1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. "Filistin'in özgürlüğünü savunmak, her özgür insan için bir şeref meselesidir!"
"Filistin'in özgürlüğünü savunmak, her özgür insan için bir şeref meselesidir!"

"Filistin'in özgürlüğünü savunmak, her özgür insan için bir şeref meselesidir!"

Mısırlı İslamcı kanaat önderi Tarık el-Zumer, Siyonist gazeteci Ehud Yaari'nin kendisi hakkında ithamlarına cevap veriyor.

08 Eylül 2024 Pazar 17:30A+A-

HAKSÖZ HABER

2011 Devrimi’ne kadar Mısır’daki diktatörlük rejimleri tarafından hapiste tutulan ve devrimden sonra serbest kalan İnşa ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tarık el-Zumer, kendisi hakkında Siyonist gazeteci Ehud Yaari’nin kaleme aldığı bir makaleye cevap veriyor.

Tarık el-Zumer, Mısır’da Müslüman Kardeşler’e mensup olmayan en etkili İslamcı isimlerden birisi sayılıyor. Zumer, Sisi’nin gerçekleştirdiği darbeden önce Katar’a yerleşmek zorunda kaldı ve bir daha Mısır’a dönemedi.

Tarık el-Zumer

Yaari'ye cevap: Filistin'in özgürlüğünü savunmak, her özgür insanın arzuladığı bir şeref meselesidir!

Channel 12'de yayınlanan son makalesinde Siyonist gazeteci Ehud Yaari, beni aşırıcılıkla suçladı ve Mossad'ın beni doğrudan hedef alması çağrısında bulundu. Bu saldırı, Filistin davasına sürekli desteğime dayanıyor ki bu da Yaari tarafından "terörizmi yüceltmek" olarak nitelendirildi. Oysa gerçekte benim tüm yaptığım Filistin halkının haklarını uluslararası hukukun belirlediği ve dünya kurumlarının kabul ettiği çerçevede savunmaktır.

Filistin'deki çatışma: Küresel bir mücadele merkezi

Yaari, yazısında Arabi21'de yayımlanan "Gazze, Dünyayı Yönetme Mücadelesinin Merkezi mi Oldu?", "Gazze Savaşı'nın Stratejik Hedefleri ve Boyutları" ve "Aksa Tufanı Yeni Siyasi Haritaları Nasıl Şekillendirdi?" başlıklı makalelerimde dile getirdiğim temel gerçekliği çarpıtmaya çalıştı. Bu makaleler, Filistin'deki çatışmanın artık sadece yerel veya bölgesel bir anlaşmazlık olmadığını aksine uluslararası düzenin liderliği için küresel bir mücadele haline geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Siyonizm, Batı'nın hegemonik uzantılarından biri olarak işgal ve sömürgecilik yoluyla varlığını pekiştirmeye çalışıyor. Buna karşılık Gazze ise özgürlük ve adalet için savaşan meşru bir direniş merkezi olarak boy gösteriyor.

Bu makalelerde açıkça belirttiğim gibi, Filistin'deki çatışma, politikalarını askeri ve ekonomik hegemonya üzerine inşa eden Batı ile özgürlük ve adalet değerlerini yücelten İslam dünyası arasındaki medeniyetler çatışmasını temsil ediyor. Bu çatışma, Batı'nın kendisiyle değil, Batı'nın Filistin'deki Siyonist projeye verdiği destekle ilgilidir.

ABD'nin Gazze savaşındaki rolü

Yaari, makalesinde, "Aksa Tufanı"nı yücelttiğimi ve Gazze'nin İslam ile Batı ya da ABD-İsrail ile Müslümanlar arasındaki çatışmanın kilit bir savaş alanına dönüştüğünü ortaya koyduğunu iddia etti. Evet, bu tezi destekliyorum ve bu birçok Batılı ve İsrailli liderin de dile getirdiği bir gerçektir. ABD artık İsrail'e dolaylı bir destekçi olmanın ötesine geçti; bu saldırıya açık ve pervasız bir şekilde liderlik etmektedir ve bu da Gazze'ye karşı gerçekleştirilen askeri operasyonlar sırasında net bir şekilde ortaya çıktı. ABD'nin İsrail'e sağladığı sınırsız askeri ve siyasi destek, uluslararası hukukun tüm kurallarına karşı büyük bir meydan okumadır.

Defalarca kınadığım Gazze'ye yönelik saldırı, tüm uluslararası normlara ve anlaşmalara karşı açık bir ihlaldir. BM Güvenlik Konseyi, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği eylemlerin uluslararası hukuka aykırı olduğunu defalarca belirtmiştir. Ancak Washington, uluslararası iradeye karşı gelerek Siyonist rejime desteğini sürdürmektedir.

Filistin halkının haklarını savunmak: Bir suç değil, bir haktır!

Makalelerimde savunduğum şey, BM ve birçok uluslararası kurum tarafından tanınan Filistin halkının haklarını yasal ve siyasi olarak desteklemekten başka bir şey değil. Filistin direnişine verdiğim destek, uluslararası hukukun tanıdığı meşru direniş hakkının savunulmasıdır. Direniş bir terörizm değildir; aksine tüm yasalar ve öğretiler tarafından tanınan bir haktır.

