FETÖ’yle Mücadelede Hakkaniyet ve Cesaret
FETÖ gerçeği 15 Temmuz'la birlikte görüldü, anlaşıldı, evet, ama gereken yapılıyor mu?
İşte bu noktada, maalesef çok ama çok şikayet alıyoruz.
Yaşananlara bakınca, 15 Temmuz'un üzerinden süre geçtikçe, başta ihmal ve korkaklık olmak üzere 17/25 Aralık hastalıklarının yeniden nüksettiğini görüyoruz.
Söylemesi zor lakin; 17/25 Aralık sonrasında Recep Tayyip Erdoğan nasıl mücadelede yalnız bırakıldıysa, bugün de sürecin böyle bir mecraya doğru ilerlediği görülüyor.
Önce hakkaniyet...
15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrasında 40 bin kişi gözaltına alındı, 20 bin 355 kişi tutuklandı. Kamuda 79 bin 900 kişi açığa alındı.
Devletin ve milletin mutlak bir felaketten döndüğü böyle kanlı bir girişimin ardından bu kadar büyük rakamların gözaltına alınması, tutuklanması, açığa alınması son derece doğal. Yine bu kadar büyük rakamlar içinde hata yapılması da kaçınılmaz.
Yine de, hukukçuların ve idarecilerin, kurunun yanında bir tane bile olsun yaşın da yanmaması için azami dikkat içinde olmaları gerekiyor. Yeterli delil olmadığı halde, ya da zayıf delillerle, özellikle de iftira sonucunda FETÖ ile hiç ilişkisi olmayan, hatta FETÖ mağduru ve hayatı FETÖ'yle mücadelede geçmiş insanların gözaltına ya da açığa alınmaları sorumluluk sahiplerini ağır vebal altında bırakır.
FETÖ'yle mücadele ediyormuş gibi görünmek için masum insanları mağdur eden gayretkeşleri mazur görmek mümkün değil.
Bir de, hazır tasfiye süreci başlamışken, kendi kişisel hesaplarını görmeye çalışanlar var. FETÖ'cülerin tasfiye listelerine kendi kişisel ajandalarını yerleştiren, intikam arzularını tatmin etmeye çalışanlar var.
FETÖ ile mücadeleye kendi kişisel hesaplarını da ekleyen adamları asla unutmayın. Onlar, FETÖ'den de, Fetullah'tan da daha tehlikeli ve iğrenç adamlardır ve gün gelince bu iğrençliklerinin hesabı sorulur.
FETÖ ile mücadelede, bugün hala korkak, çekingen, arzusuz davrananlar da var. İnsanların tankların önünde öldüğü bir mücadelede, “5 yıl sonra, 10 yıl sonra rüzgar döner mi” diyerek kahpelik yapanlar var. Bunlar da gizlendiklerini, görünmediklerini, görülmediklerini zannediyorlar. Yanılıyorlar ve bu kahpeliklerinin bedelini de millet onlara ödetir, ödetecek.
Bir de işin siyasi boyutu var.
AK Parti içinde, herhangi bir FETÖ'cüye kol kanat gerecek, koruyacak, kollayacak, saklayacak, gizleyecek bir tek teşkilat mensubu, parti yöneticisi, belediye başkanı, bakan, milletvekili yoktur. Yani öyle zannediyoruz ve inanıyoruz ki yoktur.
AK Parti teşkilatı, parti yöneticileri, belediye başkanları, bakan ve milletvekilleri, kendi kardeşleri dahi olsa, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz alçaklığını onların yanlarına bırakmazlar. Yani öyle zannediyor ve inanıyoruz ki bırakmazlar.
AK Parti içinde, herhangi bir FETÖ zanlısını kurtarmak için girişimde bulunan, tavassutta bulunan, sağa sola telefon eden, mektup yazan; yanı başındaki FETÖ'cüye sesini çıkarmayan teşkilat mensubu, parti yöneticisi, belediye başkanı, bakan ve milletvekili de bulunmaz. Yani öyle zannediyor ve inanıyoruz ki bulunmaz.
Zira, AK Parti teşkilatı, parti yöneticileri, belediye başkanları, bakanlar ve milletvekilleri, FETÖ gibi kanlı, alçak ve hain bir örgüte karşı müsamaha göstermenin ihanetle eş değer olduğunu; ihmal ve ihanetin sadece makamlarını değil, itibarlarını da yok edeceğini; yaptıklarının ve yapacaklarının da hesapsız kalmayacağını, bedelsiz kalmayacağını bilirler. Yani öyle zannediyor ve inanıyoruz ki, bilirler.
Sadece hakkaniyete değil, cesarete de ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz.
Yani 17/25 Aralık sonrasında gizlenen korkaklar, hainler, işbirlikçiler, 15 Temmuz sonrasında gizlenemezler. Yaptıklarını yanlarında kar olarak hiç ama hiç götüremezler.
Sürece ilişkin şikayetleri olanlar haklılar. Biraz bekleyin.
Halkın sokakta canını verdiği bir ortamda, masada ayak oyunu yapan, karşısında bu sefer “tankların, uçakların, kurşunların önünde ölümü öldürmüş” bir kitle bulacaktır.
Ve ne de vecizdir Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözü: “Öleceksek, adam gibi ölelim...”
Hala ihanet planı yapan varsa, bir kez daha düşünsün.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT