Faşizmin Sol-Alevi Cephesi
İnsanlık adına utanç verici bir mantıkla kurulan hesap başından beri oldukça sistematik olarak işliyor. Suriye’de Esed rejime başkaldıranları olduğu gibi Türkiye’ye sığınmaya mecbur kalan muhacirleri de kirletiyor, itibarsızlaştırıyor ve suçluyorlar. Ancak bütün bu sistematik suçları ‘yaşasın halkların kardeşliği’ gibi sık sık k kullandıkları sloganlarla maskelemeye, örtmeye çalışıyorlar.
Maraş’ta Suriyeli muhacirler için AFAD tarafından inşa edilmesi planlanan koyterner kenti engellemek üzere harekete geçenler, ortalığı savaş alanına çevirenler kim? Suriyeli muhacirler için hakaret, yalan, iftira kampanyası düzenleyip alenen mezhepçi, yabancı düşmanı ve ırkçı saldırıları tertipleyen hangi örgütlerdir? Faşizm denilen ölümcül illet en iğrenç karakteriyle Maraş’ta bir ‘mülteci kampı’nın yapılmasını engellemek üzere harekete geçen CHP, HDP ve Alevi örgütler nezdinde ete kemiğe büründü. Yıllar yılı oynanan “kahrolsun faşizm, faşizme karşı omuz omuza” mizanseni hiç olmadığı kadar net, somut ve yaygın bir felaket şeklinde üzerimize abanmaktaydı şimdi.
Muhacir Nefreti Nasıl Kusulur?
Öteden beri HDP ve CHP başta olmak üzere Alevi kesimler üzerde ciddi hesapları olan sol-sosyalist örgütlerin Suriye’de Esed/Baas rejimiyle kader birliği yaptığı ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve AK Parti Hükümeti’ne karşı Esed/Baas despotizmiyle ittifak ilişkilerini hiç saklamıyor, tersine bunu bir onur ve gurur vesilesi sayıyorlar. Müslüman Orta Doğu’yu hassaten de Suriye’yi mütemadiyen korkunç bir bataklık, cihatçı çeteler yatağı, gerilik ve barbarlık merkezi olarak takdim ederek pozisyonlarını temize çıkarmanın telaşı gözlerden kaçmıyor.
Maraş’ta sergilenen rezillik de sol-sosyalist örgütlerin utanç tarihine işlenen yeni bir suç olarak kayıtlara geçti bile. Tabi önce HDP ve CHP’nin Alevilerin mutlak temsilcisi olma yarışında sahne almasına bir kez daha vesile olan eylemler zincirinin ilk halkasına bakmak gerekiyor. Maraş Sivricehöyük’te 27 bin Suriyelinin barınabileceği kamp alanına şiddetli itiraz hatta mesnetsiz suçlamalar Alevi örgütlerinden yükseldi. Alevi Bektaşi Federasyonu, Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri, Demokratik Alevi Derneği, Anadolu Kültür ve Araştırmaları Derneği gibi kuruluşların yayınladığı bildiri son derece ibretliktir. İnsan sevgisi paçalarından akan, insanlara karşı saygı ve sevgiden başka bir duygu beslemeyen Alevilik öğretisinin pratikte ne anlama geldiğini ders olarak işlemek için mükemmel bir metin kaleme alınmış.
“Yeni Bir Maraş Katliamı İstemiyoruz” başlığıyla kamuoyuna deklare edilen bildiri adeta “yeni bir Maraş icra etmek isteyen örgütler” tarafından kaleme alınmış sanki. Hiç de şaşırtıcı olmayan bir biçimde söz konusu bildiri klasik itham ve suçlamalarla doluydu elbette. Mantalitesi “Suriye’de mezhepçi saiklerle savaş çıkaran, kan döken AKP” üzerine kurulan bir söylemden sağlıklı, objektif ve insana dair bir fayda beklemiyoruz tabii ki. Mülteci sorununu bile “hem Avrupa’ya hem de Alevilere karşı kullanılacak bir koz” formülasyonuna bağlayan fanatik ve sekter bir söylem dikilmiş karşımıza.
1 Nisan’da altı Alevi kuruluşu tarafından kaleme alınıp kamuoyuna ilan edilen bildirinin şu iki cümlesine bir bakalım: “AKP hükümeti, Suriye’de savaşmakta olan Cihatçılar, İŞİDciler, El-Nusracılar’ın ailelerini Alevi köylerinin ortasına yapacağı 27 bin kişilik bir kasabaya yerleştirecek. Bu ailelerin erkekleri Suriye’de Alevi köylerini yakıp yıkan, onları katleden, ağızlarından ve ellerinden kan damlayan ve böylece Cennete gideceklerini sanan katillerdir.” Muhacirler için hakaret ve karalama maksadıyla uygun görülüp kullanılan sıfatlar şunlar: “Cihatçılar, IŞİDciler, El Nusracılar, Alevi köylerini yakıp yıkanlar, ağızlarından ve ellerinden kan damlayan katiller…”
Sizin Hümanizmin Faşizmden Beter
Beşşar Esed’in Nusayri cuntasının saflarında savaşmayan, zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığına Müslüman halk için uygu görülen sıfatlar işte böyle. Despotizmden, işkence ve katliamdan, işgal ve yıkımda kaçabilen bir halkı sığındıkları Türkiye’de, ulaşabildikleri Maraş’ta şimdi de bunlar ezmeye kalkışıyor. Tabi fırsat ve güç bulabilirlerse. Allah’tan bu faşist ruhlarını taşıyacak kadar cesamet ve cüsseye sahip değiller.
Alevi örgütler ve sol-sosyalist hareketlerin hümanizmi işte böylesine faşist bir karakter arz etmektedir. Fakat bu faşist mantık ve eylem tarzını sadece Cumhuriyet, Evrensel, Özgür Gündem, BirGün gibi ulusolcu gazeteler değil Rusya ve İran hesabına yayın yapan organlar da destekleyici bir biçimde haberleştiriyordu. Mesela Suriyeli muhacirlere dönük provokasyonu örgütleyen Maraş Yaşam Platformu'nun sözcülerinden biri olan Salman Akdeniz verdiği beyanda benzer ithamları Sputnik’e şöyle tekrarlıyordu: “Gelecek olan Suriyeli yurttaşların içerisine karışabilecek IŞİD'li, El Nusracı çeteler, katil sürüleri olabilir.”
Ne “Alevilerin topraklarına el koyuluyor”du ne “Hükümet kamplardan cihadçı devşiriyor”du. “Mülteci kadınlar fuhuş pazarında satılmasına itiraz ediyoruz” derken de “Suriyelilerin OSB’de ucuz işçi yapılmasına karşı çıkıyoruz” derken de yalan konuşuyorlar. Demografik yapının değiştirileceği palavrası da böyle. İşin aslı genlerine işlemiş İslam ve Müslüman düşmanlığında, Baasçılık ve despotizm sevdasında yatıyor. İşgal ve katliamları savunan sol-sosyalist ve Alevi kimliği cephesinden sadır olacak hümanizm de ancak böyle olur zaten.
YAZIYA YORUM KAT
Kenan ağabeye sorum? Ek2
Yanıtla (0) (0)Maraş Sivricehöyükte yapılan eylemlere baktığımızda Dışarıdan gelipte konteyner kentin yapılmasına karşı çıkan üstelik bunu tüm Suriyeli muhacirlere karşı bir nefret kanpayasına dönüştüren insanlar var. K. Kenti bahane ederek tüm Suriyeli muhacirleri katil belleyip, halkların kardeşliğinden dem vuran insanların insanlığı tartışma konusudur. Bu kesimin bu tür söylemlerine ve zalimane tavırlarına tepki koymak mazlumun hakkını savunma adına boynumuzun borcudur. Lakin Hakkaniyetli davranmak zorundayız. O bölgede K. Kentin yapılıp yapılmayacağına dair son söz bizlerin, devletin, Mersinden, Sivastan vb. Yerlerden gelen şiddet yanlısı "barışçıların!" değil, yöre halkının karar vereceği bir iştir. Zira K.kentin yapıldığı yerde bizler yaşamadığı için yaşayanların bu kararı vermesini doğru buluyorum. K.kentin yapılması planlanan yörenin uygun bir yer olmadığını düşünenlerdenim, Maraşta yer kalmamış gibi yetkililerin gidip Alevi vatandaşların yoğun olarak yaşadığı bölgeye konteyner kent yapmakta diretmesi doğrumudur sizce?? Şu da bir gerçek ki 27 bin kişinin mevcudiyeti demek tüketim demektir. Bu bölgede kurulacak olan kentin mera ve tarım arzilerinin yanına kurulacak olması insan kaynaklı tahribatın kaçınılmaz olması anlamına gelmektedir. Bu yüzden misafir ettiğimiz kardeşlerimizi uygun mekanlarda ve uygun şartlarda ikametini gerçekleştirmek zorundayız. Es geçilen noktalardan birisi ise eğitimdir. İnsanlığın yüce islami değerlerle eğitilmesi ise sadece Suriyeli kardeşlerimize mahsus bir olay değildir. Tüm insanlık bu doğrultuda eğitilmeli ki, insanlar ıslahı ve ifsadı farketsin, yaşadığı doğayı, kendisini ve toplumunu ifsad etmesin (misal: yerlere çöp atmasın)!
Velhaasılı Sivrice höyük bazında teşbihte hata olmasın "Evleri misafir için uygun koşullarda olmayan ve misafir kabulü için müsait olmadığını beyan eden bir aileye bir başka aileyi zorla misafir yaptırmak ne kadar doğrudur?" Selam ve Dua ile...
Maraş Sivricehöyükte yapılan eylemlere baktığımızda Dışarıdan gelipte kampın yapılmasına karşı çıkan üstelik bunu tüm Suriyeli muhacirlere karşı bir nefret kanpayasına dönüştüren insanlar var. Kampı bahane ederek tüm Suriyeli muhacirleri katil belleyip, halkların kardeşliğinden dem vuran insanların insanlığı tartışma konusudur. Bu kesimin bu tür söylemlerine, zalimane tavırlarına tepki koymak mazlumun hakkını savunma adına boynumuzun borcudur. Lakin Hakkaniyetli davranma adına kampın yapılıp yapılmayacağına dair son söz Mersinden, Sivastan vb. Yerlerden gelenlerin değil, yöre halkının karar vereceği bir iştir. Zira kampın yapılması planlanan yörenin uygun bir yer olmadığını düşünenlerdenim ve Kampı yapıldığı yerde bizler yaşamadığı için yaşayanların bu kararı vermesini doğru buluyorum. Koskoca Maraşta yer kalmamış gibi yetkililerin gidip Alevi vatandaşların yoğun olarak yaşadığı bögeye kamp yapmakta diretmesi doğru değil zannımca! Evleri misafir için uygun koşullarda olmayan ve misafir kabulü için müsait olmadığını beyan eden bir aileye bir başka aileyi zorla misafir yaptırmak ne kadar doğrudur?
Yanıtla (0) (0)Maraş Yaşam Platformu temsilcilerinden Ünal Ateş'in beyanatı:
Yanıtla (0) (0)"Bugün eylemin 10'uncu günü. Sivricehöyük'te yapılmak istenen bir mülteci kampı var. Bu mülteci kampıyla ilgili bir kere yer seçimi son derece yanlış. Alt yapısı oluşturulmadan, kanalizasyonu, yolu, elektriği, suyu, ulaşımı yapılmadan bir mera alanına alelacele yangından mal kaçırırcasına bir mülteci kampı yapılmak isteniyor. Bu mülteci kampı, sadece bu bölgede yaşayan Alevi'lerin sıkıntısı değil, bu bölgede yaşayan tüm Maraş'ın sıkıntısı. Maraş 1978'de ciddi bir heyezan yaşadı. Hala daha 1978 olaylarının şokunu üzerinden atamamış Maraş. Tekrar böyle bir katliama zemin hazırlayacak bu mülteci kampıyla mutlaka ve mutlaka yüzleşmek durumunda ve bu mülteci kampının yapımı mutlaka iptal edilmek durumunda. Sayın valiyle 2 ay önce görüştük. Sayın valiye bunun yanlışlığını tek tek izah ettim. Sosyolojik anlamda bu bölgede yaşayan insanların kültürel anlamda buraya getirilmek istenen insanlarla dokuları uyuşmayacaktır. Bu doku uyuşmazlığı, mutlak suretle burada huzursuzluğa yol açacaktır." Kahramanmaraş'ta yaşayan tüm etnik kökenli insanların birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak istediğini ve bunun için de konteyner kent yapılacak alanın yanlış olduğunu ifade eden Ateş, şunları söyledi: "Bizler Maraş'ta; Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürdüyle, lazıyla, Çerkez'iyle bu bölgede yaşayan bütün insanlar, birlik, bütünlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyoruz. Eğer Maraş'ta yaşayan diğer insanlar da birlik, bütünlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyorlarsa; bu kampın buraya yapılmasına herkes 'Hayır' demek zorunda. Biz o yüzden hayır diyoruz. Yoksa Suriye'den ülkemize sığınan insanlarla ilgili bir sıkıntımız yok. Devletin asli görevi oradan gelen insanlara uygun bir yerde, insani koşullar sağlayarak bir kamp oluşturmaktadır. İhale süreciyle ilgili evrakları inceledim. İhale süreci tamamen usulsüz, hukuksuz, keyfiyetle alınmış bir takım kararlar var. Siz köylünün elinden merasını gerekli tebligatları yapmadan alacaksınız, buradaki insanların hayvancılık çalışmalarıyla ilgili bir alan, bölge bırakmayacaksınız ve yerleşim birimine yaklaşık 1 kilometre mesafede getirip kamp kuracaksınız, bu olacak iş değil. Bir an önce bu kenti idare ederlerin, başta iktidar milletvekilleri ve valinin aklını başına almaları ve bu yanlıştan dönmeleri gerekmektedir."