1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Fransa Nereye Gidiyor?
Fransa Nereye Gidiyor?

Fransa Nereye Gidiyor?

Bu politika ile Marine Le Pen, Hollanda'da Pim Fortuny ile başlayan, Geert Wilders ile süren "modern" bir aşırı sağ çizgi arayışında. Bu hareketler için Yahudiler hedef olmadığı gibi, İsrail dostluğu İslam karşıtı ideolojilerinin bir parçası olmuş durumda

10 Aralık 2015 Perşembe 19:49A+A-

Ali Yurttagül / Zaman Gazetesi

Fransa'da Paris katliamından sonra siyasi deprem bekleniyordu. Ama depremin bu kadar şiddetli olacağı beklenmiyordu.

Marine Le Pen ile kabuk değiştiren “Front Nationale”(FN) artık oyun kurucu bir siyasi hareket. Sayılar oldukça berrak: Oyların % 30'u ile FN 13 bölgenin 6'sında birinci parti. Sarkozy öncülüğünde “Cumhuriyetçiler” ismini alan ana muhafazakâr hareket % 27 ile ikinci, Sosyalistler % 23 ile üçüncü parti. Sarkozy Pazar günü yapılacak ikinci turda Sosyalistlerin “Cumhuriyet için birlik” çağrısını yanıtsız bıraktı. Buna rağmen üç bölgede Sosyalistler adaylarını geri çekerek muhafazakârları destekleme kararı aldılar. “Front Nationale” baba Le Pen ile 1980'li yıllarda siyaset sahnesinde görünür olmuş, fakat 2014 yılına kadar % 20'yi geçen bir oy potansiyeline ulaşamamış, sistem dışında kalmıştı. Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı % 25 gibi önemli bir oy ve bu seçimler ile artık Marine Le Pen sahnede.

Fransa'da bölgeler, Almanya gibi önemli siyasi yapılar değil. Bu yüzden bu seçimlerde Avrupa seçimleri gibi katılım % 50'nin altında kaldığı için siyasi coğrafyayı tam anlamı ile yansıtmıyor. Bu seçimler buna rağmen Fransa'nın hızla aşırı sağa doğru kaydığını gösteriyor. Seçmenin “yukarıdakilere tepki gösterme” eğilimi ile aşırı sağın protesto adresi olması, seçim başarısının önemli kaynaklarından biri olduğunu düşünüyoruz. Ama bununla sınırlı değil.

Başarının altyapısını irdelediğimiz zaman ilk göze çarpan etkenin Fransa'da sürmekte olan ekonomik kriz ve gecikmiş reformlar olduğunu gösteriyor. Sarkozy ile kayıp yıllar Hollande ekibini sosyal haklarda derin “reformlara”, kesintilere gitmeye zorladı. Sosyal haklara hassas olduğu için seçilen Sosyalistlerin, sosyal hakları kısıtlaması sol tabanda kaymalara sebep oldu. FN başarısının bir zamanlar Komünistlerin etkin olduğu Kuzey ve Akdeniz sahillerine yoğunlaşması bu bakımdan tesadüf değil.  

“Küreselleşme korkusu” diyebileceğimiz bir etken de “kaybeden” veya kaybetme korkusu yaşayan seçmeni FN saflarında buluşturdu. AB karşıtı, “önce Fransa” sloganı bu korkular için bir adres. Marine Le Pen sol ama ırkçı bir söylem ile sendikaların tabanına kadar ulaşmaya çalışıyor. Mesela Le Pen'in Bayan Merkel'i 3 milyon sığınmacıya kapıları açarak “modern köle ticareti” yapmak ve Avrupa'da “ücretleri düşürmeyi” amaçlamakla suçlayan söylemi, bir zamanlar Komünistlere özgü idi. “Sosyal dumping” korkusu küreselleşme ve göç olgusunun buluştuğu önemli bir sorun.

Bu yüzden aylardır Avrupa gündeminden düşmeyen sığınmacılar meselesi Le Pen'in değirmenlerine su oldu. Benzer göçmenleri hedef alan bir söylem ile başarı arayan Sarkozy “kopyacı” olduğu için ilgi görmedi. Ama Le Pen söyleminin şahitliğini yaparak, ortak bir karşı cepheye uzak durarak Fransa'nın aşırı sağa kaymasında ana aktörlerden bir oldu diyebiliriz. Bu kapsamda Le Pen ve Sarkozy Türkiye karşıtlığında da paralel bir çizgide gidiyorlar. Tek fark, Sarkozy henüz AB karşıtı değil. Ama Le Pen'in Müslüman karşıtı söylemini, Sarkozy Türkiye karşıtı bir söylem ile karşılamaya çalışıyor. Bu yüzden Müslümanlar ve Türkiye'nin önümüzdeki meclis ve cumhurbaşkanlığı seçim kampanyalarının merkezinde olacağını beklemek yanlış olmaz.

FN içerisinde Marine Le Pen ile başarı kaynağı olan önemli bir yenilik de var. FN baba Le Pen ile, sadece göçmen karşıtı ırkçı bir siyasi hareket değil, antisemit Yahudi düşmanı bir söylem ile “klasik” bir aşırı sağ çizgide idi. Marine Le Pen hareketin kurucusu babasını Yahudi düşmanı söylemi yüzünden partiden atarak, partiyi sadece Yahudilere değil, muhafazakâr orta sınıfa da açtı. Bu politikası ile Marine Le Pen, Hollanda'da Pim Fortuyn ile başlayan, Geert Wilders ile süren “modern” bir aşırı sağ çizgi arayışında. Bu hareketler için Yahudiler hedef olmadığı gibi, İsrail dostluğu İslam karşıtı ideolojilerinin bir parçası olmuş durumda. Avrupa Parlamentosu'nda İsrail Büyükelçiliği'nin postacılığını bu partilere üye milletvekillerinin yapması Avrupa liberal ve sol Yahudiler için utanç kaynağı. Avrupa “modern” aşırı sağı, sadece Müslümanlar değil, Avrupa için de bir tehdit.

HABERE YORUM KAT