Filistin direnişi modernliğin tüm maskelerini indirmeye devam ederken...
Yasin Aktay, Filistin'deki direnişin bütün dünyada Batıya karşı olan güvensizliği derinleştirdiğine dikkat çekiyor.
Yasin Aktay / Yeni Şafak
Firavunların kendilerini savunma hakkı Musaların önlenemeyen gelişi
İsrail 64 gündür irtikâp ettiği insanlık dışı suçlarında her geçen gün çıtayı daha da yükseltiyor. İnsanlık dışına çıkışında akla hayale gelmeyecek seviyeler deniyor. Bu da yapılamaz artık denilebilecek her şeyi yapıyor.
Gazze’de doğrudan sivil hedeflere yönelik saldırıları sonucu ölen Gazzelilerin sayısı 20 bin sınırına dayanmış durumda ve bunların büyük çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlı insanlar. Buna mukabil, şu ana kadar kayda değer hiçbir askeri hedefini tutturabilmiş değil. Saldırılarına başladığı günden beri ilan ettiği Hamas’ı bitirme noktasına ancak Gazze’yi içinde yaşayan bütün insanlarla birlikte tamamen bitirirse ulaşabileceğini hesaplıyor.
O hedefe gitmek için gerekli çocuk ölümlerinin sayısının kaç olması gerektiğini insanlar saf saf soradursun. İsrail için “çocuk öldürmek” ile ilgili hiçbir ahlaki-vicdani sınırın veya rezervin kalmamış olduğu anlaşılıyor. Sadece çocuk öldürmekle ilgili değil, yaşlı, kadın, sivil, gazeteci, sağlık çalışanı, yardım görevlisi öldürmeye dair uluslararası toplumda kabul edilmiş hiçbir sınır İsrail’i bağlamıyor. Cüretini aldığı, kendisini sınırsızca şımartan bir ABD ve Avrupa var nasıl olsa.
Ahlaki kuralların, çiğnendiğinde bir yaptırımı olmadığında rahatlıkla çiğnenebildiği bir düzenin bütün kuralları, bütün iddiaları, bütün söylemleri sahtedir. İsrail yaşadığımız dünya düzeninin, aydınlanmacı modernizmin bütün kredilerini, değerlerini, sembolik sermayesini Kassam Tugayları karşısında çarçur etmeyi göze alabilecek kadar çaresiz. Batı dünyası da üç yüz yıldır biriktire geldiği laik, aydınlanmacı, rasyonalist, demokratik değerlerin tamamını müflis din bağnazı Siyonizm’e olan borcu karşılığında bozdurmayı göze alacak kadar sefil.
İsrail’in Gazze’de işlediği her insanlık suçunun biraz daha korkuncunu, biraz daha alçağını her geçen gün işlediğini görüyoruz. Hastane, okul, cami, kilise, Pazar yeri bombardımanlarının ilklerine gelen tepkilere karşı kendini bir şekilde savundu ama sonra bu savunmalardan da vazgeçmiş görünüyor. Nasılsa çivi çiviyi söker, bir sonraki daha alçakça suç, önceki bütün suçları hafifleterek unutmaya, üzerinde durulmaz seviyede önemsizleştirmeye yarıyor.
Hastaneleri bombaladığına göre, hava bombardımanıyla sivillerin rastgele öldürülmesinin lafı mı olur? Hastaneleri basıp içinde tedavi görmekte olan kundaktaki bebekleri de öldürdüğüne göre, hava saldırılarıyla hastane bombalamanın lafı mı olur? Kendi uyarısıyla güneye doğru gitmekte olan ambulans konvoylarını da bombalayıp yüzlerce yaralıyı öldürdüğüne göre bunun da lafı mı olur? Böylece iğrençlikte kat ettiği her aşama İsrail için insanlıktan çıkışın sonraki aşaması için de bir vize, hatta bir kazanıma dönüşüyor. Nasıl olsa yaptırım gücüne sahip olan ABD ve Avrupa ve de buna itiraz edebilecek İslam ülkelerinin liderleri çantada keklik.
