Ramona Wadi'nin MEMO’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.

Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas Mart ayında AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile bir araya geldi. Toplantı, artık geçerliliğini yitirmiş olan iki devletli paradigma, Filistin Yönetimi'nin reformu ve bu amaçla finansman sağlanması konularındaki olağan söylemlerle doluydu.

Dün Reuters, AB'nin Filistin Yönetimi'ne reformu desteklemek üzere üç yıllık 1.8 milyar dolarlık bir paketle fon sağlayacağını bildirdi. Avrupa Komisyonu'nun Akdeniz'den sorumlu üyesi Dubravka Suica'ya göre, “Kendilerini reforme etmelerini istiyoruz çünkü reform yapmadan, sadece bizim için değil, İsrail için de bir muhatap olmak için yeterince güçlü ve güvenilir olmayacaklar.”

Bu mantık çarpıktır.

Bu tek bir şeyi açıkça ortaya koymaktadır: AB, Filistin Yönetimi'nin Filistin halkına karşı hareket edebilecek kadar güçlü olmasını ve kendilerini Filistin Yönetimi'nden çok daha fazla ilgilendiren bir siyasi süreçte kendi muhatapları olmalarını engellemesini istemektedir.

AB'nin Filistin Yönetimi'ne sağladığı finansmanla ilgili olarak Kallas şunları söyledi: “Bu, Filistin Yönetimi'nin Batı Şeria'daki Filistin halkının ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetini güçlendirecek ve koşullar elverdiğinde Gazze'yi yönetmeye geri dönmesi için onu hazırlayacaktır.” Elbette zaman çerçevesi yok, çünkü koşullar her zaman İsrail'e bağlı olacak. Finansman İsrail'in Gazze'deki soykırımı için zaman kazandırıyor. Bu arada, işgal altındaki Batı Şeria'daki Filistinlilerin ihtiyaçlarını ihmal etmekle kalmayıp, örneğin Cenin'de görüldüğü üzere insani ve siyasi ihmallerini daha da arttıran Filistin Yönetimi, birkaç yıl daha AB desteği alacağından emin olabilir. Yani, insani paradigma Brüksel tarafından finanse edilen hayali devlet inşası ile ilgili kaldığı sürece.

Ayrılan bütçeden BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) yılda 82 milyon Avro alacaktır.

Avrupa Komisyonu'nun yardımını detaylandıran açıklamasındaki en anlamlı cümle hemen sonda yer almaktadır. “Bu tanımlama Filistin Devletinin tanınması olarak yorumlanamaz ve Üye Devletlerin bu konudaki bireysel tutumlarına halel getirmez.”

Fransa'nın bu yılın haziran ayına kadar Filistin Devletini tanıyabileceğini açıklaması, sembolik bir jest olsa da, AT'nin ne kadar uzak olursa olsun Filistin'in bağımsızlığına ilişkin tüm olasılıklardan kendini soyutlama isteğini göstermektedir. Bu da insanı asıl soruya geri götürüyor:

AB neden bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek için Filistin Yönetimi'nin devlet inşasını gerçekten finanse ediyor?

İsrail ve AB'nin amaçları doğrultusunda Filistinli bir oluşumun finanse edilmesi, kendilerinden hala sadece insani meseleler bağlamında bahsedilen Filistinliler için iyiye işaret değildir. Siyasi amaçlar sadece İsrail'in müttefiklerine ayrılmıştır ki Filistin Yönetimi de işgal devletiyle işbirliği yaptığı pek çok örnekte görüldüğü üzere bunlardan biridir.

Ancak Batılı diplomatlar, Abbas tarafından defalarca ertelenen önemli bir demokratik uygulamanın - demokratik yasama ve başkanlık seçimleri - AB'nin savaş sonrası Gazze vizyonunda bir kez bile yer almadığını, Filistin Yönetimi'nin bölgede siyasi otoriteyi ele geçirmeye ve Filistinlileri farklı sefalet biçimlerine maruz bırakmaya kararlı olduğunu hatırlamakta fayda var. AB, Filistinlilerin özgürce oy kullanmalarına izin verilmesinden ve muhtemelen mevcut El Fetih-Hamas çift kutupluluğuyla hiçbir ilgisi olmayan alternatifleri seçmelerinden ne kadar korkuyor? Filistin Yönetimi'ni finanse etmek gerçekten de bir amaca hizmet etmektedir; Filistin’i yok etmek.

*Ramona Wadi, bağımsız bir araştırmacı, serbest gazeteci, kitap eleştirmeni ve blog yazarıdır. Yazıları Filistin, Şili ve Latin Amerika ile ilgili çeşitli temaları kapsamaktadır.