1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Fransa'da ifade özgürlüğü Macron'u eleştirenleri de kapsıyor mu?
Fransa'da ifade özgürlüğü Macron'u eleştirenleri de kapsıyor mu?

Fransa'da ifade özgürlüğü Macron'u eleştirenleri de kapsıyor mu?

Fransız Cumhurbaşkanının Müslümanlara yönelik söylemini eleştiren iki makalenin yayından kaldırılması Macron’un savunduğunu iddia ettiği değerlere kendisinin bağlılığı hakkında soru işaretleri uyandırmaya devam ediyor.

15 Kasım 2020 Pazar 15:01A+A-

HAKSÖZ HABER

Kaynak: Peter Oborne / Middle East Eye

Çeviren: Fatih Demir / Haksöz Haber

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçtiğimiz hafta Al Jazeera TV kanalına verdiği röportajda, Hz.Muhammed’e yönelik hakaret içerikli karikatürlerinin yayınlanmasının Müslüman dünyada yarattığı “sıkıntıyı anladığını ve saygı duyduğunu” söyledi.

Ancak, her zaman “yazma, düşünme ve çizme özgürlüğünü” savunacağı konusunda da ısrar etti.

Bu, kimilerine göre ilkeli bir tutum olarak görüldü. Macron'a dünya çapında sempati kazandıran bir konumu edinmesinde bu söylemlerinin etkisi oldukça belirgin. 

İfade özgürlüğü ilkesi gerçekten Macron'un dediği kadar mutlak mı? Merak etmeye başlıyorum. Son birkaç gün içinde, Macron'a yönelik eleştirilerin susturulduğu, iki rahatsız edici olay yaşandı.

Bunlardan biri saygın bir medya şirketi olarak görülen Politico Europe’da diğeri de Britanya'nın önemli ekonomi gazetesi Financial Times’da yaşandı.

Geçen hafta Politico Europe, Paris'teki Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Okulu'nda emekli sosyoloji profesörü olan Farhad Khosrokhavar'dan Fransa'daki son saldırılara dair bir makale yazmasını talep etti.

Yazılan makaledeki analizler, Macron’un söylemlerine adeta meydan okuyordu. Khosrokhavar, Fransa'nın neden Avrupalı ​​komşularından daha fazla cihatçıların saldırılarına maruz kaldığını soruyordu.

Khosrokhavar yazısında bunun nedeninin "Fransa’nın aşırı laiklik biçimi ve marjinalleştirilmiş bir azınlık içindeki radikalizmi körükleyen blasfemi(dine hakaret) bağlılığı" olduğunu öne sürdü.

Makale 31 Ekim'de Politico’nun web sitesinde yayınlandı. Bir Politico gazetecisi de dahil olmak üzere bir dizi gözlemci, makaleyi “mağduru suçlama” örneği olarak nitelendirerek eleştirdi.

Makale, yayınlandıktan kısa bir süre sonra da kaldırıldı. Makalenin olduğu yerde bir "Editörden Not" yayınlandı. Editör Stephen Brown, makalenin "editoryal standartlarımızı karşılamadığı için" kaldırıldığını belirten bir açıklamada bulundu.

2 Kasım'da ise Politico, Fransa hükümetinin sözcüsü Gabriel Attal’ın, "ölenlere hakaret ve saldırganlar ile saldırıya uğrayanlar arasındaki düşünülemez rollerin tersine çevrilmesi" olarak nitelendirdiği ve, Khosrokhavar'ın makalesinin "bu trajik olayların suçunu Fransa laikliğine atmaya çalıştığını" belirten sözlerini yayınladı.

Makalenin yazarı Khosrokhavar, Politico'yu sansürle suçladı. Politico editörleri tabi ki bu suçlamaları reddettiler. 

Birkaç gün sonra Financial Times, Brüksel muhabiri Mehreen Khan tarafından yazılan "Macron’un‘ İslami ayrılıkçılık’a karşı savaşı Fransa’yı daha da böler " başlıklı bir makale yayınladı.

Makalede Khan, Macron hükümetini "Müslüman sorunu" konusunda, ahlaki paniğe kapılmayı seçmekle suçladı.

Ayrıca, Macron'un “aşırı sağa ve aşırı sağın seçim hırslarına hizmet eden bir strateji seçtiğini” söyledi.

Khan'ın makalesi, "gerçek hatalar içerdiği ortaya çıktıktan sonra" notu ile kaldırılmadan önce birkaç saat yayımda kalmıştı.

Yazıda hata olarak gösterilen şeylerden birisi, Khan'ın "Fransa'da başörtülü hiçbir kadın terör saldırısı gerçekleştirmemiştir" şeklindeki ifadesiyle ilgiliydi. Bunun doğru olmadığı iddia edildi.

Yine Khan’ın makalesinde yanlış olarak iddia edilen şeyin doğrusu aktarılarak şöyle dendi: “Makalede Macron'u "İslamcı ayrılıkçılıktan" ziyade "İslami ayrılıkçılık" a atıfta bulunarak yazar yanlış aktarmıştır”.

Financial Times, -makaleyi normalde yapılması gereken olan- düzeltmelerle çevrimiçi bırakmak yerine, makaleyi tamamen kaldırma kararı aldı.

Financial Times’ın, Macron'dan bu şekilde alıntı yapan tek yayın olmadığını belirtmekte fayda var. Wall Street Journal ve The Spectator de diğer iki örnek yayımcı olarak sayılabilir.

Bir başka Associated Press makalesi de aynı alıntıyı kullanıyor, ancak Fransa cumhurbaşkanının daha önceki bir konuşmasına atıfta bulunarak.

Bir The Guardian başlığı da tamamen kaldırılmadan önce aynı alıntıyı taşıyordu.

*Macron’un açık bir şekilde medyaya gönderdiği metni basın kendisine sansür uygulamayı tercih ederek yayınlıyordu. Yazar burada verdiği örneklerle Macron’un medyaya olan müdahalesini gözler önüne sermeye çalışmakta.

Mehreen Khan'ın makalesini kaldırttıktan iki gün sonra Financial Times, Fransız hükümetine cevap verme hakkı sundu. Bu kez, Politico'nun ki gibi bir sözcü değil direkt Fransız başkanının kendisi cevap yayınlıyordu.

Macron, mektuplar sayfasında bolca yer verilen alanda oldukça haşmetli bir kınama yazarak, "yanlış alıntı yapıldığını" söylüyordu. Macron makalede yazanlar için "Beni Fransız Müslümanlarına seçimlerde damgalamak ve onlara karşı bir korku ve şüphe iklimi yaratmakla suçladığını" iddia ediyordu.

Financial Times’da yayınlanan mektupta okuyuculara atfen, “Bir devlet başkanının sözlerini çarpıtarak cehaleti beslemeyelim” yazıyordu.

Editoryal yetersizlik mi Sansür mü?

Politico ve Financial Times vakaları oldukça benzerler.

Her ikisinde de yazarlar, Fransız hükümetinin politikalarını eleştiren birer makale yazdı. Her ikisinde de hükümete bir cevap hakkı verildi. Ve her ikisinde de okuyucuların tartışmayı takip etmesinin bir yolu yoktu. Çünkü orijinal yazılar cevapların yayınlandığı tarihlerde çoktan yayından kaldırılmışlardı.

Politico'nun editörü Stephen Brown ile konuştuğumda bana şunları söyledi: "Bir makale bir yayının standartlarını karşılamıyorsa, o zaman geri çekilmelidir."

Makalenin karşılamadığı editoryal standartların neler olduğunu sorduğumda, Brown: “Makalede, argümanlarının şiddete gerekçe olmadığına dair bir açıklama yer almalıydı” dedi. "Düzenleme süreci standartlarımızı karşılamadı. Düzenleme sürecimizi gözden geçiriyoruz ”dedi.

Brown, Mıddle East Eye'a şunları söyledi: “Fransız hükümetinden hiçbir resmi eleştiri veya şikayet almadım. Onları yazıların, bir çürütülmesini yazmaya davet ettik ve ardından Editöre Mektup olarak yayınladık. "

Financial Times'a Mehreen Khan'ın yazısıyla ilgili bilgi almak istediğimi söylediğimde: “2 Kasım'da, düzenleme sürecinde yakalanması gereken gerçeklere dayalı yanlışlıkları keşfettiğimizde FT.com'da kısaca yayınlanan bir görüş parçasını kaldırdık. Emmanuel Macron'dan bir alıntının yanlış tercümesini içerdiği için, elbette Fransa cumhurbaşkanına bir cevap hakkı sunduk. Macron’un Mektubunu FT'de yayınladık. FT geniş bir ses ve görüş yelpazesi sunuyor. Küresel ölçekte okuyucularımız, gazeteciliğimizin bağımsızlığına ve kalitesine ve uluslararası bakış açımıza değer veriyor. Makalenin kaldırılmasının, FT muhabiri olan yazarın ifade ettiği görüşlerle hiçbir ilgisi yoktu" dediler.

Hem Financial Times hem de Politico, iki makalenin yayından kaldırıldığı durumları için “editoryal yetersizliklerini” ortaya atarak kendi politikalarını suçluyorlar.

