Fransa'da haşema tartışması ve yükselen İslam düşmanlığı
Fouad Bahri, Avrupa'daki İslam düşmanlığını basit bir haşema tartışması üzerinden değerlendiriyor.
Fouad Bahri / Perspektif.eu
Tesettür mayo yasağı ve “İslami kıyafet salgını”: Fransa’da cadı avı mı başlıyor?
Fransa’da dinî özgürlükler ciddi bir tehditle karşı karşıya. Dalgıçların kıyafetlerine benzeyen ve bütün vücudunu örten bir giysi olan tesettür mayonun giyilmesi, her yıl Fransa’daki plajlarda ve havuzlarda bir yasak konusu oluyor. Müslüman kadınlar için tesettür mayo, haya gibi İslam’ın öğütlediği bir değerle suda yüzme isteği ve ihtiyacını bağdaştırma girişimidir. Fakat, “insan haklarının anavatanı” olarak bilinen Fransa’da bu bağdaştırma girişimi bir türlü anlaşılmıyor.
Grenoble’daki Tesettür Mayo Kararı
Grenoble kentinin Yeşiller üyesi Belediye Başkanı Éric Piolle de bu durumu tecrübe etti. Mayıs ayında, havuzlardan daha fazla yararlanılmasını sağlamak için Grenoble Belediye Meclisinde yeni bir yönetmelik oylandı. 27’ye karşı 29 oyla kabul edilen (bunların 13’ü belediye meclisindeki çoğunluğun oyları) yeni yönetmelik, belediye meclisindeki sol bloğu böldü. Le Monde gazetesi, yürürlüğe konan değişikliği şu sözlerle özetliyor:
“1 Haziran’dan itibaren, yönetmeliğin 10. maddesine göre, arzu eden kadınlar, sadece suya girmek için uygun özel bir kumaştan yapılmış olmak ve vücuda yapışmak şartıyla, bu vücudu kaplayan kıyafeti (haşema) giyebileceklerdir.”
Alınan bu ilk karar, 2019 yılının yaz mevsimi boyunca haşema ile sürpriz suya girme eylemleri düzenlemiş olan “Yurttaş İttifakı” (Fr. “Alliance Citoyenne”) hareketinin aktivistleri tarafından ortak zafer olarak selamlandı.
Sağ ve bir kısım sol partiler tarafından birçok eleştiriye maruz kalan belediye yönetimi ise, ısrarla yurttaşların eşitliği ilkesini savundu. “Ayrımcı olmayan bir yönetmeliğin” gerekliliğini vurgulayan kentin spordan sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı, belediyeye ait havuzlarda “dinî inancı gösteren bir kıyafet yasaklanamaz” diye açıklama yaptı. Ama bu zafer fazla uzun sürmeyecekti.
İçişleri Bakanı Darmanin’den Karşı Hamle
İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, tesettür mayoya verilen giyim iznini engellemek için vakit kaybetmeden Isère Valisi aracılığıyla Grenoble İdare Mahkemesine başvurdu. İdare Mahkemesi de 25 Mayıs tarihli kararında laiklik ilkesini bahane ederek hızlıca bir hüküm verdi. Mahkemenin kanaatine göre, Grenoble’daki havuzları ilgilendiren yeni yönetmeliğinin 10. maddesi “kamu hizmetinin tarafsız olması ilkesine ağır şekilde aykırı”ydı.
Isère Valiliği, belediyenin aldığı kararı engellemek için yeni bir mekanizmayı kullandı: Laiklik ilkesi temelinde erteleme başvurusu (Fr. “déféré laïcité”). Bu mekanizma, Macron hükûmetinin “Ayrılıkçılık Yasası” içinde yer alan ve laikliğe karşı olduğu düşünülen bir belediye kararını engellemek için derhâl mahkemeye başvuru imkânı sağlayan bir araçtır.
Her üç hâkim de yeni yönetmelikte ifade edilen tesettür mayo kıyafetinin, vücuda tam oturan kıyafet tanımına uygun olmadığı kanaatine vardı. Le Monde gazetesi, bu hükmü şu sözlerle aktarıyor:
“Grenoble havuzlarında kamu hizmetini kullanan kişilerin, özellikle tesettür mayo adı verilen yüzme kıyafetinde olduğu gibi, diz altından daha kısa olmak şartıyla “vücuda tam oturmayan” kıyafet giymelerine izin verilmiştir. Yani bazı ziyaretçilerin dinî saikle genel kural olan vücuda tam oturan kıyafet giyme zorunluluğuna aykırı kıyafet giymelerine izin verilmiştir. Bu ihtilaflı kararın sahipleri, zaten belediyenin kendi yazılarında da kabul edildiği üzere, kamu hizmetinin tarafsız olması ilkesini ağır şekilde ihlal etmişlerdir.”
Grenoble’da ve Fréjus’de Yasak Kararı
Isère Valisi, bu yönetmelik değişikliğinin amacının açıkça dinî amaçlı cemaatlerin isteklerine boyun eğmek ve 1905 tarihli kanunla getirilen laiklik ilkesine ve “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler” (Ayrılıkçılık Yasası) adlı 24 Ağustos 2021 tarihli kanuna karşı çıkmak olduğunu açıkladı. İçişleri Bakanı Gérald Darmanin ise, mahkemenin bu iptal kararına sevinerek Twitter hesabı üzerinden “mükemmel haber” paylaşımı memnuniyetini dile getirdi.
Grenoble Belediye Başkanı Piolle mahkemenin kararı temyiz amacıyla Danıştay’a (Fr. “Conseil d’État”) taşıdı. Takip eden günlerde, Fransa’nın güneyindeki Fréjus Belediyesi’nin aşırı sağcı Ulusal Birlik partisinden olan başkanı David Rachline de bir belediye meclisi kararı aldırdı. Bu defa tesettür mayo yasaklandı.
