geçtiğimiz günlerde Tunus Meclis Başkanı Râşid Gannûşî ile alakalı uzun bir dosya yayımladı. Konu, başlıktan da anlaşılabiliyordu: “Gannûşî’nin şüpheli serveti”. Kimsenin adını-sanını duymadığı birtakım insanlara dayandırılan ve içinde bol bol “Tunuslular tepki gösterdi” şeklinde ucu açık cümleler geçen dosyada, özetle, doğru-düzgün geliri ve ekonomik faaliyeti bulunmayan Gannûşî’nin, 2011’de ülkesine döndükten ve partisi Nahda Hareketi iktidara geldikten sonra “astronomik biçimde” zenginleştiğinden söz ediliyordu. Gannûşî’nin bir dönem Tunus’ta dışişleri bakanlığı da yapan damadı Refîk Abdusselâm’ın Çin’le “akçeli” ilişkiler geliştirdiği iddia edilen yazıda, Gannûşî’nin “son model arabalarından, şişkin banka hesaplarından, malikânelerinden ve lüks yaşantısından” dem vuruluyordu.
El Arabiya’dan sazı alan Mısır merkezli El Ğad televizyonu, bu defa, “Tunuslular, iddiaların araştırılmasını istiyor” temalı bir haber yaparak, meseleyi daha ileri boyutlara taşıdı. Kanalın ana haber bültenine Tunus’tan bağlanan acemi bir muhabir, “Gannûşî’ye hem sosyal medyada hem de ülkenin sokaklarında büyük bir tepki” olduğundan söz ederek, ortalığı velveleye veriyordu: “Gannuşî’nin milyar dolarları bulan serveti, siyasî partiler arasında da büyük öfkeye yol açtı. Parlamentoda bir soruşturma açılması talepleri var. Gannûşî’nin Türkiye ve Katar’la ilişkileri de sorgulanıyor. Kendisinin bu ülkelerden elde ettiği menfaatler ve özellikle de Libya konusunda aldığı Türkiye yanlısı tavır, gündemde...”
(Ara not: Kahire ve Londra stüdyolarından yayın yapan El Ğad televizyonu, BAE sermayesiyle, Muhammed Dahlan tarafından kuruldu. Ortadoğu koridorlarında “Karanlıklar Prensi” lakabıyla ünlenen Dahlan, bölgede gerçekleşen birçok kirli operasyonun arkasındaki aktör olarak biliniyor. İsrail’in, Mahmud Abbas’tan sonraki “favori adayı” olan Dahlan, Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da sahneye konmaya çalışılan darbe girişimini de desteklemiş bir isim. Nitekim, Fethullah Gülen, 15 Temmuz’dan hemen sonra El Ğad televizyonuna özel röportaj vermiş, Türkiye’nin bir iç savaşa sürüklendiğini belirterek, Batı’ya “Türkiye’ye müdahale” çağrısında bulunmuştu.)
Nahda Hareketi, iddiaların Arap basın-yayın organlarında boy göstermesinden hemen sonra yaptığı karşı açıklamayla, “Râşid Gannûşî’nin serveti”nin dökümünü yayımladı: Tamamı Tunus bankalarında olmak üzere 18 bin dolara karşılık gelen bir maddî birikim, Kia marka binek araç ve Tunus’un dış mahallelerinden birinde iki katlı sade bir ev. (2016’da, bu evde Gannûşî’yi ziyaret etmiştim. Bahçeli, hiçbir lüksü olmayan, sıradan bir konuttu.) Bunlardan başka, Tunus içinde veya dışında herhangi bir şirkette ortaklık, yurtdışından para transferi veya buna benzer bir ekonomik aktivite de mevcut görünmüyordu. Ama “hakikat pabuçlarını giyene kadar, yalan dünyayı dolaşır” sözünde olduğu gibi, Gannûşî hakkındaki asparagas haberler BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin medya organlarında arz-ı endâm etmeyi sürdürüyor. Sosyal medya hesaplarında yapılan tezvirat da cabası.
Râşid Gannûşî’ye yönelik karalama kampanyası, 2013’te darbeyle iktidardan düşürülene kadar Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler Teşkilâtı (kısaca: İhvân) hakkında yine BAE ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği hücumları andırıyor. Mursi ve İhvân’a El Arabiya ve diğer kanallar eliyle atılan iftiralar, bugün birçok ülkede (bu arada Türkiye’de de) müşteri bulmaya devam ediyor. “Savunduğunuz Mursi var ya...” diyerek cümleye başlayan sayısız ahmak, BAE ve Suudi Arabistan’ın düşmanca politikalarının taşeronluğunu yaptığından habersiz, yalanların üzerinde tepiniyor.
Râşid Gannûşî, 20 yıla yakın bir sürgün hayatından sonra 2011’de ülkesine döndüğünde, liderliğini yaptığı Nahda Hareketi seçimleri kazanarak iktidara gelmişti. Ancak 2013’ün başından itibaren (tam da Mısır’da darbe hazırlıkları sürerken) Tunus’ta ardı ardına bombalar patlamış, siyasî suikastlarla önemli simalardan bazıları öldürülmüş, Gannûşî de durumun vehametini hızlıca kavrayarak ülkeyi erken seçime götürmüştü.
“Siyasal İslâm’la savaş” adı altında İslâm dünyasını dizayn etmeye soyunan BAE-Mısır-Suudi Arabistan troykasının, şimdi Tunus’u tamamen karıştırmaya ve -ne pahasına olursa olsun- Nahda’yı iktidardan uzaklaştırmaya kararlı olduğu anlaşılıyor. Başta Gannûşî’nin can güvenliği olmak üzere, önlemlerin en üst düzeye çıkarılması gereken bir süreç bu.
HABERE YORUM KAT