Yaari, duruşumu çarpıtmaya çalışırken, uluslararası toplumun da Filistinlilerin işgale karşı direniş hakkını tanıdığını göz ardı ediyor. Hukuka aykırı olan Filistin halkının haklarını savunmak değil işgali normalleştirmek ve desteklemektir! Yaari gibi Siyonizm destekçilerinin söylemleri Gazze’deki sivillere yönelik aşırı güç kullanımını haklı çıkaramaz ve bu saldırıya karşı çıkan herkesin aşırılık yanlısı veya terörist olarak yaftalanmasını da meşrulaştırmaz.

İnşa ve Kalkınma Partisi: Yadsınamaz gerçekler

Yaari'nin asılsız iddialarından biri de Mısır'da bir siyasi parti kurma girişimimin başarısız olduğu yönündeki iddiasıdır. Aslında, bu iddialar gerçeğin tamamen tersidir. Ocak Devrimi'nin ardından, Ekim 2011’de ben ve arkadaşlarım, Mısır Parlamentosu'nda 25 sandalye kazanan İnşa ve Kalkınma Partisi'ni kurmayı başardık. Bu parti, Mısır'da özgürlükleri, sosyal adaleti ve demokrasiyi savunan siyasi sahnenin bir parçasıydı. 2020 yılında Mısır’da geniş çaplı İslami partilere yönelik baskılar sonucunda yasaklandı.

Yaari, bu başarıyı küçümsemeye çalışarak, benim ve arkadaşlarımın Mısır'daki siyasi sahnede etkisini azaltmaya çalışıyor ki bu, Mısır rejiminin siyasi hakları ve özgürlükleri savunan tüm hareketleri bastırma girişimleriyle uyumlu bir duruştur. Gerçek şu ki, İnşa ve Kalkınma Partisi, Mısır'da siyasi özgürlükler ve adalet mücadelesi için bir ses olmaya devam etti ve etmektedir.

Sosyal medya hesaplarımın kapatılmasına yönelik teşvik

Yaari, beni kişisel olarak hedef almakla yetinmedi, aynı zamanda X (eski Twitter), Facebook ve YouTube gibi sosyal medya hesaplarımın kapatılması çağrısında da bulundu. Bu yeni bir durum değil; zira Filistin halkının meşru haklarını savunan herkes, bu platformlarda sürekli susturulmaya çalışılıyor. Hesapların kapatılması ve kişisel sitelerin engellenmesi çağrısı, Filistin davasına destek veren herkesi hedef alan kapsamlı bir kampanyanın parçasıdır.

Burada vurgulamak gerekir ki bu platformlar, iddia ettikleri gibi özgür bir ifade alanı değildir; aksine, Siyonist işgale karşı çıkan ve Filistin davasını savunan seslere karşı sansür politikaları uygulamaktadırlar. Yaari’nin bu teşviki, ifade özgürlüğüne ve halkların davalarını savunma haklarına karşı yürütülen bu baskıcı kampanyanın bir parçası olarak görülebilir.

İnkar etmediğim bir suçlama ve iftihar ettiğim bir onur

Yaari, makalesinde,İsrail’de tanınmadığımı, ancak Arap gençleri, özellikle Filistin'deki gençler arasında tanındığımı iddia etti. Burada Yaari’ye şunu söylemek istiyorum:

Bu, benim iftihar ettiğim bir onur ve inkâr etmediğim bir suçlamadır. Filistin’de ve Arap dünyasında tanınmak, Filistin davasını ve halkının özgürlüğünü savunan her Müslüman için bir onurdur. Filistin’in kurtuluş davasını savunmak, bu dünyadaki her insanın sorumluluğudur ve Gazze, Ramallah ve diğer Filistin şehirlerindeki gençlerin beni tanıması, onurla taşıdığım bir şeref nişanıdır.

Filistin meselesi, Arap ve İslam dünyasının ana davasıdır ve bu dava, mücadele ve özgürlüğün en büyük simgesidir. Bu davayı savunan herkes, Arap halklarının gönlünde özel bir yere sahiptir. Yaari, bu onuru bir suçlama olarak göstermeye çalışsa da gerçek şu ki, Filistin halkının yanında duran herkes Filistin'de ve dünyanın dört bir yanında tanınacak ve takdir edilecektir!

Açık bir tartışmaya davet

Son olarak, Yaari'nin beni aşırıcılıkla suçlamasını ve hedef göstermesini haklı çıkarmaya çalıştığını görüyorum. Ancak ona ve herkese şunu söylüyorum: Eğer Yaari, iddialarının doğruluğundan eminse, onu tarafsız bir yerde açık bir tartışmaya davet ediyorum. Bu tartışmada, görüşlerini ve iddialarını tüm dünyaya gösterebilir. Bu tartışma, Siyonist iddiaların yalanlarını ortaya çıkarmak ve Filistin’de devam eden çatışmanın gerçek yüzünü göstermek için bir fırsat olacaktır.

Yaari’nin suçlamaları ve Mossad’a yaptığı çağrılar, beni Filistin davasını savunmaktan alıkoymayacak. Her türlü iddia ve suçlamayı alenen tartışmaya ve karşılamaya hazırım!

HABERE YORUM KAT