Furkân Günlerinde Bir “Hizmetli Hocaefendi”
Furkân Günleri içindeyiz, Rabbimiz günleri aramızda döndürüp dururken hangi kullarının üç kuruş dünyalığa râm olduğunu hangilerinin ahitlerine sâdık kaldıklarını bu imtihân dünyasında belli ediyor. Haq ile Bâtıl’ın ayrışması bu denli zor dönemeçlerde kendini ortaya çıkartıyor. Bu sebeple Rabbimizin “gündem ayetlerini” iyi okumalı, tahlil etmeli ve dersler çıkartmalıyız. Kitâb’ın amele yansıyan yüzü bizim olumlu ya da olumsuz yapıp ettiklerimizdir ve bu eylemler de üzerinde tefekkür edilmesi gereken birer ayet/gösterge/nişânedir…
Kâh bir ondokuz yaşında bir Furkân çıkar alnına dört gövdesine bir kurşun yer, yürür Rabbine, Kâh birileri çıkar beş yıldızlı çiftliklerinden akıl verir…
Biliyorsunuz, yıllardır Anadolu coğrafyasında rol oynayan bir emekli cami imamı var. Nâm-ı diğer “Hocaefendi”’nin yetmişli yıllarda başlayan küçük dünya serüveni seksenli ve doksanlı yıllarda Risâle-i Nûr Hizmetin’e dönüşmüştü. Daha sonra bu “Hizmet” çabası zaman içinde Nurculuğu da evirerek Küresel bir harekete dönüştü. Şimdiler de Gülen cemaati ya da Baykal’ın tanımlamasıyla “Pensilvanya”olarak ta anılan hareketin başında ise “Hocaefendi” var.
“Hocaefendi”’yi kritik zamanlarda dindar câmiâ ve laik odaklara verdiği stratejik mesajlarla tanıyoruz. Kendisi nokta atışı yaparcasına tüm dönemeçlerde viraj alabilen, tam anlamıyla bir “kanaat önderi” gündeme etki yapan Furkân günlerinde kendisine meyyitin gassâl elinde olduğu gibi teslim olan kitleleri yönlendiren bir isim… İsterseniz biraz hafızamızı tazeleyelim;
Örneğin, “Hocaefendi” 1979’da Konya’daki Kudüs Mitingini düzenleyen Müslümanlar için ünlü Kestanepazarı Vaazında “kaldırın o çarşafları altından bıyıklı erkekler çıkacak!” demişti…
Kendisi 12 Eylül darbesini selamlamaktan geri durmamış, Darbenin hemen ertesi ay çıkan Sızıntı Dergisi’nin başyazısında “Kahraman Türk Askerine selam çakmıştı”
Yıllar sonra başka bir Nur cemaati olan Yeni Asya grubu lideri Mehmet Kutlular Cuma Dergisine verdiği röportaj’da MİT’in kendilerine işbirliği teklif ettiğini ama kabul etmediklerini ancak Fethullah Gülen ve Mehmet Kırkıncı hocaların bu teklifi kabul ettiklerini beyan edecekti…
28 Şubat Sürecinde zirveye çıkan başörtüsü yasağına karşı dindar kitlelerde önemli bir duyarlılık oluşmuşken kendisi yine nokta atışı yapmış, Başörtüsünün furûattan olduğunu belirterek ilim için tesettürden vazgeçilebileceğini belirtmişti…
“Hocaefendi”, RP’nin kapatılma sürecinde Yalçın Doğan’la yaptığı röportaj’da Parti seçimlerden önce kapatılmalı yoksa seçim sonrası %15 oy alırsa partinin kapatılması sıkıntılı olabilir diyerek bir yerlere tüyo vermişti…
“Hocaefendi” 11 Eylül saldırıları sonrası dünyada en çok nefret ettiği insanın George Bush, Ariel Sharon vb. kişiler değil Ûsâme b. Ladîn olduğunu ifade etmiş, Guantanamo’da bir çok Müslüman akla hayale gelmeyen işkencelere maruz bırakılırken Pensilvanya’da vize için kendisini sorgulayan FBI Ajanlarının ne kadar adil ve merhametli olduklarını anlatmıştı…
“Hocaefendi”, Şeyh Ahmed Yasin’in katledildiği gün Zaman gazetesine verdiği röportajda “Filistin-İsrail barışını Filistin tarafının silah kaçakçılığı yaptığı için istemediğini” iddia ediyordu. Aynı röportajın hemen karşı sayfasında ise “Hocaefendi”nin şakirdi Kerim Balcı, Şeyh Ahmed Yasin’in terörü destekleyen ve teşvik eden biri olduğunu yazıyordu…
Kendisini en son Skandal kaset sebebiyle istifa ettiğini açıklayan eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Pensilvanya’ya selam yollaması vesilesiyle hatırlamıştık. Gerçi Hocafendi’nin DSP ve CHP ile olan kadim dostluğunu da hatırlamakta fayda var. Moon Tarikatının Türkiye mümessili ve CHP G.Başkan Yardımcısı Kasım Gülek aynı zamanda Gülen’in de yakın dostuydu. Gülek öldüğünde Zaman gazetesi yasa girmiş, Cenaze Namazını Gülen kıldırmıştı…
Pensilvanya’da beş yıldızlı bir çiftlikte korunan “Hocaefendi” yine sahneye çıktı ve Wall Street Journal’a verdiği röportajında yine nokta atışı yaptı. İnsanlığın yüzakı olmuş bir insani yardım vakfının İsrail’den izin alması gerektiğini yoksa hakim otoriteye isyan etmiş(!) olacağını iddia etti. Böylece “baği/isyankâr” olan İHH’yı da tartışmaya açmış oldu. Kendisi yıllardır dünyanın dört bir yanında müslim-gayri müslim bir çok bölgeye yardım eden, BM ve bir çok uluslar arası kuruluş tarafından kabul görmüş olan İHH’yı tanımıyormuş. İHH Politik bir örgüt olabilirmiş(!) Hocaefendi ve cemaatinden söz konusu röportajla ilgili hiçbir tekzib gelmedi. Aksine STV, Hocaefendi’nin mâlum röportajını Abdülhamid Bilici’nin Zaman’daki analiziyle birlikte ekranlarına taşıdı. Ertesi gün ise “Hizmet”in İsrail uzmanı Kerim Balcı STV ekranlarından İHH’nın yanlış yaptığını, bile bile kaza yaptığını(!) iddia etti ve ardından ekledi: “Gemidekiler kendilerini güverteye kelepçeleyip İsrail askerlerine çiçek vermeliydiler!” Şeyh Ahmed Yasin’e Terör destekçisi diyen bu zâtın İsrail askerlerine çiçek vermeliydiler teklifini nasıl karşılayalım? Kendisi yıllarca Siyonist merkezlerde eğitim gören biri olarak Tel Aviv Hükümetinin bu saldırıyı doğrudan öldürmek için önceden planladığını biliyor olması gerekiyor. Bir metreden silahsız insanların alnına ateş edenlere çiçek vermeyi teklif etmek nereye “hizmet” ediyor?
İnsanlığın ortak vicdanını savunanlarla Zulmedenlerin gölgesi altında yaşamayı savunanlar bir kez daha kendi rollerini oynamış oldular. Tüm dünya İsrail’in işlediği suçları konuşurken “Hocaefendi” ve şakirdleri mazlumu sorguladı, onun hakkında şüphe uyandıran ifadeler kullandı…
İnsani Yardım kuruluşları hiçbir ülkeden izin almak zorunda değildir. Uluslararası sularda saldırıya uğrayarak kaçırılanlara Siyonistlerden izin almaları gerekirdi demek ne anlama geliyor? Hem kim kimden neden izin alacak? Uluslar arası sulardan Gazze karasularına seyreden bir gemi o sulardan hiçbir hakkı olmayan işgalcilerden neden izin alacaklarmış?
Hocaefendi her konuda ahkâm kesmeyi biliyorsa önce konu hakkında bilgi sahibi olduktan sonra fikir ve kanaat sahibi olmalıdır. Hocaefendi’nin açıklamasının ardından CHP G.Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, olayın sıcaklığında çoğu şeyin tartışılamadığını ama Hocaefendi’nin bu açıklamasından sonra Gemiyi tartışmanın vaktinin geldiğini açıkladı. Ama maksat üzüm yemek olmadığından, nokta atışıyla bir yerlere “hizmet” olduğundan görev başarıyla tamamlanmıştır. Silah kaçakçısı dersiniz, şehidlere terör destekçisi ya da isyankâr dersiniz ve kimseye hesap vermezsiniz çünkü sizin her söylediğinizde derin hikmetler arayan zaten bir yığın mukallidiniz vardır…
Dinlerarası diyalog diye Vatikan ve Siyonist Lobisiyle ilişkiye girersiniz ama İnsani Yardım gemisindeki vicdan sahibi, anti emperyalist hristiyan ve yahudileri, şehadete koşan Müslümanları İsyankârlıkla tanımlarsınız sizin diyaloğunuz Amerika-İsrail ekseninde bir monologdan ibaret kalır…
Hürriyet Altın Kelebek Magazin Ödüllerinde Şehitlere saygıdan müzik çalınmadı ama Hizmet Türkçe Olimpiyatlarını “tüm coşkusuyla” halaylarla şenliklerle kutladı. Türkçe Emperyalizminizin sesini bile kısmadınız aferin size büyüyün genleştikçe içi boşalan bir balon gibi genişleyin…
İsrail’in gökte arayıp yerde bulduğu bu muhteşem “hizmetiniz”le en iyi dezenformasyon görevini de yerine getirmiş oldunuz…
Geriye size sempati besleyen ama Hizmetten olmayan yüzbinlerce hûsnu zann besleyen Müslümanın gündemin Furkân ayetlerini iyi okuyup kimin reye hizmet ettiğini tahlil etme sorumluluğu kalıyor…
Peki Kur’ân ne diyordu:
“Ey İmân edenler! Düşmanlarınıza karşı tedbirinizi alın, gruplar halinde ya da topluca seferber olun.
Şüphesiz, içinizde pek ağır davranacak olanlar var. Başınıza bir musibet gelirse: “Allah bana iyilikte bulundu da onlarla beraber bulunmadım” diyecektir. Ama Allah’tan size bir nimet gelirse, sanki sizinle kendi arasında hiç dostluk yokmuş gibi: “Keşke onlarla beraber olsaydım da, ben de büyük bir başarı elde etseydim” diyecektir.”
O halde, dünya hayatına değil, ahirete talip ve müşteri olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşa girer de öldürülüp şehid olur veya gazi olursa, her iki halde de Biz ona yarın çok büyük bir mükafat vereceğiz.
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve çaresizlik içinde bırakılan “Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan şu topraklardan bizi kurtar. Tarafından bir sahip gönder, katından bir yardımcı yolla!” diye yalvarıp yakaran bir kısım erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşım vermiyorsunuz?!”
(Nisâ 4/71-75)
“İmân eden erkek ve kadınları yapmadıkları bir şey dolayısıyla incitenler, şüphesiz iftirâ etmiş ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” (Ahzâb 33/58)
Ve böylelikle Furkân günlerinde Haq ile Bâtıl yine ayrışmış oldu…
YAZIYA YORUM KAT