Belediye Başkanı Rachline, Grenoble’a değişikliğe tepki olarak bu yasaklamayı gündeme aldıklarını açıkladı:
“Her şeyi daha net bir şekilde ifade edilebilmesi amacıyla; kamu güvenliğinin olduğu gibi hijyenin de garantörü kişi konumundaki Fréjus Belediye Başkanı olarak tesettür mayonun yasaklandığını açıkça belirtmek için ilgili kararlarda değişiklik yapma kararı aldım.”
2016 yılında, Cumhuriyetçiler Partisi mensubu Cannes Belediye Başkanı David Lisnard da belediye plajlarında tesettür mayo giyilmesine karşı karar aldırmıştı. Villeneuve-Loubet (Alpes-Maritimes) gibi başka belediyeler de aynı kararı almıştı. Ancak bütün bu kararlar Danıştay tarafından görüş bildirildikten sonra ilgili mahkemeler tarafından hükümsüz kabul edilmişti.
Bu yeni tesettür mayo davası, Fransız kamuoyunun çoğunluğunun din konusundaki eğilimini çok açıkça göstermiştir. Türbana, haşemaya ve İslam’a aidiyeti gösteren dinî işaretlere karşı düşmanca ve açıkça soğuk bir tavır söz konusudur. Cnews tarafından yapılan bir kamuoyu araştırmasında, ankete katılan kişilerin yüzde 74’ü haşemaya karşı olduğunu belirtti.
Fransız Toplumunun “Laiklik” Açılımı
21 Haziran toplanan Danıştay, bu itirazı bir kamu hizmeti yöneticisine, “kişilerin dinî inançlarını da göz önünde bulundurarak hizmete erişimi kolaylaştırmak için hizmetin teşkilat ve işleyişine ilişkin kuralları uyarlama” yetkisi veren içtihatların varlığını teyit etti; ama bir hatırlatma yaptı:
“Anayasa’nın 1. maddesine göre, hiç kimse dinî inançlarından yararlanarak müşterek kurallara uyma zorunluluğundan kurtulamaz. Danıştay’a göre ayrıca, bu yetkinin kullanımı kamu düzenini bozmamalı, hizmetin düzgün işleyişine zarar vermemeli ve kamu hizmetindeki tarafsızlık yükümlülüğünü göz ardı etmemeli.”
Danıştay, dolayısıyla, vardığı bu kanaatle havuzu kullananlara tarafsızlık yükümlülüğünün sertleştirilmesini ve genişletilmesini talep etti. Bu kanun yorumu, Macron’un bir önceki hükûmetindeki bazı bakanların yakın temasta olduğu Printemps Républicain gibi bazı aşırılık yanlısı grupların laiklik yorumuyla benzeşiyor.
Tesettürlü kadınların havuzlardan yararlanma hakkı için harekete geçen İnsan Hakları Birliği ve Yurttaş İttifakı Derneği, kamu hizmeti “kullanıcılarının” “dinî aidiyetlerini kıyafetleriyle gösterme” hakkına sahip olduğunu vurgulamıştı. Fakat onlar da bu hakkın edinimini sağlamada muvaffak olamadı.
Nihayetinde bu Danıştay kararı, yasal engellemeler, kararnameler ve idari kararların daimi olarak hedef aldığı Müslüman kadınlar için yeni bir yasal gerileme niteliğinde. Fransa’nın güneyindeki bazı belediyelerin plajlarında tesettür mayo giyilmesi şimdiden yasaklanmış durumda.
İçişleri Bakanı Darmanin, Danıştay’ın bu kararını Macron’un “İslami ayrılıkçılığa” karşı yürüttüğü mücadeleye destek verdiği ve siyasi yönelimiyle uyumlu bulduğu için Danıştay’ı tebrik etti.
Macron ve “İslami Kıyafet Salgını”
Devletin en tepesinden cereyan eden bir başka polemik, ülkedeki tesettür karşıtlığının varlığını bir kez daha teyit etti. Opinion adlı medya kuruluşu tarafından yapılan bir “anket” çalışması, İslami olduğu düşünülen kıyafetler giyen liseli gençlerin sayısında artış olduğunu tespit ediyor: Önceki yıllara kıyasla, daha fazla genç kadın çarşaf ve daha fazla genç erkek cübbe giyiyor. Birçok üniversitede bu konuyla ilgili endişe duyuluyor ve istihbarat servisleri bu bilgiyi doğruluyordu.
Haziran ayındaki genel seçimler için yürüttüğü kampanyada Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu anket çalışmasından haberdar oldu ve bir okulu ziyareti esnasında şu şok edici konuşmayı yaptı: “Her konuda olduğu gibi; bir salgın mevcut olduğu zaman, göstergesi de vardır ve bunun ölçümü yapılır. Dolayısıyla biz bu bilgileri (…) daimî olarak ölçüyoruz.”
Bu sözlerinden anlaşılıyor ki Fransa Cumhurbaşkanı “İslami” kıyafet giymeyi bir salgın, tedavi edilecek ve ölçümü yapılacak bir hastalık olarak görüyor. Bu demeç, İslam inancına sahip vatandaşlar için şok edici olsa da demecin politikacılar arasında elle tutulur bir tartışmayı tetiklememiş olması Fransa’da İslamofobinin ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor.
Ayrıca, bu demecin Fransa’da sömürgecilik karşıtı düşüncenin akademik temsilcilerinden birisi olan Milli Eğitim Bakanı Pap Ndiaye’nin gözünün önünde verilmiş olması, bütün olan biteni daha sarsıcı kılmaktadır. Ndiaye ise, söz konusu demece herhangi bir tepki vermedi.
HABERE YORUM KAT