G.Kurmay o savcıyı almıyorsa, vah ülkem vah!
1454 sayfalık Ergenekon 3. iddianamesinde iki sayfada yer alan, çok sıradan gibi görünen bir skandal olay, Türkiye’de hâlâ işlerin nasıl yürüdüğünü, bazılarının nasıl direnç gösterdiğini ortaya koyuyor.
İbrahim Şahin, ülke çapında büyük sansasyon oluşturacak terör eylemleri için bir ekip kuruyordu ya..
İşte o ekipten bir subayın odasının aranması sırasında yaşananlar ve akabinde bu olayla ilgili askeri savcılığın verdiği karar..
İddianameden aynen aktarıyorum: “Şüpheli hakkında alınan arama kararının yerine getirildiği gün Noyan (sanık subaylardan birisi) ile 07.01.2009 tarihinde (Tape No:8357) yaptığı telefon görüşmesinde özetle; Noyan’ın ‘İstihbari bi şey mi gelmiş... acele son sürat misafirhaneye gel.. hemen son sürat gel hemen... Oğlum sen gel sen.. şimdi anlatamam... Rapordan daha önemli sana bi mesaj atıcam.. çabuk gel.. bırak raporunu gel... Hemen çabuk yani.. 10 dakika içerisinde burda oluyorsan ol... Taburdan bekleniyor da normalde.. Dışarda görüşecem senle.. bi hemen çabuk gel.. mesaj atıcam şimdi’ dediği ve ardından gönderdiği mesajda (Tape No:8358) Noyan’ın; ‘Bir hakim senin hakkında arama yapıyomuş, odanda bilgisayarda bişeyler var mı?... Durum ciddi.. Telefonunu kullanma.. başka birinden 0505 ... ara beni.. hemen’ yazdığı, ...”
Önce buradaki tesbitimizi yapalım.
Anlaşılan Ergenekon davası kapsamında, İbrahim Şahin ile birlikte hareket edecek subaylardan birisi hakkında arama kararı verilmiş. Görev yaptığı komutanlığa gidilmiş. Ama komutanlıkta hemen şahsın odasına gidileceği yerde, oyalama taktiği başlatılmış. Bu arada da, aleyhine arama kararı verilen şahsa bilgi verilip, delilleri yok etmesi için harekete geçilmiş.
Bu şerhi verdikten sonra, iddianameden alıntıya devam edelim: “Bundan kısa bir süre sonra arayan ve şüphelinin komutanı olduğu anlaşılan Ramazan ile yaptığı telefon görüşmesinde (Tape No:8359) özetle; Ramazan’ın ‘hemen sana söylüyorum ne olduğunu sorma tamam mı?... odana git... laptop gibi tamam mı... ya da askeri yayın gibi, ya da yasak yayın gibi ne varsa 5 dakika içinde ... onları git tahliye et ve tabura gel tamam mı... hemen çabuk.. odana git ordan ... laptopunu al çıkar tamam mı... gerekirse başkasının arabasına bırak.. hemen alaya gel tamam mı... ilk önce odana git.. kendine ait laptopu bi kere ordan çıkar.. askeri yayın hiç bişey kalmasın ... hemen tabura gel.. burda bi olay var.. gelince görüşelim’ dediği,...”
Komutana bak hizaya gel.
Emri altındaki bir subayın odasında arama kararı var. O, hemen odaya gidip, arama yapılmasını sağlayacağına, görevlileri oyalayıp, kendisi arka odaya geçip, aleyhinde arama kararı verilen subayı arayıp, “Git laptopu yok et” diyor..
Kuzuyu, kurda teslim olayından başka bir şey değil..
Yine iddianameye dönelim: “Bu görüşmenin hemen ardından, 07.01.2009 tarihinde Şemsettin isimli kişi ile ard arda yaptığı üç görüşmede (Tape No:8360•1•2); M.S.’nın ‘Şemsettin ben şimdi tabura geliyorum ... Görüşmemiz lazım mı... Görüşmemiz lazım mı diyorum... şimdi nizamiyeden girecem oraya arabayı park ederim.. o parkın nizamiye yolunun üstünde bekle... Arama kurtarmanın orda bekle.. nizamiyeden gelirken yolda bekle.. tamam mı... Taburun arka tarafındayım Şemsettin.. arabayı park ettim... Bizim spor salonu tarafındaki şeye gel... Otoparka’ dediği, bu görüşmelerden şüphelide bulunan ve aramada ele geçecek olan delillerin şüphelinin mesai arkadaşlarının da yoğun gayreti ile soruşturma makamlarından kaçırıldığı görülmektedir. Benzer davranışların aynı gün aynı soruşturma kapsamında hakkındaki arama kararının İzmir’de icrası sırasında muvazzaf subayolarak görev yapan şüpheli Erbay Ç. için de gösterildiği anlaşılmıştır.”
Nasıl ama? Askeriyedeki bazı komutanların, mahkeme kararına karşı oynadıkları oyunu görüyorsunuz değil mi?
Şimdi esas skandala geliyoruz. İddianameden aynen alıntılıyorum: “Yukarıda belirtilen iletişim tespit tutanaklarına göre, şüpheliye suç delillerini gizleme konusunda yardımcı olan askeri personel hakkındaki soruşturma evrakı ayrılarak görevsizlik kararı ile Askeri Savcılığa gönderilmiştir. Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından şüpheliler Muhammet S. ve Ramazan B. hakkında suç delillerini gizlemek suçundan açılan soruşturma sonucunda ‘aramanın yapıldığı tarihte diğer şüpheliler tarafından şüpheli Muhammet S.’nın delil niteliğindeki eşyalarını gizlemesi yönünde telefonla uyarılmasının, delillerin gizlendiği anlamına gelmeyeceği, delillerin gizlendiğine dair somut delilin bulunmadığı’ gerekçeleriyle takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.”
Her şey yeterince açık değil mi?
Genelkurmay Başkanlığı, bu kararı veren askeri savcıya, “Her şey ayan beyan ortada iken, telefon konuşmaları ortada iken, sen daha ne delili arıyorsun” deyip, görevden el çektirmiyorsa, söylenecek hiçbir şey yok demektir. Vah ülkem vah!..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT