FETÖ Davalarında Toplumun Durumu ve Gelecek Tasavvuru
Avukat Nuri Gürdal, FETÖ davalarıyla toplumda meydana gelen kırılmaları ve bunun getireceği muhtemel sonuçlara dikkat çekiyor.
Av. Nuri Gürdal’ın kaleme aldığı yazıyı ilginize sunuyoruz:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.”(Sâd Suresi, 26. ayet)
Bir şey hakkında farklı kanaatlere sahip olmamıza sebep olan pek çok etken vardır.
Bildiklerimiz, tecrübe ettiklerimiz önemlidir ama alttan alta bizi yönlendiren (sosyal medya, yazılı ve görsel basın…) korkularımız ve farkında olduğumuz veya olmadığımız hedeflerimiz bile bizi peşinden sürükleyebilir.
17/12/2018 tarihinde, FETÖ davalarında gençlerin durumu ve gelecek tasavvuru adlı bir makale yazmıştım. (https://www.haksozhaber.net/feto-davalarinda-genclerin-durumu-ve-gelecek-tasavvuru-110480h.htm)
Söz konusu makalede özellikle yargılanan öğrencilerin durumunu, toplum olarak karşımıza çıkabilme ihtimali olan kaos tehlikesini ele almaya çalışmıştım.
Ancak söz konusu tarihten sonra; incelediğim FETÖ dosyalarında yalnızca öğrenciler değil, daha geniş mağduriyet olduğunu ve mağduriyetlerinse her geçen gün arttığını, telafisi imkânsız sonuçların ortaya çıkabilme ihtimalini gördüm.
Özetle; Şüpheliler hakkında gözaltı işlemleri, kovuşturma ve dava açılma sebeplerini yazarak öncelikle yöneticilerin dikkatini çekerek, yargılamaların daha objektif kıstaslar belirleyerek yapıldığı taktirde mağduriyetlerin azalacağı, adaletin sağlanmasının da bu şekilde daha kolay olacağını hatırlatmak istiyorum.
Birde davanın dışında kalan Anadolu insanının yargılanan şahıslara karşıda tutumlarını gözden geçirmeleri gerektiği inancıyla bu makaleyi ele aldım. Yargılananların tamamının suçlu olmadığı, yargılama bitmeden kimsenin suçlu olarak kabul edilmemesi gerektiği, hatta pişman olup sorgulama yapanlara kucak açılması konusunda da hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Teknolojinin gelişmesi ile artık dünya küçük bir köy gibi oldu. Dünyanın bir ucundaki haber birkaç saat içinde dünyanın diğer ucundan duyulabiliyor.
Bize gelen bilgilerse tam bir çöplük durumunda… Doğru ile yanlış olanı, ihtiyacımız olan ile olmayanı ayırt edecek bir ölçümüz de kalmadı.
Genel olarak; Fetö haberleri, Haklarında Fetöcü olarak kovuşturma yapılanlarla, onlara karşı tavır sahibi olup habere muhatap olan kamuoyu arasında durulan yere göre farklı yorumlanmakta.
Haberi duyanlar, “durun bir dakika henüz yargılama yapılmadı, belki masumdurlar, hassas olmak lazım” diye bir şey düşünmüyor. Önce haklarında kovuşturma olanlardan uzaklaşılıyor. Bilahare “teröristler yakalandı… dindarı böyle olursa… insanları dinle kandırıyorlar… bu devirde hiçbir şeye karışmayacaksın…” vb. çıkarımlarla yorumlar yapılmaktadır.
Haklarında kovuşturma olan, suçsuz veya yalnızca okul, sohbet, vb. cemaat bağlantısı olanlar ise, güven duygusunu kaybediyor, hayal kırıklığına uğruyorlar.
Bu nedenlerle, olaylara ve sürece dışarıdan bakmaya çalışan, mümin olmasa da vicdanını kaybetmemiş, özellikle de ahirette hesap vereceğini düşünen kardeşler!
Evet, bizlerin merhamet ve adalet duygumuz tüm diğer duyguların önüne geçmelidir ki, ümmet ve insanlık üzerinde oynanan bu oyun ve diğer oyunlarda bozulabilsin. Aksi halde yaşamımızı şekillendirmemiz hep bir noktada düğümlenip çıkmaza girecektir.
“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsinden sorumludur.” (İsra, 36)
“Allah'a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının.” (Bakara, 281)
Yaptıklarımızdan veya yapabilme imkânı varken yapmadıklarımızdan sorguya çekileceğimiz ve telafisi de mümkün olmayan bir gün bizi beklemektedir…
“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”(Nisa, 135)
Her ne kadar ilk zamanlara nazaran bazı düzenlemeler olsa da bunların yavaş ve yetersiz olduğu ortadadır. Bir an önce terör kıstaslarının yeniden ve adil bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Bütün hukuk sistemlerinde kanunsuz suç olmaz karinesi genel bir kuraldır.
Yine Ceza yargılamasında, şüpheden sanık yararlanır karinesi olmasına rağmen, şuanki FETÖ dosyalarında bir şahıstan %5-10 şüphe duyuluyorsa, yargılanması ve ceza alması işten bile değildir.
Bu durumların bir an önce çözülmesi gerekmektedir. Zira Allah(cc); “Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!” buyurmaktadır.(Hud, 113)
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız…” (Ali İmran,110)
Allah’ın en hayırlı ümmet dediği guruptan olmak için ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunma düşüncesi ve Rabbime bir mazeret sunma adına ikinci bir makale kaleme alma ihtiyacı hissettim.
FETÖ yapılanması, 1970 yıllarından başlayarak devlet kurumlarının birçoğu tarafından 2014 yılına kadar desteklenmiştir. 1999 yılında, örgüt Liderinin ABD’ye gitmesinden sonra, suç konusu örgüt uluslararası vasfada bürünerek 140 civarı ülkede özellikle eğitim alanında örgütlenmiştir.
2000’li yıllara geldiğimizde ülke içinde en büyük cemaatlerden biri haline gelmiştir.
Güvenlik ve istihbarat birimleri tarafından da sakıncalı olmadığı defalarca kamuoyuyla paylaşılmıştır. Fetullah Gülen’in yargılanıp beraat ettiği dosyaları yerel ve ulusal basında bolca reklam edilmiştir.
Suç konusu örgütün asıl gayesinin, dini duyguları kullanarak, İslam dinine şüphe tohumları atmak, İslam’ı protestanlaştırmak, emperyalistlerle iş birliği yapıp iktidarı ele geçirerek ülkeyi peşkeş çekmek olduğu çok az kişi tarafından dile getirildiğinden ve bu gerçekleri dile getirenlerin iftira ve suikastlarla susturulmaları ve suç konusu cemaatin çok yönlü sivil toplum örgütü olduğu reklamlarının sürekli yapılarak gündem edilmesi ile Anadolu insanının birçoğu, suç konusu örgütün gerçek yüzünü ve amaçlarının ne olduğunu, göremeyip aldanmışlardır.
2000’li yıllardan 2014 yılına kadar, neredeyse suç konusu örgüt üzerinde hiçbir olumsuz izlenim dile getirilmemiştir. Sanki gizli bir güç insanları suç konusu örgütün propagandasını yaparak Anadolu insanının suç konusu örgütle bağ kurmasını sağlamıştır. Bu bağın kurulmasında birçok iyi niyetli şahıs, kurum ve kuruluş da destek olmuştur.
Vatandaşların birçoğuna göre; ahlaklı bir toplumun oluşması, bilgili ve erdemli çocuklar, kolay iş imkânı ve ahirettede daha kolay kurtuluş olduğu düşüncesi yerleşerek suç konusu örgütün içinde yer almışlardır.
15/07/2016 darbe kalkışmasından sonra ise; 17-25 Aralık 2013 öncesi delil olarak kabul edilmeyeceği yetkililerce defalarca deklare edilmesine rağmen, çok daha önceki yıllar suç konusu örgütten yargılama yapmak için yeterli görülmektedir.
Sanki gizli bir el, Fetö örgütünü kullanarak, insanlara “biraraya gelmeyin, yardım yapmayın, Müslümanlara kesinlikle güvenilmez, sonunuz onlar gibi olur, en yakın gördükleriniz tarafından yalnız bırakılırsınız, bireysel yaşayın…” gibi mesajlar vererek toplumu yönlendirerek, çalışıp kazanmak dışında bir hedefi olmayan, hayallerini ve ideallerini kaybetmiş bir toplum haline dönüştürmeye çalışmaktadır.
Bu süreçle birlikte, özelde Anadolu insanı genelde tüm Müslümanlar neredeyse kendi gölgesinden korkacak, kimsenin kimseye güven duymayacağı bir sürece sürüklenmektedir.
Bu ülke, birçok darbe ve darbe teşebbüsü yaşadı. Davaların açılmasında, yargılamaların yapılmasında nesnel ve objektif kıstaslar belirleyerek yargılama yapmak zorundadır.
En son Ergenekon, Balyoz, Sarıkız ve Ayışığı gibi… darbe teşebbüslerinde yaşın yanına birçok kurunun da eklenmesi nedeniyle davalar tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Birçok suçlu mağdur, bazı mağdurlarsa suçlu kabul edildi. Ülkenin zamanı ve imkanları israf edildi. Tutuklanıp ceza evine girenlere çok yüksek tazminatlar ödendi.
FETÖ davalarına baktığımızda, suç konusu örgütün tabana yayılması, güvenlik ve istihbarat içine sızması, sivil toplum olarak da birçok alanda bulunması gibi sebeplerle karşılaştığımız şeyin 28 Şubat post modern darbesi, Ayışığı, Balyoz… gibi darbe teşebbüslerinden daha karmaşık ve sıkıntılı bir süreç olduğu görülmektedir.
Adalet Bakanı Mart 2019 yılında yapmış olduğu açıklamada, 511 bin kişi hakkında Fetö örgütü nedeniyle kovuşturma yapıldığını açıklamıştır. Kovuşturmalar, soruşturmalar ve davalar her geçen gün azalması gerekirken artmaktadır. Bu süreç uzadıkça toplumun kaosa sürüklenme ihtimali daha da artmaktadır. Adli işlem kıstasları objektif bir şekilde tekrar ele alınmazsa, bu rakamların çok üstünde mağduriyetler ortaya çıkacaktır.
Anayasaya göre, düşünce özgürlüğü suç değildir. Bir düşünceyi karşı tarafa kabul ettirmek için, baskı, silah zoru olmadığı sürece düşünceyi açıklama özgürlüğü de vardır.
Fetö davalarında; “Kanunsuz suç olmaz” ve “şüpheden sanık yararlanır” karinelerine göre;
15 Temmuz 2016 tarihli darbeyi planlayanlar, öncesi ve sonrasıyla darbeyi ve darbenin arkasındaki güçleri destekleyenler için somut deliller var olduğu sürece yargılamalarının yapılarak cezalandırılması gerekir. Bunların dışındaki kimseler hakkında ise soruşturma açılmaması gerekmektedir.
Suç konusu örgütle bağlantısı olduğu ve cezalandırılması istenen şahıslar hakkındaki delillere baktığımızda; Bylock programı kurmak ve kullanmak; HTS (telefon görüşmeleri) kayıtlarına göre haklarında Fetö kovuşturması olan şahıslarla görüşmek; asker veya asker öğrenciler için, ankesörden 3-5 defa aranmanız; Bank Asya’da hesap açmak, para yatırmak (özellikle 2014-2015 yıllarında) örgütle bağlantılı okullarda çocukları okutmak; 2014 sonrası çocukları okuldan almamak; dernek, sendika, gazete vb. abonelikler; 15 Temmuz 2016 darbe öncesi öğretim kurumlarında öğrenim görmek, dernek-sendika üyelikleri ve benzeri şeyleri görüyoruz. Oysa bankada hesap açma ve para yatırma, ses kayıtları, yazışma kayıtları… suç oluşturan etkenler içermiyorsa bunlar suça delil sayılamaz ve bunlar üzerinden ceza verilemez.
Zira yukarıda suç konusu örgütle bağlantı kabul edilerek kovuşturma ve soruşturma yapılıp, ceza verilmesi için delil sayılan deliller 15/07/2016 darbe teşebbüsünden önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti güvencesinde faaliyet sürdüren kurum ve kuruluşlardı.
Bu yol kapanmazsa, yarın bir başka düşünce devlet güvencesinde olan bir kurum veya kuruluş nedeniyle vatandaşlar hakkında soruşturma yaparak cezalandırma isteyebilir.
Atasözlerimizde de geçtiği gibi “Ne ekersen onu biçersin.” durumlarına düşülür, Sünnetullah’ın da böyle olduğunu bilmekteyiz.
Ancak; İddianamelere baktığımızda; yukarıdaki delil olarak ileri sürülen deliller bile tartışmalı iken, söz konusu deliller nedeniyle birçok kişi mağdur olurken, başka delillerinde iddianameye alındığını, 17-25 Aralık 2013 öncesi suç konusu örgütle bağ varsa da delil olarak kullanıldığı görülmektedir.
Vekili olduğum dosyalarda yukarıdaki deliller dışında delil olarak kabul edilen deliller arasında,1994 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giderken Feribotta bulunan bir şahsın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hakkında kovuşturma olması üzerine, emniyette, müvekkile “yurt dışı Fetö seyahatine mi gittiniz” diye sorulması, müvekkilinde Kıbrıs’ta yaşayan ablasını annesi ile birlikte ziyaret için gittiğini belirtmesine rağmen iddianamede delil olarak yazılması; 2012 yılında Fetö ile bağlantılı okuldan mezun olmak; Tango adlı program kullanmak gibi hususlar yer almaktadır.
18/04/2017 tarihinde gizli bir tanık çıkar, Adı ‘garson’dur. Fotoğraf teşhisinde 50-55 Fetöcü tanır ama emniyete vermiş olduğu materyallerde 220 bin civarı kişinin ismini verir.
18/04/2017 tarihinden sonra değişik mahkemelerde yapmış olduğu tanıklıklarda ise, ifadeleri çelişkilerle doludur. Materyallerin nevi, sayısı, kendisinin suç konusu örgütteki görevi…
En önemlisi de, listenin kendileri tarafından mı, yoksa İçişleri Bakanlığının internet sitesinden excell dosyasındaki bilgilere bilgi eklenerek mi düzenleme yapıldığı belirsizdir. Yine excelde hızlı yazma, kaydırma, aşağı çekme gibi işlemlerle kaydırma olabileceğini ifade etmesi dikkat çekicidir.
Maalesef bu gizli tanık diye ortaya çıkan şahsın ifadesi ile binlerce kişi açığa alınmakta, ihraç edilmekte ve hatta ev hanımları hakkında dahi davalar açılmaktadır. Bu davalar her geçen gün artmaktadır.
Suçun şahsiliği ilkesi olmasına rağmen, emekliliğe hak kazanmamış, haklarında ihraç kararı alınan sigortası iptal olan şahısların hanımları ve çocukları yerine göre hastanelerden bile yararlanamamaktadırlar.
İnsanın vicdani duygularını harekete geçiren mesnetsiz bu iddialarla mağdur edilen binlerce kişi, cezaevlerinde veya aramızda bir yerlerde üzerine atılan çamurdan kalan lekeler nedeniyle toplumdan soyutlanarak hayatlarını devam ettirmekteler ve ciddi travmalar yaşamakta veya travmalara neden olmaktalar.
“Geç gelen adalet, adalet değildir.’ düsturu gereği biran önce bu davalar sonuçlanmalıdır.
Sanıklar bir an önce adalete kavuşarak rahatlamalı hem de bu davaların fazla uzaması nedeniyle oluşan mağduriyetler nedeniyle verilecek yüklü tazminatlar bu halkın sırtına yüklenmemelidir.
Bu iddiaların asıl failleri, sorumluları olan işadamları, yargı elamanlarının bir kısmı, gazetecileri, suç örgütünün elebaşları… diğer ülkelerde keyifli bir yaşam sürmektedirler. Devlet güçlerinin, bu mağdurlarla daha fazla uğraşmadan asli faillere yönelmeleri gerekmekte ve güçlerini bu örgüte destek olan mihraklara göstermelidirler.
Hayata ve ölüm sonrasına çukurun dibinden bakmak da mümkün, büyük dağların sarp tepelerinden de... Tercih herkesin kendisinin!
Yazımı Peygamber(SAV)’in şu duası ile sonlandırıyorum. “Rabbimden temiz bir yaşantı, arkasından temiz bir ölüm ve mahcup olmayacağım geri dönüş istiyorum. (Kuzai Müsnedi Şihap dua bölümü.) 22/03/2019
HABERE YORUM KAT