1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Filistin Yönetimi'nin Cenin'e yönelik acımasız kuşatması meşruiyet krizini derinleştiriyor
Filistin Yönetimi'nin Cenin'e yönelik acımasız kuşatması meşruiyet krizini derinleştiriyor

Filistin Yönetimi'nin Cenin'e yönelik acımasız kuşatması meşruiyet krizini derinleştiriyor

Filistin halkı can kayıplarını ya da Şebbiha tarzı dayak ve işkenceyi unutmayacaktır.

03 Ocak 2025 Cuma 18:25A+A-

Yara Hawari’nin al-Jazeera’de yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.

 

28 Aralık günü, gazetecilik öğrencisi Shatha Sabbagh, annesi ve kız kardeşinin iki küçük çocuğuyla birlikte işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin kentindeki evinden dışarı çıktılar. Bir süre sonra Shatha, bir keskin nişancının kurşunuyla başından vurularak öldürüldü. Henüz 21 yaşındaydı.

Shatha, usta gazeteci Shireen Abu Akleh'in 2022 yılında İsrail rejimi tarafından öldürüldüğü mülteci kampında öldürüldü. Ancak arada bir fark vardı; Shatha bir İsrail rejimi askeri tarafından öldürülmedi. Ailesine göre, hayatına son veren kurşun Filistin Yönetimi Güvenlik Güçleri (PASF) tarafından ateşlendi.

Geçtiğimiz ay boyunca PASF, Batı Şeria'nın kuzeyindeki silahlı direnişi kırma çabalarının bir parçası olarak İsraillilerle koordineli bir şekilde Cenin mülteci kampını kuşattı.

Filistin Yönetimi diğer birçok kent merkezinde İsrail işgaline karşı direnişi tehdit ve baskı yoluyla bastırmayı başarmış olsa da, kuzeyde silahlı direniş gruplarının hala mevcut olduğu yerler var. Cenin şehri ve özellikle de Shireen ve Shatha'nın öldürüldüğü mülteci kampı bu yerlerden birisi. Bu nedenle 15,000'den fazla kişiye ev sahipliği yapan kamp, direnişin ve kararlılığın sembolü olarak görülmeye başlandı ve PASF'ın “başının belası” haline geldi.

Aslında Filistin Yönetimi'nin varlığı, sözde kontrolü altındaki tüm bölgelerde İsrail rejimine karşı bu tür bir direnişi ortadan kaldırmaya dayanıyor. Bu nedenle, eylemlerini sürekli olarak İsrail ordusu ile koordine etmekte ve çoğu zaman onlardan ayırt edilemeyen baskı taktiklerini kullanmaktadır. Aslında farklı üniformaları olmasa PASF'ı İsrail ordusuyla karıştırmak işten bile değil.

İsrailliler Gazze'deki soykırımlarına devam ederken, PASF da Cenin'e karşı kendi saldırganlık eylemlerine girişti. Mülteci kampını amansız bir kuşatma altına aldılar, suyu ve elektriği kestiler ve çoğu temel malzemenin girişini yasakladılar. PASF ayrıca direnişçilerin hareketlerini kısıtlamak için çatılara keskin nişancılar yerleştirdi ve sokaklara kontrol noktaları kurdu.

Bunun yanında dayak, tutuklama ve işkence raporları da var. Filistin Kızılay Derneği'nden bir ekip, kuşatma altındaki ailelere ilaç ulaştırmaya çalışırken iki buçuk gün boyunca gözaltına alındıklarını, dövüldüklerini ve sorgulandıklarını ifade ettiler.

Filistin sosyal medyasında dolaşan bir videoda iki adam tek ayak üzerinde durmaya ve “Başkan Ebu Mazen (Mahmud Abbas) Allah'tır” cümlesini tekrar tekrar okumaya zorlanıyor. Bir başka videoda ise PASF üyeleri, Filistin Yönetimi'nin Cenin mülteci kampına yönelik kuşatmasını eleştirdiği için genç bir adamı anlamsız bir şekilde dövüyor. Hiç şaşırtıcı olmayacak ama birçok kişi PASF'ı tanımlamak için “şebbiha” kelimesini kullanıyor - bu terim genellikle Suriye'nin eski diktatörü Beşar Esad'a sadık güçler ve gruplar için kullanılan bir terim.

Kamp sakinleri protesto için sokaklara döküldü ve Filistin Yönetimi'ne acımasız saldırılarını durdurması ve Filistinliler arasında kan dökülmesine son vermesi çağrısında bulundu. Ancak bu çağrılar görmezden gelindi. Bunun yerine PASF, direnişçilerin ya silahlarını bırakmaları ya da kampı terk etmeleri konusunda ısrar ediyor ki direnişçiler her ikisini de kategorik olarak reddediyor. Bunun nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil ama kesin olan bir şey varsa o da bu operasyon sona ermeden daha fazla Filistinlinin kanının döküleceği.

Filistin Yönetimi liderliği için Cenin'deki operasyon çok daha büyük bir resmin parçasıdır - bu da kendisini ateşkes sonrasında Gazze'yi devralacak organ olarak konumlandırmasına olanak tanır. Mantık şu: Filistin Yönetimi, Batı Şeria'daki silahlı direnişi bastırabileceğini ve hatta ortadan kaldırabileceğini kanıtlayabilirse, İsrail ve ABD Gazze'ye yerleşmesini kolaylaştıracaktır. Ancak Biden yönetimi Filistin Yönetimi'nin yönetimi devralmasını destekleyeceğini belirtirken, Netanyahu hükümeti böyle bir işaret vermedi ve tam tersine böyle bir senaryoyu reddedeceğini kesin bir dille ifade etti. Buna rağmen Filistin Yönetimi, efendisinin masasından daha fazla kırıntı koparmak umuduyla yerel uygulayıcı rolünü oynamaya devam ediyor.

Filistin Yönetimi, suçluluğunu kanıtlamak ve yaraya daha fazla tuz basmak istercesine, kısa bir süre önce Cenin'le ilgili haberlerinden dolayı cezalandırmak amacıyla El-Cezire'nin işgal altındaki Batı Şeria'daki faaliyetlerini askıya alma kararını açıkladı. Filistin Yönetimi, Gazze'de devam etmekte olan soykırıma ilişkin yayınlarına doğrudan yanıt olarak Mayıs 2024'te medya ağını yasaklayan İsrail hükümetinin izinden gidiyor.

Filistin Yönetimi liderliğinin ihaneti ve İsrail rejimi ile güvenlik koordinasyonu yeni bir şey olmasa da, Cenin'de devam eden kuşatma Filistin halkına ihanetini yepyeni bir seviyeye taşımıştır. Sivillerin kanını rahatça dökmesi ve Şebbiha tarzı dayak ve işkence, Filistin halkı tarafından asla unutulmayacak ya da affedilmeyecek kırmızı çizgileri aşmaya fazlasıyla istekli olduğunu göstermektedir. Bunların hiçbiri, Gazze'de devam eden soykırıma karşı anlamlı bir duruş sergileyemediği için zaten meşruiyet krizi yaşayan bir liderliğin uzun ömürlü olacağına işaret etmiyor.

 

*Yara Hawari, Filistin Politika Ağı Al-Shabaka'nın Filistin Politikası Araştırmacısıdır.

HABERE YORUM KAT