1. YAZARLAR

  2. Ali İhsan Karahasanoğlu

  3. Ferhat Sarıkaya’dan Sadrettin Sarıkaya’ya..
Ali İhsan Karahasanoğlu

Ali İhsan Karahasanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Ferhat Sarıkaya’dan Sadrettin Sarıkaya’ya..

12 Şubat 2012 Pazar 00:02A+A-

2005’in Van Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Ferhat Sarıkaya ile, 2012’nin İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Sadrettin Sarıkaya arasındaki soyad aynılığı, sanırım akrabalıktan kaynaklanmıyor..

Ama soyad benzerliği gibi, savcılarımızın hayat çizgilerinde de benzer süreçler yaşanıyor..

Her ikisi de genç savcılardan.. Her ikisinin de başı, yüksek bürokratlarla dertte..

Yine de, yaşananlara baktığımızda, 2005’te Savcı Sarıkaya’nın başına gelenlerle, 2012’deki Savcı Sarıkaya’nın başına gelenleri kıyaslamaya bile imkan yok..

Birileri, kendi ekiplerinin cezaevine tıkılmasının intikamı olarak son olaya yaklaşıyor ve “Oh olsun” mantığı ile yorum yapıyor da, onun için bunu söylüyorum..

Evet, iki Sarıkaya da, görevlerini yaparlarken, üstlerinden sorgulamaya muhatap oldular..

Ama aralarındaki fark, 2005’ten 2012’ye kadar, savcılar lehine olumlu bir çok gelişme olduğunu bize gösteriyor..

Birazcık hatırlamaya çalışalım.. Ferhat Sarıkaya’da, yüksek bürokratlardan birisini, savcının ifadeye çağırma gibi bir lüksü mümkün olabilir miydi?

Aklımıza bile gelmezdi..

En kabadayısından, bir fezleke hazırlanmıştı. Hepsi o kadar..

Sadrettin savcımız ise, bugün artık MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağıracak güce ulaşmış.. Bu gücü, kendisinde görmüş. Hem de öyle yazıyla falan da değil. Telefonla..

Nasıl geçmiştir muhabbet?

“Aloo. Ben İstanbul Özel Yetkili Savcısı Sadrettin Sarıkaya. Müsteşar Hakan Bey’le mi görüşüyorum?”

“Evet” sesinden sonra..

“Sizi yarın ifade vermeye, İstanbul’a bekliyorum.”

Değil MİT Müsteşarı’nı telefonla ifadeye çağırmak, bir kamu bankasının genel müdürünü bile, hiçbir savcının böyle ifadeye çağırması, düne kadar tahayyül bile edilemezdi..

“Ne olmuş ki? Çağırdı da ne oldu? Bak savcının başına gelenlere” diyerek, içinden “Oh olsun”u sürdürenlerin varlığını tahmin edebiliyorum..

Onlar “Oh olsun” desinler..

Biz dün ile bugünü kıyaslamaya devam edelim...

Ferhat Sarıkaya savcı, yüksek bürokratın ismini fezlekede geçirdi diye, anında savcılıktan el çektirildi..

Sadece o dosyadan değil. Savcılıktan da..

Soruşturma sonucunda da, tümüyle meslekten ihraç edildi.

Peki Sadrettin Sarıkaya savcıda ne oldu?

Ferhat savcıya göre, çok daha basit müeyyide söz konusu.

Meslekten ihraç veya bunu gerektirecek bir soruşturma yok. Yetkisinin alınması yok. Görev yerinin değişmesi bile yok. Sadece, elindeki dosyalardan birisi kendisinden alınıp, bir başka savcıya verilmiş.. Hepsi o kadar.

Şimdi gördünüz mü, 2005’ten 2012’ye ne kadar aşama katetmişiz.

Türkiye, 7 yılda epey yol almış görünüyor..

Yargının bir mezhepsel azınlığın elinde olduğu 2005’teki uygulamaları ile, geniş tabanlı HSYK’ya geçtiğimiz 2012’deki uygulamalar, kıyaslanamayacak kadar olumlu görüntü veriyor..

Tabii ki, gönül isterdi ki, Sadrettin savcımız, Başbakan’ın direkt atamasını yaptığı bir ismi, bir anlamda Başbakan’a da meydan okuma anlamına gelecek bir nezaketsizlik içinde ifadeye çağırmasaydı..

Kendisine de, böyle dosyadan el çektirme gibi bir müeyyide uygulanmasaydı..

Ama bu olaya, “Oh olsun” gözüyle yaklaşanların da, önce kendilerinin geçmişine bakmaları gerekir..

Onların borusunun öttüğü geçmişte, savcılar benzeri işlemleri yaptıklarında, meslekten ihraç ediliyordu..

Avukatlık bile yapamayacak müeyyidelere muhatap ediliyordu..

Bugün ise yapılan, sadece elindeki dosyayı almak..

Savcının, bir başka benzer dosyada, benzer girişimlerde bulunma hakkı baki kalıyor!

Temenni olarak söylemiyorum..

Mevcut durumu hatırlatmaya çalışıyorum.

Pekala Sadrettin savcı, bir başka dosyada, bir pundunu getirip, yine benzeri bürokratları ifadeye çağırabilir..

Dolayısı ile, böyle “o anı kurtaran” formüllerin çözüm olmadığını bilmemiz gerekir.

Savcının gerekçesi nedir, Müsteşar’ın ifadeye gitmek istemeyişinin arkasında neler vardır, bunları ayrıntıları ile bilmemiz, en tabii hakkımızdır. Özellikle de, olayın sadece bir savcının insiyatifi ile gelişmediğini, bir hakim tarafından da, Hakan Fidan dışındaki 4 MİT mensubuna yakalama kararı verildiği gerçeğini göz ardı etmememiz gerekiyor.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum