1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. ‘Frenk Gecesi'ne takılmadan, ‘Müslüman Sabahı'na uyananlara selâm olsun..
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Frenk Gecesi'ne takılmadan, ‘Müslüman Sabahı'na uyananlara selâm olsun..

03 Ocak 2025 Cuma 15:44A+A-

Geçen Çarşamba gününün sabahı, 365 günlük Güneş Yılı'nı göre, 'Miladî takvim'in (yani, Katolik Hristiyanlara göre , Hz. İsa aleyhisselâm'ın 24 Aralık-1 Ocak arasında olduğu düşünülen doğumunu, 'Weihnachten'ı, '0- sıfır' noktası diye esas alan takvimin) ve Müslümanların kullandığı 355 günlük Ay Yılı'nın da 'Hicrî-Kamerî takvimin, 1446 yılının 'Receb' ayının ilk sabahı idi..

(Bu vesileyle hatırlayalım: Milâdî takvim, son 100-150 yıldan beri, gönüllerini Avrupa'ya ve Avrupai dünyanın değerlerine kaptırmış olan Müslümanların da kullanmaya başladıkları bir zaman ölçüsü artık..

Hicrî-Rumî 1342 yılı Ocak ayının ilk günü, '26 Aralık 1925 tarihli ve 698 sayılı, 'Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili' -başlangıcının değiştirilmesi-' hakkındaki kanunla, 1 Ocak 1926 olarak değiştirilerek bir 'büyük' (!) 'inkılap' daha yapılmıştı.)

*

Evet, işte böyle bir zaman diliminde, geçen hafta, 'Milli İrade Platformu' diye anılan ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun ortaklaşa yaptığı bir çağrı vardı..

Halkımız, İstanbul'da 1 Ocak gününün sabah namazında camilerde toplanıp, namazdan sonra Galata Kulesi ve civarında bir araya gelerek, Siyonist İsrail rejiminin Filistin-Gazze'de 15 aydır devam eden ve en gelişmiş teknolojik imkânlarla en barbarca işlenen cinayetlere, dünyanın dikkatini bir kez daha çekmek hedeflenmişti. Çünkü, modern dünya, Gazze'yi yerle bir eden ağır bombardımanlarla hayattan koparılan 50 bine ulaşan ve on binlercesinin de yıkıntılar altında kaldığı savunmasız (çocuk, kadın ve erkek) sivil Müslümanların mazlumiyetine karşı 'kör, sağır ve dilsiz'di..

*

Ama, ortada bir mesele vardı.. 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece, maalesef bizim toplumumuzda da artık, yaygın şekilde, çılgın eğlencelerle karşılanıyordu. Acaba, öyle bir gecenin sabahında yapılan çağrı muhatap bulabilir miydi?

Hem de Müslüman halklarını nice ihtişamlı tarih dönemlerinin 'makarr'ı, / karar merkezi olan İstanbul'da, o gece, sabahın ilk ışıklarına kadar, Hristiyanlar ve de onların kültürel anlayışının kuklası olan halklar gibi, bizim ülkemizde de, çılgınca eğlenceler; TV ekranlarından da etrafa açıldı..

*

Öyle bir geceden sonra, Yahya Kemal'in, 'Frenk gecesinden, Müslüman sabahına kalkılır mı?' sorusunun cevabı, olumsuz olmaz mıydı?

Ama, o sabahın dondurucu soğuğunda, bütün yolların her türlü trafiğe kapatıldığı o saatte karşılaşılan tablo, insanın için ısıtıyordu. Çünkü, Unkapanı Köprüsü'nden Yeni Câmi önü ve Sirkeci'ye; Galata Köprüsü'nden Karaköy Meydanı ve Kabataş'a doğru uzanan ana caddeler tıklım tıklım doluydu..

Başkan Erdoğan'ın mahdumu Bilal Erdoğan, yüzbinlere hitaben yaptığı konuşmada, "Biz uyanığız ve buradayız. Kudüs için, Mescid-i Aksâ için buradayız.. Dünyanın uyuduğu bu sabah da biz uyanığız. Protestolarımızla, dualarımızla buradayız. Filistin yalnız değil.. Biz imanımızdan aldığımız güçle biliyoruz ki, Allah'ın mazlumlara olan vaadi Suriye'de nasıl gerçekleştiyse Filistin'de de gerçekleşecektir. Ayasofya nasıl zincirlerinden kurtulduysa, Şam Emevî Camii eli kanlı bir diktatörün tasallutundan nasıl kurtulduysa, inşallah çok yakında Filistin de kurtulacaktır." diyordu.

