FB cumhuriyeti yargı ile kafa buluyor!
“FB’nin başkanı, cezaevine gitti bile.. Bu nasıl kafa bulma?” diyeceksiniz ama..
Yaşananların bir özetini aktarayım, haksız mıyım değil miyim siz karar verin.
Önce bir soru ile başlayalım..
Siz, emniyette ifade alınırken, “rahatsızlandı” gerekçesi ile hastaneye götürülen kaç sanık biliyorsunuz.
Ben şu Ergenekon davaları çıkana kadar, 20 yıllık hukukçuluk hayatımın tümüne baktığımda, emniyette rahatsızlanan sanık örneğinin iki-üçü geçmediğini, rahatlıkla söyleyebilirim.
Hem de, ne emniyet sorgularında..
Hatırlayın, sol/sağ farketmez.. Tüm örgüt soruşturmalarında, sanıklar kollarını diğer kolları ile tutarak adliye kapısından içeri girerlerdi... Kolları malum işkence sırasında çıktığı için!
Kolları da çıksa, kaburgaları da kırılsa, doktor yüzü gören gözaltındaki sanık örneği, hemen hemen yok gibiydi.
Ama FBCumhuriyeti’nin başkanına, bakın ne muamele çekildi..
Emniyette ifadesi alınacak iken rahatsızlandı.
Hastaneye gitti..
Sonra tekrar emniyete geldi..
Haydi bunu geçelim.
Ya savcıda ifade verirken rahatsızlanan sanık örneği hatırlıyor musunuz?
Hiç yok.
Ergenekon davasında bir-iki tane oldu ama. Hepsi hepsi o kadar.
Savcıda rahatsızlan. Hastaneye git.
Bir gün sonra gel, kaldığın yerden devam et.
Sorgu mu yapıyorsunuz, basketbol mu oynuyorsunuz? Mola alıp kaptanla (avukatla) durum değerlendirmesi mi yapıyorsun? Tıkandığın noktalarda, avukatlara danışıp, delilleri değerlendirme istişaresi mi yapıyorsun?!
Ya hakim önünde rahatsızlanan bir başka sanık hatırlıyor musunuz?
Cumhuriyet tarihinde öyle bir örnek, hiç yok işte..
Hakimde rahatsızlan. Hastaneye git. Ertesi günü gel, “Nerde kalmıştık?” de..
Dalga mı geçiyorsunuz, yoksa hasta adamı, zorla öldürmek mi istiyorsunuz.
Öyle ya..
Adam gerçekten hasta ise..
Bu kadar baskıya ne gerek var?
Yollayın hastaneye, kalsın bir hafta. Bir ay.. Ne kadar kalması gerekiyorsa.. Sonra alırsınız ifadesini.
Ne bu; bir hastane, bir savcı odası.. Bir hastane, bir hakim odası..
Eskiden savcı önünde yanınızda avukat bile bulunmazdı.. Şimdi AB ile uyum çerçevesinde, yeni haklar edinildi.. Savcı önünde de, avukatınız yer alıyor.
Ama FBCumhuriyeti, bir ileri hak daha elde etmiş. Savcı önünde tıkanılan noktada, hakim önünde tıkanılan noktada, “mola isteme” hakkı.
Mola istiyor. Hastaneye gidiyor. Orada bir şekilde avukatlarla, yakınları ile delilleri istişare ediyor.
Sonra gelip, cevap vermeye devam ediyor.
“İyi de, tüm bunlar, ne işe yaradı ki?” diyebilirsiniz..
Bu sorunuzun farkında olduğumu hatırlatarak, cevabını biraz sonraya bırakıp, “mola isteme” taktiklerinde neler yaşandığını anlatalım.
Aziz Yıldırım, hastane arası vermeden gelip hakim önüne çıksaydı, sorgunu başka hakim yapacaktı. Şimdi başka hakim yaptı....
Sorgusunu yapan hakimin vereceği karara itiraz başka heyete idi, şimdi başka heyete...
Cuma gününe kalırsan hakim başka.
Pazar’a kalırsan başka..
İtiraz da başka hakimlere..
“Senin tüm varsayımların çöktü. Çünkü Aziz Yıldırım tutuklandı” demeyin.
Acele etmeyin..
Nasıl ki, rahatsızlanıp, tekrar sorguya gelme olaylarında hakimlerin değiştiğinden sizin haberiniz yoksa, bunları siz sıradan bir olay gibi görüyorsanız.. Yıldırım’ın tutuklanması da, sizi yanıltmasın..
İşin esasında haklı olunmasa da, usulde kendisine haklılık çıkartabilir Aziz Yıldırım..
Şimdi biz buradan, Aziz Yıldırım’ın profesör ünvanlı avukatlarına iş öğretecek değiliz..
Eminim, onlar bunların hazırlıklarını en ince ayrıntılarına kadar yapmışlardır.
Biz nereye geleceğiz?
“Cumhuriyet tarihinde, böyle bir gözaltı, böyle bir sorgulama prosedürü yaşanmamıştır” gerçeğine geleceğiz.
Sonrasındaki gelişmelerde, neler olacak, hep birlikte göreceğiz.
Ama şundan emin olun.. Her hastane molası, FBCumhuriyeti Başkanı’nın bu ağır suçtan en az ceza ile çıkması için, bir gerekçe olacaktır..
Bir dokunulmaza daha dokunulmuştur.. Ama gördüğünüz gibi, bu hiç de kolay olmamıştır.
Olmayacaktır!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT