Fatih Altaylı, Hamza Türkmen Üzerinden Kimleri Vurmaya Çalışıyor?
18 Şubat Çarşamba günü Habertürk televizyon kanalındaki “Kim Haklı” programını ilgi ile seyrettim. Gayet güzel, düzeyli ve ilgi çekici bir programdı.
Erdoğan Aktaş sadece sorup cevap alma, aradaki girişlerinde konuyu toparlayıp rayına oturtmaktan başka amaçla konuşmacıları bölmedi. Erdoğan Aktaş’ın diğer programlardaki uslübu bu program içinde aynıydı; sormak ve cevap almak.
Diğer tv kanallarındaki oturum yöneticileri gibi kinayeli sorularla katılımcıları yönlendirip istediği sonuca ulaşma peşinde değildi. Belki de “Kim Haklı” programının başarısı da bu yüzdendir.
“Kim Haklı” programının çarşamba günkü ratinglerine bakıldığında %2 ile 78. sırada yer aldığı görülmektedir. “Kim Haklı” programı, Habertürk yapımı programlar içerisinde en iyi ratingi alan programlar arasında görülmektedir.
Çarşamba günkü “Kim Haklı” programının konuklarından birisi entelektüel bir yazar diğeri ise Cumhuriyet Tarihi uzmanı bir Profesör yani her ikisi de böyle bir konuda söz sahibi olabilecek kapasitede insanlar. Programdaki tartışma her ne kadar Profesör Nurşen Mazıcı’dan beklenmeyen ataklarla heyecanlı hale gelmişse de Türkmen’in sakin üslubuyla seviyenin düşmediği görüldü.
Sayın Mazıcı belki de fikren kolayca “tuş”layabileceği bir entelektüelin, kendisinin de yeni duyduğu ilginç beyanları karşısında şaşırdığı görüldü. Kolay lokma(!) gibi gördüğü Hamza Türkmen’in konulara ilginç yaklaşımları ve hâkimiyeti karşısında; bahsettiğiniz “Laiklik sözü alan batılı güçlerin Anadolu’dan çekildiğine dair belgeyi hadi gösterin!” şeklinde tazyiklerle köşeye sıkıştırmaya çalıştığı gözlendi. Profesör Mazıcı’nın sıkıştırmalarına mukabil Türkmen’in ayağı üzerinde iddialarıyla neredeyse ortak noktaya geldiler.
Neticede Anadolu’da, Yunanlılar haricinde savaş yapılmamış, diğer devletlerle olan çete savaşları da yerel komitacılar tarafından gerçekleştirilmişti. Sayın Mazıcı da bunu ikrar etti. Ancak Yunanlıları da istilacı devletlerin yönlendirdiğini söyleyerek haklı çıkmaya çalıştıysa da görünen köy kılavuz istemediği gibi İtalyanlar -Nurşen Mazıcı’ya göre en dürüst emperyalistler- başta olmak üzere, Fransız ve İngilizler -Hamza Türkmen’in iddia ettiği gibi- ağır silah ve mühimmatlarını da bırakarak Anadolu topraklarından çekildiler.
Neticede Türkmen ile Mazıcı arasında varılan bu ortak noktada Profesör Mazıcı, ısrarla hani anlaşma diye sorarak; Emperyalistlerin laiklik sözü karşılığı çekilmesine dair yapılan yazılı bir anlaşma aramaktaydı. Hamza Türkmen ise konuyu sosyal, stratejik, jeo-stratejik ve felsefi açılardan yaklaşarak izah ettiyse de Sayın Mazıcı ikna olmadı, çünkü yazılı anlaşma istiyordu. “Hadi gösterin! Laiklik sözü alan batılı güçlerin Anadolu’dan çekildiğine dair belgeyi...”
Programın galibini “Kim Haklı” peşinen ilan etmektense, bu konuda tartışmanın bile önemli olduğunu kabul ederek bu fonksiyonu seyircilere bırakmak daha doğru olacaktır kanaatindeyiz.
Ancak Fatih Altaylı, hemen ilan etmiş hem de hakaret ederek!... “Sonunda kazanan İslamcı palavracı gibi görünüyor.”
Gelelim program sonrası köşesinde “Kim Haklı” programına katılan tartışmacılara hakaret eden Fatih Altaylı’ya… Fatih Altaylı, bulunduğu kurumun bir programına katılanlara zımnen program ve programcısına hakaretler yağdırıyor.
Bakın ne hakaretler yapmış okuyalım:
“Biri profesör diğeri İslamcı yazar ama iki cühela karşılıklı tartışıyorlar.”
Fatih Altaylı cühelayı ikiye ayırıyor: “Biri profesör...”
“Profesörün adını duymuşluğum var”
“Profesör olanı ise bu bilgisizlik karşısında suskun. Belli ki, o da bilgisiz.”
Profesör Mazıcı’nın en çok nesine kızıyor bakın: “Belli ki, profesör de bilmiyor dinliyor kuzu kuzu.” “İslamcı yazar meydanı boş bulduğunu...” “Profesörümüz de dinliyor.”
Sayın Mazıcı bir profesör, alanının uzmanı, yıllardan beri, tam 23 yıldır Cumhuriyet tarihi eğitimi veriyor. Türkmen’in karşısında belki yeni bir söylemle karşılaşmasından dolayı bocalamış olabilir ama cevap vermediği tamamen yalan ve iftira. Sayın Mazıcı kendisinden beklenmeyen bir ataklıkla söz kesmekte, sözlü sıkıştırmalarda bulunmakta, meydan okumakta yani maharetli bir tartışmacı konumundaydı. Belki ayrıntılarda dikkati dağınıktı. Nitekim Yunanlıların Kızılcahamam’a kadar geldiklerini söyledi. Türkmen, bu hatasını hemen düzeltti ancak bu belki de ilk defa canlı tv programına çıkan biri için normal addedilebilir. Bu hata, onun konuyu bilmediğini değil sadece hata yaptığını gösterir. Bu da normal kabul edilmeli aynı konuma Hamza Türkmen de düştü, Sayın Mazıcı yer yer Türkmen’in hatalarını düzeltti, ancak bu hatalar, tv canlı yayın heyecanına, tartışma yapmanın heyecanına verilmelidir. Bunun yanı sıra tamamen hafızaya dayanan bilgilerle tartışıldığı dolayısıyla heyecan oldukça ve arttıkça hafızanın yanılabileceğini kabul etmek gerekir.
Sayın Mazıcı’ya, Fatih Altaylı’nın hakaret etme hakkı olmadığı gibi Sayın Mazıcı bunları da hak etmemiştir. Profesör Mazıcı, Hamza Türkmen’e göre tarihin statükocu tarafında olduğu iddia edilebilir ancak bu konumun belki kendisi farkında olmayabilir veya bilerek o görüşleri savunabilir yani statükonun yanında yer alabilir. O Mazıcı’nın kendi hür tercihidir.
Ancak Sayın Mazıcı yine de olgun tavırlarla düzeyli bir tartışma programında bulundu ve karşısındakini küçük gören ve ona hakaret eden bir tutumda olmadı. Bildiği kadar cevap verdi, konuları kendi durduğu konumdan açıkladı.
Hatta yayında mota mot olarak “Bir akademisyen, şey… olarak… bakınız kendi doğrularına… diyerek gerçekten böyle bir şey yok mu… bize mi yanlış öğrettiler. sizin deyiminizle resmi tarih bize yanlış mı öğrettiler” diyerek en azından Hamza Türkmen tarafından gelen iddiaları düşündüğünü veya bu tür ihtimaller üzerinde durulabileceğini açıkladı. Bunun bir profesör için olgunluk, alçak gönüllülük ifadeleri olduğu kanaatindeyiz. Yani karşısındakini peşinen reddetmemekte, konuyu araştırmakta ve ona göre tartışmaktadır. Profesör Mazıcı’nın itirazları dinlemeye açık ve olgun tavırları ile gayet seviyeli bir tartışma yaptığı kanaatindeyim.
Programın adı “Kim Haklı?” Haklılığı da seyredenler karar vereceğine göre Altaylı’ya ne oluyor? Bir profesöre bunca hakaretler yağdırıyor? Bu gücünü kimden alıyor? Neticede yanlış da olsa doğru da olsa bir fikir savunulabilir. Bunun hakaret edilmeye değer nesi var? Demokratik bir ülkede herkes kendi inancını savunma hakkına sahip değil mi?
Fatih Altaylı’nın yazısında hakaret ettiği ikinci kişi, Hamza Türkmen… Bakın onun hakkında ne diyor!...
“Biri profesör diğeri İslamcı yazar ama iki cühela karşılıklı tartışıyorlar.”
“…yazarı ise hiç tanımıyorum. Ama eğer okunan bir yerde yazıyorsa vay okurlarının haline. Bilgi yok denecek kadar az. Ama ahkâm bol.”
“Profesör olanı ise bu bilgisizlik karşısında suskun. “
“Yazar bozuntusu uyduruyor.”
“Sallıyor.”
“İslamcı yazar meydanı boş bulduğunu anlayınca sallamaya devam ediyor.”
“İslamcı palavracı” “Kulaktan dolma bir iki bilgisi var ama uydurma. Sallıyor.”
Bu kadar hakarete ne gerek vardı Fatih Altaylı? Tanımadığınız yazarı, Habertürk medya grubu başkanı olarak hem programcınız hem haber genel yayın yönetmeniniz Erdoğan Aktaş’a bir telefonla ulaşarak öğrenebilirdiniz. Onu da bırakın internette Google’a bir “tık”la bu eksikliğinizi hemen halledebilirdiniz.
Bunları yapmıyorsunuz ya da öyle gibi görünüyorsunuz ancak “Ama eğer okunan bir yerde yazıyorsa vay okurlarının haline.” diyerek aslında Hamza Türkmen hakkında bilginiz olduğunu ihsas edip bir de Haksöz okuyucularına hakaret ediyorsunuz. “Okunan bir yerde yazıyorsa vay okurlarının haline.” Bu hakaret hakkını nereden alıyorsunuz?
Dil sürçmesinden kaynaklanan bir-iki basit isim hatasını, bir televizyon programcısı olarak; tv canlı yayın heyecanına, unutkanlığa vb. vermeyip bilgisizlikle suçlayarak hakaret etmek ne denli objektif habercilik, nasıl bir programcılık düsturudur?!
Bakın daha yayının başlangıcındaki sunuş konuşmasında Erdoğan Aktaş bile hata yaptı, Haksöz gazetesi dedi, düzeltti, Haksöz yazarı dedi, dili sürçtü yayıncısı diyemedi. Bunlar profesyonel bir yayıncının bile başına gelebilecek canlı yayın hataları değil mi? Acemi olan diğer katılımcıların buna binaen yaptığı hataları da canlı yayın heyecanı yani hüsnü zan ile karşılamanız gerekmez mi?
Profesörü bilgisizlikle suçluyorsunuz, yazarı da; gözden kaçan bir nokta var bu bilgisizleri oraya getirip konuşturan programcıyı da suçlamış olmuyor musunuz? Evet!.. İşin püf noktası burada.“Kim Haklı” programı ratingleri %0.9, programlar sıralamasında ise 78. sırada yer almakta.
Habertürk’te yaptığınız “Kim Haklı”nın 18 Şubat günkü programı ile aynı formatta olan “Tarihin Arka Odası” programınızın rating oranı %0,7’de, getirdiğiniz meşhur kişiliklere rağmen program 98. sıralarda diplerde geziniyor. “Olaylar ve Gerçekler“ programını yaptınız tutmadı, kaldırıldı. Kanal 1’de haber sunucusu oldunuz bu da tutmadı. Gelecekte grubunuza ait çıkaracağınız gazete de tutmayacak görünüyor, çünkü geçmişte Ufuk Güldemir vizyonuna rağmen, bu gazeteyi tutturamamıştı. Yani çıkaracağınız gazetenin akıbeti de pek hayır değil!... Davos yayını arkası, gümbürdeye gümbürdeye yorumluyordunuz “Nur topu gibi bir krizimiz oldu!” diye. Ne oldu? Özür dileyenden geçilmiyor ortalık! Yani yanıldınız! Habertürk’e geleli beri bir başarınız yok. Kimden hırsınızı alıyorsunuz?
Şu sözler “Kim Haklı” programına dolayısıyla Erdoğan Aktaş’a gitmiyor mu? “Programın adı Kim Haklı ama görülen o ki ikisi de haksız çünkü ikisi de bilgisiz.”
“Aslında izleyenler kaybediyor.”
Bir TV programında, hür fikirlerini tartışan insanları tercih edip seyredenlerin tercihlerinden size ne? Herkes sizin diplerdeki “Tarihin Arka Odası” programını mı seyretmek zorunda? Bu ne biçim yayıncı anlayışı?!
Alttan alta grubunuzun bir programı ve programcısına hele de Habertürk Haber Genel Yayın Yönetmeni olan bir yöneticiye bu kadar ağır ithamlarla nereye varmak istiyorsunuz? Bu sözleriniz “Kim Haklı” programcısı yanında bu program yapımcısına izin veren kanal sahiplerine mi?
Hedefiniz tam anlamıyla Hamza Türkmen olsaydı şu satırları yazmaz ya da başka bir hakaret bulurdunuz!... “Ama İslamcının ağzı laf yapıyor. Diğeri iyi dinliyor. Sonunda kazanan İslamcı palavracı gibi görünüyor.”
Dolayısıyla bilgisizleri getirip konuşturan bundan dolayı İslamcı yazar Hamza Türkmen’in de haklı çıkmasını sağlayan kim? Erdoğan Aktaş!...
O halde “Habertürk’te bir soytarı” diyerek Erdoğan Aktaş’ın programının adını bile vermekten çekinmektesiniz. Bu rekabet unsuru ön planda olan kıskanç bir tavır değil midir? Yaptığınız atraksiyonlarla, ilgi çektiği anlaşılan Erdoğan Aktaş’ın, “Kim Haklı” programı, konusu ve katılanların devamıyla ilgili gelebilecek müteselsil programları, ön kesme harekâtı ile önlemiş olmuyor musunuz? Hedefiniz, üzüm yemek mi bağcı dövmek mi?..
Sayın(!) Altaylı son olarak şuna dikkat çekmek isteriz! Köşenizde döşendiğiniz yazınızdaki gibi grup başkanı olduğunuz “Habertürk” tv kanalı, “iki cühela”nın boy gösterdiği televizyon kanalıysa bu kötü fiili gerçekleştiren kim ya da kimler?
YAZIYA YORUM KAT