1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Fıtratımızın gereği olan soruları sormaktan çekinmeyelim!
Fıtratımızın gereği olan soruları sormaktan çekinmeyelim!

Fıtratımızın gereği olan soruları sormaktan çekinmeyelim!

Gökhan Özcan üzerine çok fazla söz söylenen "anlam arayışı" meselesinde yol, yöntem problemine dikkat çekiyor.

07 Ağustos 2023 Pazartesi 10:00A+A-

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Nefes darlığı

Acil ve öncelikli meselelerimizin ne olduğu konusunda kafamız biraz karışık şu zamanda. Altında kullanılabilir durumda bir arabası olan bir insanın filanca markanın yeni modelini almak acil bir ihtiyacı olabiliyor mesela. Ya da yaz bitmeden bir tatil beldesine kapağı atmak... Mobilyaları değiştirmek, yeni moda bir şeyler almak, filanca filmi herkesten önce izlemek ve saire... Uzatılabilir ve herkes için kişiye özel başka edinilmiş ihtiyaçlar da eklenebilir bu listeye. Bunlar her zaman yapılabilecek ya da hiç yapılmasa da olabilecek şeyler oysa, hayati bir tarafları yok. Ancak o kadar çok bu türden ‘olmazsa olmaz’la dolu ki hayatlarımız, çok daha hayati, çok daha insani, çok daha asli meselelere gündemimizde yazık ki hiç yer kalmıyor.

Hayatımıza anlam katacak, daha doğru deyişle hayatımızı anlamına kavuşturacak fikirlere ihtiyacımız var aslında en çok, bunu pek idrak edemiyoruz artık ama bu yine de böyle... O fikirler olmadıkça hiçbir şeye anlamını veremiyor, hayatın kabuğunda yaşamak zorunda kalıyoruz. Her gün değişen, genel geçer şeylere böyle ihtirasla tutkun oluşumuzun sebebi de biraz bu nefes darlığı... Nefesimiz daralıyor çünkü hayatımızın ciğerlerine çekecek oksijenimiz yok.

Oksijenden kasıt elbette anlamdır. Anlamlı şeyler yaşatır insanı, genişletir nefesini. Çünkü insan böyledir, bir anlam dünyasında yaşar, yaşamak ister. O anlam hayattan çekilip yerine ezber tarifler konursa, belki hayat sürer ama zamanla bugün yaşadığımız türden bir nefes daralması durumu ortaya çıkar.

Tabiatımızın gereği olan soruları sormalıyız yaşarken. Anlamanın yolu anlamaya çalışmak için atılan meraklı adımlarla döşenir. Böyle tekamül eder insan, böyle büyür ve insan olmanın imkanlarına, zevklerine, erdemlerine erişir. Bu herkes için böyledir, acıkmak gibi, uyumak gibi, konuşmak gibi, anlamak da tabii bir ihtiyacımızdır. Tıpkı açlık gibi, uykusuzluk gibi, anlamsızlık da perişan eder bizi. Çoğu zaman nedenini bilemediğimiz can sıkıntılarının altındaki gerçek sebep budur. Canımız sıkılır, çünkü onu besleyen anlam toprağından mahrumdur.

Anlam, bugün bize satılmaya çalışıldığı gibi bir yerden paket paket alabileceğimiz bir şey değildir. Arayarak, soru soru ilerleyerek ulaşırız anlamın ülkesine. Hazır tariflerin, ezbere anlam paketlerinin daima bir son kullanma tarihi vardır, bir yerden sonra etkilerini kaybeder, cazibelerini yitirir, ruhumuzu ikna edemez hale gelirler.

“Hayatta en önemli şey nedir? Açlık çeken bir ülkede birine bu soruyu sorarsak cevap ‘yemek’ olacak. Donmakta olan birine aynı soruyu sorarsak cevap ‘sıcak’ olacaktır. Kendini yalnız ve çaresiz hisseden birine soracak olursak cevap mutlaka ‘diğer insanlarla beraber olmak olacaktır. Ama bütün bu ihtiyaçlar giderildikten sonra, bütün insanların ihtiyacı olan bir şey var mıdır hâlâ? Filozoflar buna evet diye cevap verir. Onlara göre insan sadece ekmekle yaşayamaz. Tabii ki bütün insanlar yemek yemelidir. Ayrıca sevilmeye ve ilgi görmeye ihtiyaçları vardır. Ama bütün insanların ihtiyacı olan bir şey daha vardır: Kim olduğunu ve neden yaşadığını bilmek” diye yazmış Jostein Gaarder, ‘Sofie’nin Dünyası’ kitabında.

İnsanın kim olduğu CV’sine bakarak cevabı bulunabilecek bir soru değildir. Belki başkaları için CV’ler fikir verici olabilir ama kendisi için insan şaşmaz biçimde bundan daha başka bir şeydir, öyle olmalıdır. Kim olduğunu bilebilmek için bu soruyu içine sormalıdır her kişi. Orada CV’sinden daha başka bir şey bulamıyorsa, belli ki kendini dünyanın kalabalığında kaybetmiştir.

HABERE YORUM KAT