Fırat Kalkanı Harekatı Halep’e de Uzanır mı?
Türkiye çok yönlü bir dikkat kesilme ve tetikte durma konseptinden başka bir seçeneği devrede tutacak durumda değil. Bağıra çağıra gelen ve epeyden beridir gündemi meşgul eden Avrupa Parlamentosu kararı bugün beklenen sonuçla çıktı. Her ne kadar bağlayıcı bir karar olmadığı ısrarla ifade ediliyor olsa da AP’nin “müzakerelerin geçici olarak durdurulması” yönünde aldığı tavsiye kararı Türkiye-AB ilişkilerini felç edecek hamlelerden birisidir.
Türkiye’nin Şangay Beşlisi’ne doğru bir takım hamleler yapmasının temelinde öteden beri AB’nin sergilediği çifte standartlar ve dayatmaların belirleyici olduğu aşikâr. Şangay Beşlisi kendiliğinden bir cazibe merkezi değil elbette. Ancak Türkiye hem AB’ye bağımlı hem de AB’nin çok boyutlu operasyonlarına açık bir ülke olarak etkisiz bir eleman gibi bekleyecek değil.
AB’nin İticiliği, Şangay’ın Çekiciliği
Bu süreç Şangay Beşlisi’nin çekiciliğinden ziyade AB’nin iticiliğinden neşet ediyor. Bununla birlikte orta ve uzun vadede Türkiye’den daha fazla AB için de riskler içeriyor. Sıklıkla ifade edildiği üzere AB’nin gücü, kudreti ve geleceğe yönelik kapsamlı bir planlamasından kaynaklanmıyor bu tablo. İktisadi ve siyasi açıdan gün geçtikçe zayıflayan buna karşın ırkçı-ayrımcı politikalarıyla ciddi bir parçalanma sürecini tetikleyen bir AB duruyor orta yerde. Bu durum Türkiye için başlı başına bir kazanım değilse de dondurulmuş ilişki süreci felaket anlamına da gelmiyor.
Suriye cephesinden gelen haberleri de Avrupa hatta genel olarak Batı ittifakıyla yaşanan gerilimlerden bağımsız düşünmek yanlış olur. Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu’yla el Bab’a dayandığı ve bir sonraki hamlesinde Mümbic’i de hedefleyeceğini ilan ettiği bir vasatta Esed rejimine ait uçaklar tarafından vuruldu. TSK, üç askerin hayatını kaybettiği, onunun yaralandığı hava saldırısını Esed rejiminin yaptığına dair bilgi verdi ve Başbakanlık kaynakları da bu bilgiyi teyid etti. Daha önceden de Esed rejimin bu yönde tehditleri vardı ve bu saldırı acı bir sonuç verse de şaşırtıcı değildi.
El Bab’ın önünde saldırıya uğrayan Fırat Kalkanı Operasyonu birliklerine Esed rejimin kendi iradesiyle daha doğrusu Rusya’nın teşvik ve onayı dışında kalkışabilmesi çok zayıf ihtimal. Sadece PKK-PYD ve IŞİD değil onlardan daha fazlasıyla Türkiye’nin askeri varlığını tehdit olarak gören bir güç olması hasebiyle Esed/Baas rejiminin de saldırı için fırsat kolladığı besbelli. İşte burada Esed rejiminin bizzat Rusya ve İran tarafından ayakta tutulduğunu unutmaksızın bu saldırının asli failini bulmak zorundayız. Fantastik hikâyelere meraklı olanlar açısından bu işte bir FETÖ komplosu aramanın ya da Amerikan savaş uçaklarına Rus veya Esed rejimi süsü vererek olayı aydınlığa kavuşturmanın önünde bir mani yok.
Rusya ile ilişkileri geliştirmekten anlaşılan şey Rusya’nın Halep başta olmak üzere bütün bir Suriye’yi kan denizinde boğmakta olduğunu görmezden gelmek olmamalı. Unutmak ve unutturmak isteyenlere hatırlatalım: Rusya sistematik katliam ve işgallerle tescilli bir devlettir ve Amerika’dan zerre miktarı farkı yoktur. Afganistan ve Çeçenistan’ı yakıp yıkan Rusya’nın Suriye’yi imar edip refaha kavuşturmasını bekleyenlere sözümüz olamaz. Ancak her gün Halep’in üzerine binlerce ton bomba yağdıran Rusya’nın çocuk ve kadınları nasıl katlettiğini, cami, mescid, pazaryeri, okul gibi sivil mekânları nasıl da korkunç bir mezarlığa dönüştürdüğünü gayet net olarak biliyoruz.
Halep, Fırat’ın Kapsam Alanında
Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türkiye sınırlı bir bölgede yüksek riskler alarak güvenli hayat alanları oluşturmakla önemli ve örnek bir model üretmek üzere karar aldı. Bu kararla elbette kendisine yönelik kuşatma harekâtını da büyük ölçüde tasfiye etti. Amerika ve Avrupa’nın piyade birliği olarak sahaya sürdüğü PKK/PYD’nin kanton-koridor kâbusunu büyük ölçüde bitirdi. Amerika ve Avrupa’nın Türkiye’yi güneyden kuşatma hamlesi boşa çıkarıldı böylelikle. Bunları yapabilmek için bir pozisyon değişikliği ile Rusya’nın kendisine yönelik saldırgan tutumlarını azaltacak ilişkiler geliştirdi.
Rusya’nın Suriye üzerindeki hesapları kalıcı ve ağır sonuçlar üretiyorken Türkiye’nin bir çıkış yolu üretmesi icap ediyor. Halep’teki kuşatma Rusya-İran ittifakıyla mümkün kılınıyor. İran Yedi Kocalı Hürmüz’den beter bir haysiyetsizlik örneği sergileyerek Irak’ın yanı sıra Suriye’yi de hegemonyası altına almanın mücadelesini veriyor. Suriye’nin tamamını düşürmek üzere seferber olan Rusya-İran bloğunu Halep’te durduramayan Türkiye’nin ufku değil bugünü kararacaktır. Ahlaki, siyasi, iktisadi, coğrafi vs. açıdan Halep’in Antep’ten, Maraş’tan, Bursa’dan, İstanbul’dan hiç ama hiç farkı yok.
Fırat Kalkanı Operasyonu, El Bab’ın önünde çökertilmek, Mümbiç’in yakınında bozguna uğratılmak isteniyor. Çünkü El Bab, ‘kapı’ özelliği dolayısıyla Suriye’deki işgalci devletleri endişelendiriyor. Fırat Kalkanı Operasyonu, kan revan haline getirilen Halep’e de umut olmak, hayat aşılamak gibi bir misyonla teçhiz ve takviye edilmelidir. Gün gün, sokak sokak, mahalle mahalle katledilen, yakılıp yıkılan Halep’e bol miktarda oksijen vermeksizin Türkiye’nin soluğunu teminat altına alması çok zordur.
Yeni bir planlama, yeni bir konsept ile Suriye’deki direnişi güçlü kılmak Türkiye adına hayati bir karardır. Askeri operasyonu TSK ile çok fazla derinleştirmek değil bahsettiğimiz. Gerçek manadaki dost ve kardeş unsurlarla direnişi gereğince tahkim etmek yeterli olacaktır.
YAZIYA YORUM KAT