G-8’in çözüm formülleri
G-8 üyesi ülkelerin liderlerinin son zirvede sergiledikleri tavır, petrol fiyatlarındaki kontrolsüz artış ve belirsizlik konusundaki endişelerini yansıtıyor ve artık bu piyasanın bir istikrara kavuşturulması arzusu içinde olduklarını gösteriyordu.
Ama kapitalist ekonominin ana direğini oluşturan “serbest piyasa”ya da görüldüğü kadarıyla doğrudan müdahale etme niyetinde değiller. Gerçi kendilerinin menfaat çarkı içindeki halkaları oluşturanlara karşı bu duyarlılığı gösterseler de, bu çarkın dışında kalanlara istedikleri gibi yüklenmekten çekinmedikleri de bilinen bir gerçektir.
Petrol fiyatlarının istikrara kavuşturulması için ABD’nin önerisi; üretici ülkelerin üretimlerini artırmasıydı. Üretici ülkelere artış gerçekleştirmeleri çağrısı da yaptı. Diğer bazı ülkelerin ise bu konuda tereddütleri vardı ve üretimin artırılmasının uzun vadede iyi sonuçlar getirmeyeceği görüşündeydiler. Uzun vadeli bir enerji stratejisi geliştirilmeden petrol üretiminin artırılması bir süre sonra kaynakların azaldığı korkusunun sebep olacağı anormalliklere yol açacaktır. Bu yüzden zirveye katılanların birçoğunun önerdiği çözüm formülü alternatif enerjiler geliştirilmesiydi. Fakat bu da yakın dönem için çözüm olmayacaktır. Oysa petrol fiyatlarındaki artış, gündelik periyotlarla devam ediyor. Bu artış bir süre sonra pek çok sektörde maliyetlere kaldırılması mümkün olmayacak şekilde yansıyacak ve bu da ister istemez ürün fiyatlarına yansıtılacaktır. Anlaşıldığı kadarıyla G-8, Japonya Zirvesi’nde petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan soruna acil bir çözüm bulabilmiş değil. Acil çözümün işlerine gelmediği düşüncesini taşıyanlar da olabilir. Ama sorunun krize dönüşmesi durumunda çözüm bulunması, belki daha da zor olacaktır.
Toplantıda enerji piyasasının takibi ve alternatif enerji kaynakları oluşturulması amacıyla Enerji Kulübü kurulması kararlaştırıldı. Bu kulübün petrol piyasasıyla ilgilenen uluslararası organlara nispetle daha kapsamlı bir alan üzerinde çalışması isteniyor. Böyle bir kulübün enerji sektörüyle ilgili mevcut ve ileride ortaya çıkabilecek sorunlara çözüm üretmek amacıyla çalışma yapması, herkesin onay ve takdirine mazhar olacaktır. Ama G-8’in bu sektör üzerindeki hâkimiyetini güçlendirmek ve globalleşmeyi geri kalmış ülkelerin ayaklarına pranga vurma amacıyla değerlendirmek için faaliyet yürütmesi de, önemli bir risk oluşturacaktır. Çünkü enerji sektörü baskı ve yaptırımlarda en çok değerlendirmeye müsait sektörlerden biridir.
Toyako’daki toplantının en önemli gündem maddelerinden biri de gıda kriziydi. Daha önce bu konuyla ilgili bir yazımızda da dile getirdiğimiz üzere gıda sektöründeki kriz, ihtiyaç duyulan gıda ürünlerinin yetersizliğinden ve üretimin azalmasından değil, uluslararası karaborsacılığın etkisiyle fiyatların artmasından kaynaklanıyor. Gerçi bazı bölgelerde kuraklığın yol açtığı üretim sorunları da yaşanıyor ve kuraklığın böyle devam etmesi durumunda ileride sorunların daha da artabileceği endişesi var. Ama mevcut şartlarda kuraklık sorunu ve ileriye dönük endişeler de uluslararası karaborsacılığın psikolojik yönden etkileme aracı olarak değerlendiriliyor. Çağdaş emperyalizmin ekonomik felsefesinin temelini oluşturan kapitalist anlayıştaki sözde serbest piyasa ekonomisi de, ne yazık ki böyle bir uluslararası karaborsacılığın önünü açıyor.
G-8 üyesi ülkeler son dönemde yaşanan gıda krizini de “merhamet şov”larının bir malzemesi olarak değerlendirmeye çalıştı. Almanya gelişmekte olan ülkelerin tarımları için 600 milyon dolar yardım vaadinde bulundu. Fakat şu merhalede gıda sektöründeki krizin aşılması için önemli olan uluslararası karaborsacılığın üzerine gidilmesidir. Bunu da çağdaş sömürgeciliğin başını çeken ülkelerden beklemek boşuna.
Zimbabwe olayları G-8 Zirvesi’nde özel gündem maddesiydi. İngiltere, Zimbabwe’deki yönetimin sıkıştırılması konusunda ısrarlıydı. İtalya ise çok fazla köşeye sıkıştırmanın ters tepki verebileceğine dikkat çekerek çözüm yolunu açacak politikalar geliştirilmesi önerisinde bulundu. Zimbabwe yönetimi de G-8 üyesi ülkeleri ırkçılıkla suçladı.
BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un Toyako Zirvesi hakkında yaptığı açıklama da anlamlıydı. Ban Ki Mun, G-8 üyesi ülkelerin yeni bir vaatte bulunmalarına gerek olmadığını, şimdiye kadar yaptıkları vaatleri yerine getirmelerinin yeterli olacağını dile getirdi. Bu açıklama G-8 Zirvelerinde sergilenen merhamet şovlarının samimi olmadığını, çünkü bundan önceki şovlarda yapılan vaatlerin yerine getirilmediğini ortaya koyuyordu.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT