‘Fir’avunluk’ Benzetmesi, Allah Aşkına Nasıl Bir Söz...
Siz, 28 Şubat 1997 Zorbalığı günlerinde dershane veya okullarınız tartışılırken, üzerinizdeki baskılar yoğunlaşınca, eliniz altında bulunan eğitim kurumlarını Devlet’e devredebileceğinizi bile açıklamıştınız..
Selahaddin E. Çakırgil Yazdı:
Fethullah Bey, siz, benzerleriniz arasında ayrı bir yerde olduğu genelde kabul edilen birisisiniz. Onun için de gözler daha bir üzerinizdedir. Farklı yerlerde olanların hareketleri tabiatiyle daha bir gözaltında olur ve dikkatleri daha bir çeker.
Ancak, etrafınızdaki size bağlı ve tarafdar olanların ilgi hâlesi, bazı yanlışlarınızın bile bir ‘hikmete mebni’ gibi görülmesine de zemin hazırlamaktadır. Çünkü, te’vilcileriniz bu yolda maşaallah bir hayli marifetli de.. (Ki, geçmişte, sizin gözyaşlarınızı ve ağlamalarınızı bile ağır hakaretlerle karşılayanlar sonunda, sizin yücelticileriniz arasında yer aldı..)
Bu yüzden de, bu zamana kadar öyle beyanlarınız oldu ki, nicelerine ve defalarca, ‘bu kadarına da pesss yani...’ dedirttirecek cinsten olmuştur; ama, o tarafdarlarınızın te’villeri, yorumları hepsine taş çıkartmıştır.
*
Özellikle, 1989’larda Danıştay’ın, ‘başörtülü olarak üniversitelere gidilmesini, cumhuriyete karşı bir kalkışma, bir direniş eylemi’ olarak gösteren bir kararının laik medyada, müslüman kitlelerini daha bir derinden yaralayan saldırgan yorumlarla değerlendirildiği günlerde, İzmir- Kemeraltı Camii’ndeki bir konuşmanızda İslamî tesettür / örtünme konusunda dile getirdiğiniz görüşlerle ne kadar tartışmalı bir duruma geldiğinizi de hatırlarsınız, herhalde..
*
Daha önceleri, ‘Küçük Dünyamdan Notlar..’ ve benzeri eserlerinizde dile getirdiğiniz bazı görüşler etrafındaki tartışmaları da burada tekrarlamayalım. Haydi, 2000’li yıllarda (o zaman Sabah gazetesinde çalışan) N. Akman’a verdiğiniz mülâkatta, bir soru üzerine ‘İsteseydim, Said Nursî’yi hayatta iken görebilirdim, ama, her Erzurumlu biraz milliyetçidir, kürd olduğu için içimden görmek gelmedi..’ kabilinden söylediğiniz sözler üzerinde de tekrar durmayalım.
*
Elbette, İsrail rejiminin işgali altındaki Filistin’de, yahudi çocuklarının öldürülmesinden de elem duyulabilirdi.. Ama, aynı dönemde, müslüman halk kitleleri Filistin’de, Irak’da binler-onbinler-yüzbinler halinde öldürülürken, sizin, sadece yahudi çocukları için acı çeken bir profil oluşturmanızın uyandırdığı şaşkınlığı da haydi geçelim.
*
Kezâ, Fılistin’de, Şeyh Ahmed Yâsin’in İsrail rejimi tarafından, bir nokta atışıyla, roketle vurularak öldürüldüğü günlerde, sizin manevî himayeniz altında olduğu bildirilen yayın organlarında, -evet, tam da o günlerde- size aid ve ‘müslüman terörist değildir, terörist de müslüman değildir..’ şeklindeki tuhaf denklem ifadelerinin yayınlanmasından sonra, manevî kontrolünüzdeki eğitim kurumlarındaki öğrenciler arası tartışmalarda, Şeyh Yâsin’i terörist olarak nitelemiyenlerin derhal nasıl uzaklaştırıldıklarından da habersiz değilsinizdir, herhalde.. Kaldı ki, ‘terör’ nitelemelerinin, emperyalist odakların terör olarak nitelemesine paralel şekilde yapılması, ayrı bir tuhaflık ortaya çıkarıyordu.
*
Benzeri daha pek çok örneklerden sözedilebilir.
Ama, Gazze kuşatmasını kırmak hedefiyle insan hakları aktivistlerince yola çıkarılan ‘Mavi Marmara’ gemisine siyonist İsrail rejiminde yapılan kanlı baskından sonra, ne diyeceğiniz beklenirken, sizin, bu hareketi, ‘otoriteden izin almadan hareket etmek’le suçlamanız da unutulmaz beyanlarınızdandır, kabul buyurursanız. (Çünkü, uluslararası hukuk açısından, uluslararası sularda, açık denizlerde hareket eden hiç bir ‘tekne’, deniz aracı, herhangi bir otoriteden izin almak durumunda değildir.)
Daha sonra da, Tayyîb Erdoğan’ı, Ortadoğu’daki bazı ülkeleri memnun eden ve İsrail’le arasının bozulmasına vesile olan bir diplomasi izlemekle suçlayan beyanlar da size veya sizin grubunuza aid idi. Erdoğan’ın siyasetindeki yanlışlar elbette dile getirilebilir, ama, müslüman coğrafyalarında taa baştan, bütünüyle bir gasb ve işgal neticesinde bir terör yönetimi kurmuş olan sionist İsrail rejiminin korunmasının esas alındığı gibi bir mânâyı ortaya çıkaran bu gibi beyanlar nice kalbleri derinden yaralamıştır.