İnsanlıktan çıkıştaki yeni seviyede İsrail teröristleri Gazze’de rastgele yakaladıkları bütün insanları soyup meçhule götürüyorlar. Bir başka görüntüde yine iç çamaşırlarından başka üzerinde libasları olmayan insanların bir hendeğin başında gözleri kapalı olarak infaza hazır oldukları görülüyor. Bu gerçekten korkunç bir şey. Soykırım için başka belgeye gerek yok.
Bu kadarını da yapabilen İsrail’in bebek öldürmekle ilgili suçlamaları haydi haydi ne kadar satın almış olduğunu tahmin edebiliriz. İnsanlarda vicdanı ayaklandıran, şahit olunan her sahnesi tüyleri diken diken eden, insanı insanlığından utandıran bu manzara karşısında suçlanmayı, lanetlenmeyi önemsememe noktasına getiren şey nedir İsrail’i?
Ölen 20 bine yakın Gazzelinin neredeyse on binden fazlası çocuk ve bunların hiçbiri bir rakamdan ibaret değil, hepsinin bir ailenin ruhunun ruhu olduğu capcanlı, güzel mi güzel, hayat dolu hikayeleri var.
İsrail’e bu kadar korkunç bir cürüm işleten şey kuşkusuz Firavunlara özgü paranoyakça korkuları. Firavun’a İsrailoğullarının erkek çocuklarını öldürten şey nihayetinde bir kehanete göre bu kavmin içinden çıkacak birinin Firavun’u tahtından indireceği kehanetiydi. Kendi iktidarına tutkuyla bağlı olduğu için bu kehaneti paranoyakça ciddiye alan Firavun İsrailoğullarının erkek çocuklarını öldürüyordu ama kız çocuklarını sağ bırakıyordu.
İsrail’in paranoyak korkuları kız-erkek ayırt etmeden bütün çocukları öldürme noktasına vararak Firavun’u da fersah fersah aşıyor.
Korkusunu bazı İsrailli yetkililer açıkça ifade ediyor zaten. Elon Musk da Gazze’deki eğitim ortamına, atmosferine işaret etti. Bu ortamda yetişen insanların İsrail’e dost olmaları, soykırımcı, katliamcı İsrail’den intikam almayı düşünmeden büyümeleri mümkün müdür? Bu sözler ve bu tespitler giderek sorgulanmadan bir tabu gibi kabul edilen “İsrail’in kendini savunma hakkı”nın istendiğinde hangi uçlara kadar genişletilebildiğini de gösteriyor.
Saldırgan, katil, katliamcı, soykırımcı İsrail’in ve bir tek onun kendini savunma hakkı vardır. Başka kimsenin kendini savunma hakkı yoktur. Kendini savunmak isteyen, bu savunma adına en ufak bir şiddet eğilimi gösteren herkes teröristtir ve tehdittir. 15 yaşına geldiğinde kuşkusuz İsrail’e karşı asla boyun eğmez ve taviz vermez bir savaşçı olacak olan bebekleri kundaklarındayken öldürmeye nasıl itiraz edilebilir? İsrail’in bugün sözüm ona medeni dünyaya da kabul ettirdiği bakış açısı budur. Asla kabul edilemeyecek bu bakış açısı belli ki Avrupa ve ABD tarafından da İsrail’in kendini savunma programının olabildiğince olağan bir adımı olarak kabul edilmiştir.
Tabi bu yolun Filistinli çocuğun büyümesini ve bir Musa gibi Firavunların karşısına dikilmesinin önünü kapatacağı zannı bütün Firavunların en büyük yanılgısı. Bugün dünya ordusuna kök söktüren Kassam Tugaylarının neredeyse yüzde 85’ İsrail tarafından önceki savaşlarda öldürülmüş mücahitlerin çocukları, yetimler ordusu.
Hepsinin yüzünde, sözünde, gözünde tek bir mesaj var: son neferimize kadar, son nefesimize Firavunların ensesindeyiz.
HABERE YORUM KAT