Feminist ideolojiden kurtulmak!
Sinan Ön yazısında Feminizmden, "Siyasetten hukuka, felsefeden edebiyata her sahada; küresel şirketlerin, uluslararası kuruluşların ve medyanın her türlü desteği ile uzun yıllardır biriktiren bir ideolojiden bahsediyoruz." diye bahsediyor.
“Dünya egemen sistemlerinin olmazsa olmaz ideolojilerinden birisi nedir?” diye sorulsa, birçok kişinin “Kadın hareketleri” cevabını vereceğinden kuşku duymuyorum. Çünkü her yerde varlar, çok güçlüler, tüm imkânları ile propaganda yapıyorlar ve bu hareketi desteklemeyenleri rahatlıkla aforoz edip, linç edebiliyorlar.
İdeolojiler, propaganda araçlarını ele geçirdikleri oranda yayılırlar. Bizim dezavantajlı durumumuz burada ortaya çıkıyor. İdeolojik hâkimiyeti ele geçirenler, kendilerine karşı oluşan hareketleri daha oluşmasına dahi fırsat vermeden engelleyebilecek şekilde bu araçlara sahipler. Sonuç “Benim dediğim doğrudur. Bunun dışındaki hiçbir fikir ve anlayışın hayat hakkı, ifade hürriyeti yoktur” tahakkümüne dönüşüyor. Dolayısıyla bütün hâkim ideolojilerin yaptığı gibi feminist harekette bastırma-susturma araçlarını çok iyi kullanıyor.
Feminizm; kendine has kalıp hükümleri, faaliyetleri ve sorgulanamaz tek taraflı penceresi olan bir düşünce dünyasına sahip. Düşünceler, söylemler, sloganlar bu dünyanın duvarları arasında kendini tekrar edip duruyor. Duvarların dışındaki dünya umurlarında bile değil. İçeriye sızacak ya da dışarıya kaçacak bir delik dahi bırakmak istemiyorlar. Bu duvarların dışına çıkabilmek ancak bir fare deliğinden geçebilmekle mümkün gözüküyor. Sanırım Virginia Woolf; “Kendine ait bir oda!” ararken bunu kast etmiyordu.
HABERE YORUM KAT