
Filistinliler silahsızlanmayı neden “kırmızı çizgi” olarak görüyor?
Direniş 1948'de Filistinlilerin Arap rejimlerine güvendikleri ve Arap ordularının kendilerini koruması için silahlarını bırakmayı kabul ettikleri zaman başlarına gelenleri de unutmadılar.
Motasem A Dalloul'un Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Gazze Şeridi'ndeki insani durum her geçen gün daha da kritik hale gelirken, İsrail işgal yetkilileri kuşatmayı sıkılaştırmaya ve kıyı bölgesine gıda, mal ve su girişini engellemeye devam etme tehdidinde bulundu.
İsrailli liderler Gazze'de yeterince gıda olduğunu ve Hamas'ın bunu bölgedeki Filistinlileri kontrol altında tutmak için bir araç olarak kullandığını iddia ederken, sahada çalışan çok sayıda BM kuruluşu bu iddiayı reddederek, İsrail saldırıları artarken gıda yardımı, tıbbi malzeme, su ve yakıt konusunda ciddi bir sıkıntı yaşandığını vurguladı.
BM'nin insani işler ofisi OCHA bir raporunda, “Sahadaki ortaklar, kitlesel sivil kayıplara ve insanları hayatta tutmak için ihtiyaç duyulan kalan altyapının bir kısmının tahrip edilmesine neden olan saldırılarda bir artış olduğunu bildiriyor” dedi.
Bu arada işgalci İsrail liderleri, Filistin direnişini teslim olmaya ve silahsızlanmaya zorlamak için sivillere karşı açlığı bir baskı aracı olarak kullandıklarını pervasızca ilan ediyor. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz bugün X'te yaptığı açıklamada, “Belirttiğim gibi İsrail'in politikası açıktır ve Gazze'ye hiçbir insani yardım girmeyecektir ve Gazze'ye insani yardımın engellenmesi Hamas'ın halka karşı bu önlemi kullanmasını engelleyen ana araçlardan biridir” dedi.
Katz sözlerine şunları da ekledi: “Mevcut gerçeklikte hiç kimse Gazze'ye herhangi bir insani yardım getirmeye hazır değil ve hiç kimse de böyle bir yardım getirmeye hazırlanmıyor.” İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu daha önce de benzer düşünceleri dile getirmiş, aşırılık yanlısı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise daha da ileri giderek Gazze'de kalan gıda depolarının hedef alınması ve imha edilmesinin yanı sıra bir elektrik jeneratörüne ya da su arıtma tesisini çalıştıran güneş enerjisi sistemine saldırılması ve bunların yok edilmesi çağrısında bulunmuştu.
Bu ağır ve insanlık dışı koşulların ortasında, daha önceki mantıksız koşullara bir yenisini ekleyen yeni bir ateşkes önerisi ortaya çıktı: Filistin direnişinin silah bırakması. Kahire'deki ateşkes görüşmeleri hakkında bilgi sahibi üst düzey bir kaynak, “İsrail'in Mısır aracılığıyla harekete ilettiği teklif, İsrail'in savaşı sona erdirme ya da Gazze'den çekilme taahhüdü olmaksızın Hamas ve diğer Filistinli grupların silahsızlandırılmasını açıkça talep ediyordu” dedi.
Filistin direnişi bu öneriye resmi yanıtını henüz açıklamamış olsa da Hamas'ın üst düzey liderlerinden Sami Ebu Zuhri şunları söyledi “Direnişin silahlarını teslim etmek milyonlarca kırmızı çizgiden biridir ve bırakın tartışmayı, dikkate bile alınamaz.”
Aynı zamanda Hamas'ın, İsrail soykırımının sona ermesi, İsrail işgal güçlerinin Gazze'den tamamen çekilmesi, yardım girişinin yeniden başlaması ve yıkıma uğrayan bölgenin yeniden inşasının başlaması karşılığında Gazze'deki direniş hareketleri tarafından tutulan tüm İsrailli esirleri tek seferde serbest bırakmaya hazır olduğunu vurguladı.
İsrail'in direnişin silahsızlandırılmasıyla ilgili maddeyi, soykırımını sürdürmek ve direnişi dize getirmek için daha fazla zaman kazanmak amacıyla eklediğine inanıyorum. Dünyaya ve esirlerin ailelerine Tel Aviv'in, Hamas'ın reddettiği çözümler sunduğunu göstermeye çalışıyor.
Ancak bu, İsrail'in bu yeni talep konusunda ciddi olmadığı anlamına gelmiyor. İsrailli liderler, Hamas'ın silahsızlanmayı kabul etmesi halinde El Fetih gibi işe yaramaz bir Filistin direniş grubuna dönüşeceğini, zaman içinde silikleşen açıklamalar yapacağını ama halkına gerçek bir destek sağlamayacağını biliyor. El Fetih gibi silahsız kalan Hamas da işgali ve eylemlerini savunmaya başlayabilir.
Ancak Filistin direnişi, silahsızlandırma planlarının soykırıma son vermeyeceğinin, aksine İsrail-Amerikan planının Filistinlileri Gazze'den kolayca ve herhangi bir direniş biçimi olmaksızın çıkarmaya yönelik bir adım olacağının farkındadır.
Filistin direnişi, silahlarını bırakmanın Filistinliler için uluslararası kanun ve sözleşmelerle garanti altına alınmış bir haktan, İsrail işgaline karşı silahlı direniş hakkından vazgeçmek anlamına geldiğine inanmaktadır.
Direniş aynı zamanda 1948'de Filistinlilerin Arap rejimlerine güvendikleri ve Arap ordularının kendilerini koruması için silahlarını bırakmayı kabul ettikleri zaman başlarına gelenleri de unutmadılar.
Filistin direnişi Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında ve Lübnan'daki Qana'da yaşananları unutmamıştır. Direniş liderleri, İsrail işgalinin işgal altındaki Batı Şeria'da El Fetih'in hâkimiyetindeki Filistin Yönetimi (FY) tarafından yönetilen Filistinlilere nasıl davrandığına bakıyor.
Bir yerleşimcinin bir Filistin Yönetimi yetkilisini nasıl gözaltına alabildiğini veya Filistin Yönetimi başbakanının bir yerden taşınmasını nasıl engelleyebildiğini görüyorlar. Aşırılık yanlısı bir İsrailli yerleşimcinin bir Filistin köyünü yakıp cezasız kalırken, İsrail zırhlı aracına taş atan Filistinli bir çocuğun nasıl öldürüldüğünü görüyorlar.
Filistin direnişi ve destekçileri için silahlarını bırakmayı imkânsız kılan binlerce neden var. Filistinliler silah bıraksa da bırakmasa da İsrail'in ilan edilmiş hedefi onları öldürmektir. Elleri arkadan bağlı olmaktansa ellerinde silahlarıyla öldürülmeyi tercih ediyorlar.
Ebu Zuhri, “Teslim olmak Hamas hareketi için bir seçenek değildir ve halkımızın iradesini kırmayı kabul etmeyeceğiz” dedi. “Hamas teslim olmayacak, beyaz bayrak çekmeyecek ve tüm baskı kartlarını sonuna kadar kullanacaktır.”
* Motasem A Dalloul, MEMO'nun Gazze Şeridi'ndeki muhabiridir.
HABERE YORUM KAT