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise, 'Artık Ayasofya, sadece Ayasofya değil. Emevî Camii de Suriye'nin özgürleşmesi demekti.., İnşaallah Mescid-i Aksâ'nın özgürleşmesi de gerçekleşecek.. Bunlar sadece bizim değil, İslam coğrafyasının hayalleri...' diyordu..

Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın da, 'Kötülerin, zalimlerinden zulmünden korkmuyoruz; onlardan merhamet de dilenmiyoruz; ama, onlara karşı çıkmayanların suskunluğundan rahatsız oluyoruz..' diyordu.

Yüzbinlerin 'Allah'u Ekber!' nidâlarıyla karşılanan bu konuşmaları, Ömer Karaoğlu'nun, 'ilâhî' tadındaki 'Şehit tahtında Rabbe gülümser'le başlayan ve,

Şehitsiz olmaz, ümitsiz olmaz,

Sevdasız olmaz, sevdasız olmaz.

Yarasız olmaz, çilesiz olmaz,

Şehitsiz olmaz, kurbansız olmaz.

gibi düşündürücü mısraların bulunduğu 'Şehitler ölmez..' isimli müzikalinden sonra, Karaoğlu, irticalen yaptığı konuşmayla da oldukça etkileyiciydi..

Ve o sabah orada, büyük bir ümmet olmanın şuuruyla yeniden donandık.

*

450 bin olduğu söylenen o kitlelerin, sadece kıyafetlerinden değil, diğer müminlere yansıyan yüz ifadelerinden bile, ekonomik açıdan orta ve alt gelir gruplarından oldukları anlaşılıyordu..

Bu 'yüz binler'in yarıya yakını hanımlardan oluşuyordu, onların da büyük ekseriyeti de gençlerden oluşuyordu.. Hepsi de, inançlarının zahirdeki iffet sembolü olan tesettür konusunda gerekli hassasiyete riayet ediyorlardı.. Yüzde 1'i bile bulmayacak derece bir-kaç istisna göze çarpsa da.. Erkeklerin ise diyebilirim ki, yüzde 70'i, 40 yaş altındakilerden oluşuyordu..

Kendilerini yüksek sınıftan sayan malum kesimlerden ise, denilebilir ki, genç-yaşlı, kimse yoktu.. Onlar henüz 'frenk gecesi'nin çılgınlığından sonra daldıkları uykularındaydılar..

Evet, uyuyanlar, uykularını sürdürebilirler ve onların uyumaları uyanık olmalarından daha iyidir. Ama, İslam Milleti'nin temel değerlerinin korunması konusu olunca uyanık ve gerekirse her türlü fedakârlığı omuzlayacak olanlar, yine bu orta-alt gelir gruplarının, dudakları dualı, alınları secde gören milyonlarıdır.

*

NOT: 5 gün önce Almanya'nın Magdeburg şehrinde Noel şenliklerinin kalabalıkları üzerine bir kamyonla sürüp, 10 kişiyi öldüren, kendisi de öldürülen Suudi vatandaşı ve Müslüman ismi taşıyan doktor bir kişinin 'ateist' ve de 'İsrail hayranı' olduğu, yazışmalarından anlaşılınca; o kişi ve saldırı unutuldu..

Ama, Amerikan vatandaşı ve geçmişte Amerikan ordusunda da uzun yıllar vazife yapan kişinin, New Orleans'ta yılbaşı gecesi arabasıyla 15 kişiyi öldürüp, kendisi de ölen ve 'Şemseddin Cabbar' isimli bir Müslüman olduğu anlaşılınca..

ABD emperyalizmi onun arabasında hemen, DEAŞ veya DAİŞ denilen malum örgütün flamalarını da buluverdi ve emperyalist dünya, yeni bir entrika daha kurmak yolunda kollarını sıvadı.

Dünya Müslümanlarının da, her türlü şeytanî entrikaya karşı daha bir uyanık olmalarının vaktidir.

*

STAR

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum