Filistin davasının öğrettikleri
Filistin meselesini takip edenler açısından tüm gelişmeler sadece malumun ilamı kabilinden şeyler. Hepimiz dejavu yaşıyor gibiyiz. Ancak, medya ve iletişim imkânlarının bu kadar geliştiği bir çağda kadın, çocuk ve sivil insanlara yönelik böylesine korkunç bir soykırımı bu kadar alenen ve pervasızca işlemek, dünyanın görece denge ve istikrar kurumlarını ve bu kurumların üzerine inşa edildiği hâkim Batılı paradigmaların tümü üzerindeki yalan perdesini yırtarak çöpe attı.
İzzeddin el Kassam Tugaylarının başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu; hayatın sosyal, siyasal, uluslar arası ilişkiler ve daha pek çok alanında bize öğrettiği dersler, ibretler ve örneklikler boyutuyla insanlık tarihinde yeni bir sayfa açtı.
7 Ekim günü başlayan bu operasyon, dünyanın gündemini değiştirmekle sınırlı kalmayacak, dünyanın gidişatını da değiştirecek, buna hiç kimsenin şüphesi olmasın. Evet, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Gazze’de işlenen soykırım bize şunları öğretti:
Birincisi, Batı dünyası açısından Müslümanlar ‘insan’ kriteri taşımıyor. Her gün onlarca kadın, çocuk, sivil insanın hunharca katledilmesi sadece rakamlardan ibaret istatistiki bir bilgidir. Hayvan muamelesi de görmüyor. Çünkü hayvanların da yasal teminat altına alınmış belli hakları ve insan vicdanında belli bir karşılığı var. Dolayısıyla, yaşam hakkı, özgürlükler, insan hayatının kutsallığı gibi tanım ve kavramların Batının zihin dünyasındaki karşılığı farklıdır. İnsanlık tarihi boyunca belli bir birikim sonucunda ve tecrübe ile ulaşılan evrensel değerler, Batı prizmasından süzülerek yeniden tanımlanıyor.
Dolayısıyla medya, sağlık, hukuk, güvenlik gibi tüm uluslar arası kurum ve kuruluşlar esasında aynı zihniyetin ürünü ve belli bir amaca hizmet etmek üzere teşekkül ettirildikleri için Filistinli çocukların payına buralardan bir şey düşmüyor. Henüz dünyaya gözlerini yeni açmış Filistinli bir çocuğun bombalarla paramparça edilmesine engel olma çabası örneğin LGBT-İ hakları çerçevesinde dillendirilen cinsel kimlik tercihi ve bu alandaki çabaları desteklemekten daha değerli ve anlamlı değildir. Siyonist İsrail Devleti tüm bunları bildiği içindir ki sivil yerleşim alanlarını, camileri, okulları, mülteci kamplarını canice bombalıyor.
İkincisi, İslam coğrafyasında yaşayan Seküler / Batıcı şaşkınlar daha zelil bir haldedir. Batılılar hiç değilse tüm bu melanetleri işlerken referansta bulundukları kutsal metinleri, belli bir tarih ve toplum anlayışları ve bu anlayışın şekillendirdiği bir ajandaları ve gelecek tasavvurları var.
İçerisinde yaşadıkları toplumun kültürüne, değerlerine örf ve adetlerine düşman; aynı zamanda yaslandıkları Batılı değerlerin çürüklüğü, kofluğu ve sahteliğini dahi fark edemeyecek kadar akıl ve idrakten yoksundurlar. Batının kendilerine verdiği sopayla yıllarca kendi insanını dövdüler ama bu sopa tevdi edilirken kendilerine biçilen bu figüranlık rolünün hangi amaç ve niyetlere mebni olduğunu hiçbir zaman sorgulamadılar.
Üçüncüsü, İslam coğrafyasında ister etnik haklar temelinde mücadele yürütsün ister düm düz ırkçılık yapsın tüm milliyetçiler esasta aynı kategoride yani İslam düşmanlarının safında yer alıyor. Batı dünyası tarafından destek ve himaye görmeleri, ümmet coğrafyası içerisinde yürüttükleri bölücü/ayrıştırıcı misyonları sebebiyledir. Aksi halde en temel insan hakkı olan ‘yaşam hakkını’ dahi Müslümanlara fazla gören Batı’nın daha alt kategorilerde ifade hürriyeti, etnik ve kültürel haklar gibi sorunlarımıza adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde baktığını bu saatten sonra kimse bizi inandıramaz.
Dördüncüsü, Şiisiyle/Sünnisiyle İslam coğrafyasının içler acısı durumu bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Bu içler acısı halimizin farkında olarak duracağımız yerin, atacağımız adımların ve gideceğimiz yolun farkında olalım.
Esasında, İsrail’in attığı o bombaların tümü ensemizde, suratımızda, yüreğimizde patlıyor ve darmadağın ediyor. Günlerdir parçalanan o çocuk bedenlerini gördükçe hiç birimizin çocuklarının yüzüne bakacak yüzü, huzurla yastığa koyacak başı, varlığımıza anlamlar atfedecek bir yüreği ve cesareti kalmadı.
Evet, İsrail bombaları işte tüm bu maskeleri, perdeleri, sanal görüntüleri parçaladı.
Şuna artık eminiz: Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabul etmiyor ve yaşam hakkı tanımıyor.
Ey Hira dağının evlatları! adanmış bir avuç yiğit en kısıtlı şartlarda dünyanın adaletsizlik ve zulüm ile yürüyen çarkına çomak soktu. Bu yiğitler küllerimizden yeniden doğmak ile zillet içerisinde yaşamak arasında bir tercihle bizi baş başa bıraktı. Bunun yolunun da geniş imkanlara ve konfora sahip olmaktan değil, adanmışlıktan geçtiğini öğretti.
YAZIYA YORUM KAT