Fransız İşgali Sorun Değil mi?
Zaman’da yayınlanan Mali izlenimlerinde işgal olgusunu görmezden gelinmiş.
Haksöz-Haber
Zaman gazetesi bugün Cumali Önal imzalı bir habere yer vermiş. Zaman’ın Kahire muhabiri Cumali Önal Mali izlenimlerini aktarıyor. Ne var ki, Mali izlenimlerinde işgal olguna rastlayamıyorsunuz. Bilakis Fransız işgalinin “operasyon” kavramıyla adeta meşrulaştırıldığı görülüyor.
İşgalcilerle birlikte çıkılan yolculukta Segu kentine dair gözlemler arasında buradaki Türk okuluna vurgu yapılıyor. Savaşın yol açtığı yıkım ve sefalet dile getiriliyor. Ama savaş denilen şeyin neden ve kimler arasında olduğu es geçiliyor. Satır aralarında her şeye rağmen Segu’yu terk etmeyen Türk okuluna ve çalışanlarına takdir duyguları ifade ediliyor.
Sormak gerekiyor: Cumali Önal ve Zaman gazetesi Mali’de İslami hareketin güçlenmesi karşısında Fransa’nın emperyalist bir dürtüyle bu ülkeye asker sevketmesini, insanları havadan ve karadan bombalamasını doğal mı görüyor? Bu saldırganlığı meşru mu görüyor?
Mali’de yaşanan gelişmeler içinde bizim dikkatimizi çekmesi gereken tek konu Türk okulunun Segu şehrinde faaliyetlerine devam etmesinden ibaret midir? Açıkçası bu haber “embedded” adıyla tarif edilen iliştirilmiş gazeteciliğin bir örneği olmaktan başka bir şey ifade etmiyor.
***
Savaşa giden yolda fakirlerin tebessümü
CUMALI ÖNAL, SEGU
Fransa’nın ülkenin kuzeyindeki isyancılara karşı yürüttüğü operasyon 15. gününde. Cephe hattına gitmek için sabahın ilk ışıkları ile birlikte başkent Bamako’dan kuzeydeki Mopti kentine doğru yola çıkıyoruz. 24 saat uyumayan başkentin tozlu sokakları erken saatlerde dahi işe giden, spor yapan, hatta yol kenarına kurduğu küçük tezgâhında meyve sebze satmaya çalışan insanlarla dolu.
İlk hedefimiz, ülkenin tahıl ambarı ve ikinci büyük kenti Segu. Şehirlerarası yol, Çinlilerin onarım ve genişletme çalışmalarından dolayı tam bir çile yolu. Her an büyük bir çukura düşme veya karşı yönden gelen bir kamyon veya otobüsle burun buruna gelme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Araçların çıkardığı toz, havanın da durağan olmasından dolayı görüş mesafesini çoğu kez 30 metrenin altına düşürüyor. Hızımız yolun yarısına kadar saatte 30 kilometreyi geçmiyor.
Uçsuz bucaksız boş araziler, kurumuş topraklar arasından ilerlerken, yol üzerindeki küçük köylerde mola vererek, halkla sohbet ediyoruz. İstisnasız her yerde güler yüzle karşılanıyoruz. Fotoğraf çekmemize dahi hiçbir tepki gösterilmiyor. Ellerindeki üç beş yumurta veya yiyeceği bize satmaya çalışıyorlar. Belki de çoğunun tek sermayesi satmaya çalıştıkları o birkaç eşya. Kadınlar, yaşlılar, çocuklar… Hiç kimsenin yüzünde en küçük bir endişe ya da mutsuzluk emaresi dahi göze çarpmıyor.
Çocukları izleyerek köylerin daracık toprak yollarından ilerlerken, gerçek fakirliğin ne olduğunu görüyoruz. Evlerin çoğu içi tamamen boş dört duvar…
Fransız medyasının bir gün önce “yabancı olarak sadece 78 yaşında bir İspanyol kaldı” dediği Segu’ya vardığımızda yeni açılan okullarında eğitim faaliyetlerini sürdüren Türk öğretmenler çıkıyor karşımızda. Dünya medyasının ve hele hele de Türk medyasının hiç bilmediği bu kentte, dünyanın dört bir yanında fedakârlığın ne olduğunu ispatlayan, Anadolu’nun bağrından buralara da sürgün vermiş bu gençler ile en azından kısa bir süreliğine dahi oturmak çok duygulandırıyor bizi.
Mali’nin uçsuz bucaksız dümdüz arazileri arasından kıvrılarak akan Nijer Nehri üzerinde kurulu Segu’da verdiğimiz kısa moladan sonra yeniden yola koyuluyoruz. Savaşın yol açtığı yıkıma şahit olmaya hazırız.
27 Ocak 2013 Zaman
HABERE YORUM KAT