Feodal Kürtler ve PKK
Bilge köyünde yaşanan katliam, Kürt sorunu ve onun etrafında kangrenleşmiş alanlar hakkında anlamlı bir tartışma başlatabilseydi keşke. Katliamın ertesinde koruculuk sisteminin ürettiği suç, sayı ve oranlarla konuşulurken, silahlı birinin yaratabileceği kötülük, ahlaki yönden yeterince irdelenmedi.
Bölgenin az gelişmişliği konuşulurken, bu konuda devletin katkısı samimiyetle tartışılmadı. Bütün bunların üzerine çıkan 'siyaseten doğruculuk' tartışması dahi yanlış bir zeminde yapıldı.
Nihayetinde Bilge köyü katliamı da öncekiler gibi anlaşılmadan zamanın derin kuyusuna gömüldü. Köşe yazarlarından biri tarafından başlatılan, 'katliam Kürtlerin sorunudur' argümanına itirazlar üslup konusunda yoğunlaşınca, içeriği gözden kaçtı. Halbuki üsluptan çok, söylenenlerin içeriği sorunluydu. "Kürtlerin vahşiliği" iddiasını savunanlara karşı itirazlar, Kürtlerin aslında ne olduğunu anlatmaktan çok, iddianın sahiplerini ahlaksızlıkla suçlamak şeklinde oldu. Böylece, katliamı Kürtlerin sorunu olarak görenler adı konulmadan haklı konuma düştüler. Daha da hazini, Kürtleri savunmak üzere söz alanlar, itirazlarını derinleştiremeyince, ırkçı yaklaşımı savunanların eleştirdiği, siyaseten doğruculuk tuzağına düşmüş oldular.
Aslında daha baştan siyaseten doğruculuğu, riyakârlıkla özdeşleştiren birini siyaseten doğruculuk yapmadığı için eleştirmek anlamlı değil. Çünkü 'siyaseten doğruculuk riyakârlığına düşmeyeceğim'i takip eden iddia sığlıkla malul. Hayatın girdapları bazı zihinler için anlaşılmaz olunca, karmaşık gerçeği kendisi için anlaşılır kılma telaşına düşer. Derinlikli düşünmek istemeyen yahut beceremeyenler basit gerçeği aklınca icat ederek, mantıksal açıklamalar arar.
Sözün özü; vahşeti Kürtlükle eş değerlendirenlerin çıkış noktaları cahilce bir hatadan kaynaklanıyor. "PKK'nın kullandığı yöntemlerden feodal Apo tapınmalarına bizzat Kürt hareketi"ni Kürtlerin geleneklerinden ve ortaçağdan kalma alışkanlıklar ile değerlendirmek büyük bir bilgi hatasıdır.
1980'e kadarki Kürt hareketleri için elbette farklı argümanlar ileri sürülebilir, ancak PKK için aynı şeyi söylemek mümkün değil. PKK'nın gelenek karşısındaki konumu; geçmişi düşman olarak benimseyen, kültürel kodları reddeden, modern bir gelecek inşası arzulamasıdır. Kürt geleneklerinden zerre ilham almayan PKK, temel kodlarının tümünü Marksist-Leninist bir çizgiden esinlenerek biçimlendirmiştir ki, buna yön veren, geç kalmış modernlik psikolojisidir. Hatta bazılarına göre PKK, Kürtlerin modernleşme serüvenindeki en önemli dinamiklerden biridir. Onlara göre; 'devletin gerçekleştiremediği kentleşmeyi, aşiret yapısının çözülmesini, kadın-erkek ilişkisinin modern kodlarını PKK sağlamıştır.'
PKK'nın neden-sonuç bakımından değerlendirilmesi başka bir tartışmanın konusu fakat, burada asıl dikkati çeken, Kürtlüğü 'kötülüğün' zeminine koyanlarla PKK'nın aynı referanslardan besleniyor olması. İkisi de modern tarih, bilimsellik iddiası, geçmişle savaş, ideolojik duruş, yanlı tarih okumalarını çıkış noktası olarak öneriyor.
Aslında Hürriyet Gazetesi yazarının sözünü ettiği feodal Apo tapınmalarını Cumhuriyet tarihinin yarattığı idollerle kıyaslamak daha doğru olur. Kaldı ki, Öcalan da tezlerini dillendirirken Cumhuriyet'in ilk yıllarından referanslar veriyor. Hürriyet yazarının bahsettiği feodal Apo tapınması, Kürtlerin geleneksel şeyhlik ve beylik kurumlarının dahi üretemediği bir tapınma biçimi. Bu biçim olsa olsa Milli Şef tapınması ile kıyaslanabilir ki en az o kadar moderndir. Kürt geleneklerini şiddet üreten bir kaynak olarak göstermek geleneğe modern ideolojinin kalıplarından bakmanın sonucu. Bu bakışın ırkçılık üretmesinden daha doğal ne olabilir?
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT