Faşizm ve 10. Yıl Marşı
Edirne’de yapılan Kırkpınar Güreşlerine 10. Yıl Marşı tartışması damgasını vurdu. Edirne’de Kırkpınar Güreşleri’nin kapanış töreninde 10. Yıl Marşı çaldığı için protokolün ayağa kalkmaması özellikle CHP’li vekiller tarafından büyük tepkiye sebep oldu. Tepkilere en çarpıcı açıklama ise AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’den geldi. Metiner 10. Yıl Marşı’nın cumhuriyet marşı olmadığını, faşist bir marş olduğunu ifade etti. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise “Bu marşa faşist diyen kafayı kınıyorum” şeklinde bir yanıtta bulundu.
Muhtemeldir ki “faşist” tartışması mecliste vekiller arasında farklı yorumlar ve tartışmalarla devam edecek. Peki, 10. Yıl Marşı’yla gerçekte neler hedefleniyordu ve bu marş hangi amaç üzerine yazılmıştı.
Öncelikle şunun altını çizmek gerekiyor ki, İstiklal Marşı, Gençlik Marşı ve 10. Yıl Marşı’nın hatta “Memleketim” ve “Üsküdar’a Gideriken” şarkılarının bestelerinin yerel olmadığı ve Batı’dan ithal edildiğidir. Böylece Batı’dan çalma marşlarla halk uzun bir dönem kandırılmış ve devşirme marşlarla milli bir irade oluşturulmaya çalışılmıştır.
Peki 10. Yıl Marşı nasıl oluş(turul)muştu? Cumhuriyet tarihine baktığımızda en görkemli, en ihtişamlı kutlamanın Cumhuriyet’in 10. yılında yapıldığını görmekteyiz. Hatta Cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları için bir kanun bile çıkartılarak, komitenin başına da CHF Genel Sekreteri Recep Peker getirilir. Marş 1933 yılında Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamaları için hazırlanır. Faruk Nafız Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar tarafından yazılan marşın bestesi Cemal Reşit Bey tarafından yapılır. Marş ile hedeflenen içeriğinden de anlaşıldığı üzere 10 yıl içinde ne kadar çok genç yaratılarak, ne kadar büyük işler başarıldığı ve cumhuriyetle kazandırılan bu başarının tüm halka dayatılmasıydı. Marş önce 14 Ekim’de Mustafa Kemal’e dinletilir ve Mustafa Kemal marşı çok beğenir. Bunun üzerine marş halka öğretilmek amacıyla Beyazıt Meydanı’nda Şehir Bandosu tarafından söylenir. Ve daha sonra farklı meydanlarda söylenen marş tüm ülke geneline yayılır. Ankara ve İstanbul’da yapılan kutlamalara marş damgasını vurur. Beyazıt Meydanı’nda 10 binlerce insan Mustafa Kemal’in nutkunu dinledikten sonra birlikte 10. Yıl Marşı’nı söyler. Ancak daha sonra 1940’larda 10. Yıl Marşı çocukların alaylarına konu olduğu gerekçesiyle uzun bir süre söylenmez.
1990’lara geldiğimizde ise, Cumhuriyet’in 75. yıl kutlaması için yeniden hazırlıklara başlandı. Ve 75. Yıl kutlamaları için bir marş hazırlansa da ancak hazırlanan bu marş gereken talebi görmediğinden bu sefer devreye tekrar 10. Yıl Marşı sokuldu. Özelliklede 28 Şubat Darbe sürecinde 10. Yıl Marşı darbeciler tarafından büyük rol oynadı. İslam’a, Müslümanlara ve İslami değerlere yapılan darbenin ardından Kemalist çevreler tarafından her fırsatta ayakta, bağıra bağıra, topluca okunan 10. Yıl Marşı’yla Müslümanlara gözdağı vermek istenerek Laik-Kemalist çevreler güçlerini, varlıklarını, cumhuriyetin bekasını koruyacaklarını ispatlamaya çalıştılar.
Geçtiğimiz ay Gezi Parkında yaşanan olaylar esnasında da bazı çevreler tarafından 10. Yıl Marşı’nın söylenmesi darbe çığırtkanlığı yapan insanlar için bu marşın ne anlama geldiğini bir kez daha göstermiş oldu. Özellikle Ergenekon dava süreciyle Kemalist çevrelerin iktidar alanlarının daralması ve tükenmişlik kaygılarıyla Gezi Parkı bahane edilerek sahne alan, 10. Yıl Marşı’yla ellerinde tencere-tava ve Atatürk resimli Türk bayraklarıyla yürüyerek, Kemalist darbeciler Atalarından medet ummaya çalıştılar.
Atatürk ilke ve inkılâplarını korumak ve Cumhuriyet’e sahip çıkmak Kemalist kadroların her zaman savunduğu ve zorluk anında sığındığı ilkeleri olmuştur. Ve bu ilkelerini sürdürebilmek ve topluma empoze edebilmek için de marşlar, törenler ve kutlamalar icat ederek her fırsatta Kemalist Cumhuriyet’in yaşadığını toplumlara kabullendirmeye çalıştılar.
Ancak 10 yılda 15 milyon genç yaratmayı amaçlayan bu marşın taşıyıcı zihniyeti bu sefer umduğunu bulamadı. Ekranlara yansıyanlar çapulcu takımının çaresizliği ve ayağa düşen Kemalist ideoloji 10 yılda 15 milyon genç yaratamadığının çaresizliğini bir kez daha görmüş oldu.
Şimdi tutundukları en önemli dal yerli vesayet aktörlerine ve işbirlikçilerine ABD-AB, İsrail, Suud-B.A.E. sacayağının Mısır’da yaptırdığı darbedir. Mısır’daki askeri darbeyi Ertuğrul Özkök “Bazen de demokrasi darbeyle gelir” fetvasıyla, İşçi Partisi’nin ve Gezi Parkı Eylemleri olan ayyaş ve çapulculara kalkan olan Emek ve Adalet Platformu’nun bazı imzacıları “Bir Devrim” olarak değerlendirmektedirler. Bari 10. Yıl Marşı’na Arapça bir güfte yazıp Mısır’lı kolonyalistlere armağan etseler. Zaten bestesi Batı müziği, haz ve tutkuları da Batılı yaşam tarzı.
Mısır pratiğinden yola çıkarak teyakkuz durumunda olmamız lazım. 1933 yılında ilk kez Beyazıt Meydanı’nda ve ardından Taksim Meydanı’nda söylenilen 10. Yıl Marşı’nın yetiştirmeyi hedeflediği Kemalist, ulusalcı, laik, solcu ve LGBT’li zihniyetin Gezi Parkı Ayaklanması’ndaki planı tutmadı. Ama tuzak kurmaktan ve küresel kapitalizmle işbirliği yapmaktan vazgeçecek değiller. Basiret, tedbir ve tevekkül asıl. Biliyoruz ki Kemalist darbecilerin veya Batılı paradigmanın taşeronu darbecilerin bir planı varsa Allah’ın da bir planı vardır. Ve Allah plan yapanların en hayırlısıdır.
Milat
YAZIYA YORUM KAT