Diğer yayımcılar farklı tezler ortaya atıyorlar. Örneğin, Portekiz’in eski Avrupa bakanı ve Hudson Enstitüsü düşünce kuruluşunun kıdemli bir üyesi olan Bruno Macaes, Başkan Macron'un "FT'ye kızgın bir çağrı yaptığını" iddia ediyor.

Yapılan çağrının makalelerin kaldırılması niyetiyle yapıldığını anladığını söylüyor, “ama makale zaten kaldırılacağı için soru asla ortaya çıkmadı” diyor.

Hem Politico hem de Financial Times, Fransız yetkililerin baskısı nedeniyle makaleleri kaldırdıklarını şiddetle reddediyorlar.

Her iki medya kuruluşunu da sözlerine dikkate almalıyız. Editörler hata yaparlar elbette.

Ancak Financial Times'ın Macron'a, kendi yazarı Mehreen Khan'a göstermediği kadar geniş bir alan sunması oldukça çarpıcıdır.

Macron’un mektubunun kendi yanlışlıkları ve çok ciddi etkileri var. Bunlardan en ciddisi, "üç veya dört yaşındaki küçük kızların tam bir peçe taktığı, erkeklerden ayrıldığı ve çok küçük yaşlardan itibaren toplumun geri kalanından ayrılmış olarak Fransa’nın değerlerine nefret ve öfke duyarak belli bölgelerde yaşıyorlar" dediği kısımdır.

Middle East Eye hem Elysee Sarayı'ndan hem de Financial Times'tan bu iddiayı doğrulayacak kanıt sunmalarını istedi: ikisi de bunu yapamadı.

Müslümanlar Platformu'nun kurucu ortağı Marwan Muhammed, Midle East Eye'a şunları söyledi: “Fransa'da yoğun bir şekilde seyahat ettim ve yüzlerce yerel Müslüman topluluğunu ziyaret ettim ve Başkan Macron'un anlattıklarına dair şeyleri görmedim - üç yaşındaki kızların peçe taktığı bölgeler, kardeşlerinden ayrı yaşadıkları… Herhangi bir sosyolojik veya saha çalışmasında da yok böyle bir şey."

Nitekim Macron’un iddiası, eleştirmenler tarafından "yalan haber" olarak nitelendirildi.

Sorgulanmaya açık olan sadece gerçekler değildir. Söyleniş biçimde sorgulanmalıdır. Fransız Cumhurbaşkanı, "Fransa'daki teröristlerin üreme alanları" söylemlerinde bulunuyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın çirkin söylemlerini yansıtan bu tür insanlıktan çıkmış terminolojik söylemler, Batı liberal demokrasisinde saygın bir başkanın dili yerine aşırı sağın dili gibi görünüyor.

Tabi ki yabancı devlet adamlarının mektup sayfalarında yaptıkları açıklamalardan gazeteler sorumlu değildir. Yine de, Financial Times’a okuyucularına bilgi vermeyi planlayıp planlamadığını sorduğumda, Macron’un ifadeleriyle ilgili şüpheler olup olmadığını sorduğumda, böyle bir şeyi yapma niyetleri olmadıklarını söylediler.

Macron, kendisinin ifade özgürlüğünün ateşli bir savunucusu olduğunu iddia ediyor. Yine de Fransız Cumhurbaşkanı, iddialarını dile getirirken “Macron'un onlara meydan okuyabileceği, kamusal alanda yapılan eleştirilerinden dolayı hakarete uğruyor” gibi görünüyor.

Macron Financial Times’a yazdığı mektupta, "Hiç kimsenin Fransa'nın veya hükümetinin, Müslümanlara karşı ırkçılığı beslediğini iddia etmesine izin vermeyeceğim” diye yazmıştı.

Ancak birçok Fransız - sadece Müslümanlar değil – Macron’un tam olarak yaptığı şeyin bu (ayrımcılık) olduğunu düşünüyor. Ve Macron'un geçen hafta Al Jazeera ile yaptığı röportajda savunduğu ve üzerinde ısrar ettiği gibi, herkes bu tür düşünceleri ifade etme hakkına sahip.

 

Peter Oborne, 2017'de en iyi blog/yorum yazarlığını kazandı. 2016'da Online Medya Ödülleri'nde Middle East Eye için yazdığı makalelerle yılın ‘serbest yazarı’ seçildi. Aynı zamanda 2013'te İngiliz Basın Ödülleri Köşe Yazarı seçildi. 2015'te Daily Telegraph'ın baş siyasi köşe yazarı olarak istifa etti. Kitapları arasında The Triumph of the Political Class, The Rise of Political Lying ve Why the West is Wrong about Nuclear Iran.

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum